Eğitim kavramını, ülkemizde karşılaştığımız sorunların en başındaki neden olarak ya da bu sorunların en önemli ve birincil çözümü olarak dile getirildiğini çok defa duymuşuzdur. Eğitimsizlikten şikayet edip durduğumuz ve yine yıllarca dile getirdiğimiz halde nasıl bir iştir ki devletin eğitime yaptığı bunca yatırımlara (derslik sayılarının arttırılması, tabletlerin dağıtılması, öğretmen atamalarının yapılması v.s.) rağmen bu sorunlar aynen ve daha fazlası ile karşımıza çıkmaktadır.

Bence asıl soru eğitim mi? öğretim mi?

O halde nedir bu eğitim ve öğretim çıkmazı? Yıllardan beridir her sorunun ana kaynağı olarak saydığımız bu kavramları açıklamak, konuyu anlamak ve meseleye daha doğru bir bakış açısı geliştirmek açısından yerinde olacaktır.

Eğitim ve öğretim kavramlarına, eğitimci akademisyenlerin pek çok farklı tanımlamaları olmakla beraber genel olarak;

Eğitim; toplumun ve ailenin hedefleri doğrultusunda bireyin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla istendik yönde, kalıcı izli değişim sürecidir.

Öğretim ise; bir bilgi veya düşüncenin çeşitli yöntem ve tekniklerle bireyin zihninde yer edindirme sürecidir.

Şimdi bu tanımlamalardan yola çıkarak eğitim ve öğretimin karşılaştırmasını yaparak hangisine daha çok ihtiyacımızın olduğunu ve yine hangisini toplum olarak daha çok göz ardı ettiğimizi açıklamaya çalışacağız.

Öğrenilen bilgilerin unutulması kaçınılmaz bir sonuç iken, eğitim ile kazanılan davranışların unutulması söz konusu değildir. Eğitim ile öğretim arasındaki farkı, bir örnekle açıklayacak olursak ; çöpün çöpe atılması gerektiğini bir çocuğa anlatmak ve bu bilginin belleğinde yer edinmesini sağlamak öğretim iken bu bilgiyi kalıcı bir davranış ve alışkanlık haline getirmesini sağlamak da eğitimdir.

Bizler, gerek okulda gerekse de toplumda geçirdiğimiz süreç boyunca eğitim ile öğretim kavramları arasındaki farkın bilincinde olunmadığından hatta bu kavramların bir diğeri yerine kullanılıp karıştırılmasından ötürü öğretim temelli bilgi akışına maruz kalıyoruz. Bu nedenledir ki yaptığımız bir çok yanlış davranışın yanlış, olduğunu bildiğimiz halde bu davranışları yapmaktan da kendimizi alamıyoruz.

Trafikteki davranış şekillerimizi de bu konuya örnek olarak verebiliriz. Kırmızı ışık ihlalinden tutunda aşırı hız, alkollü araç kullanımı, yaya ve sürücülerin saymadığımız daha pek çok kural ihlalleri… Bu kural ihlallerinden sizce ,hangisini toplum olarak bilmediğimizden yapıyoruz ? Kırmızı ışıkta durmak gerektiğini hepimiz biliyoruz. Ancak kaçımız bunu uyguluyoruz? Demek ki burada öğretim de sıkıntı yok. Eğitim de zaaf var.

Toplumsal kurallardan birçoğu, örnekteki gibi öğretilmesine öğretilmiş; ancak eğitimi doğru bir şekilde verilmemiş demek, yanlış bir ifade olmaz. Bu ve buna benzer örnekleri olabildiğince çoğaltmak mümkün.

Sonuç olarak toplumda yanlış sayabileceğimiz birçok davranış ve tutumun temelinde eğitimin açık bir tanımının ve öğretimden farkının bireylere yeterince verilmemiş olması yatmaktadır. Eğitim konusunda genel ve yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, okullar, öğretmenler ve aileler olarak, bilinçli ve eğitim ağırlıklı bir süreç oluşturabilirsek daha mutlu, daha düzenli, daha huzurlu ve sorunların çok daha az olduğu bir toplum hayatı oluşturabiliriz.

Vedat DEMİR