Bu köşede yaptığım yorumlar, gündeme taşıdığım sorunlar ve bakış açımla ilgili olarak saygıdeğer okurlarımın görüşlerini bilmek isterim.

Her zaman açıkça ifade ediyorum; her türlü yapıcı eleştiriye açığım. Yanlışlarımı eleştiren, beni doğruya kanalize etmeye çalışan okurlara sadece teşekkür ederim.

Mümkün olduğu kadar meselelere objektif bakıyor, adil olmaya çalışıyorum. Bu köşede yazdıklarımla insanlığa, toplumumuza, kentime faydalı olmanın gayreti içerisindeyim.

Yine mümkün mertebe herkesin hak ve hukukunu savunuyorum.

İnsan haklarına son derece duyarlıyım. Öyle ki sadece yazılarımla değil, hayatın her alanında pratiğimle insan haklarını savunmayı görev ve bir nevi ibadet bildim.

Allah için adil şahitlik yapmayı inancımın gereği olarak biliyorum.

Doğaya, çevreye, ekolojiye duyarlı, daha yaşanabilir bir Batman ve dünya için sorumluluk bilinciyle hareket etmeye çalışan biri olarak karşınızda olduğuma inanıyorum.

Değerli okurlarımdan sosyal medya üzerinden olumlu tepkiler almaktayım. Değerli ve saygıdeğer bir okurum ise hakkımdaki düşüncelerini uzun bir yazı ile kaleme almış.

Bu değerli okurumun adını Allah şahidim olsun ki hatırlamıyorum. Evdeki bilgisayarımda masa üstüne indirdiğim ve hakkımda olumlu değerlendirmeler içeren o yazıyı bilginize sunmak istiyorum. Duyarlı okuruma hakkımdaki olumlu düşüncelerinden dolayı teşekkür ederken(Bu ifadelerine layık olmak için duacıyım), verdiği mesajın gençlerimiz için de önemli olduğunu düşünerek paylaşıyorum:

TAKDİRLERE LAYIK OLMAK…

“Üniversite okuyan Batmanlı bir kardeşinizim. İnşallah haddimi aşmadan bir şeyler söylemek istiyorum sizlere:

İnsanların birbirlerine çoğunlukla güç, nüfuz, siyasi görüş gibi kavramlar üzerinden nazar ettiği şu dünyada, henüz bu yönleri hakkında hiç bir fikir sahibi olmadığım sizlere, özelde Batman külliyen de insanlık için ne kadar çok kıymetli olduğunuzu belirtmek istiyorum.

Bu izlenimlerimi de çok değil 1-2 yıldır takip ettiğim yazılarınızdan okuduğum kadarıyla edindim.

Zulme karsı durduğunuzun,

ihtiyaç sahiplerini gözettiğinizin,

güce karşı farklı davranmadığınızın,

ideolojisi ne olursa olsun insanlara hakkaniyetli davrandığınızın,

yaşadığı çevreye sahip çıkmanın ne demek olduğunu gösterdiğinizin,

herkesin unuttuğu zamanlarda hakiki manada İslami reflekslerinizin olduğunun

ve en önemlisi Allah için adil şahitlik ettiğinizin ben şahidiyim Hasan abi.

Ne hacet siyasi fikrinize, ne hacet ki varsa elinizdeki imkanlara, paranıza pulunuza...

Belki vardır sizin gibi şu garip Batman’ımıza sahip çıkan, hakki Hak'tan vazife bilip haykıran birileri daha bilemiyorum.

Varsa Allah onlardan da sizden razı olsun.

Olumsuz eleştiriyi hiç eksik etmeyen insanoğlu iltifatta hep cimri kalıyor.

"Marifet, iltifata tabidir" diyerek sizleri takdir ettiğimi tekrar belirtmek istiyorum Hasan Abi.

Allah sizin gibilerin sayısını artırsın.

Rabbim bu bilinci ve sorumluluğu bizlere de nasip etsin.

Her koşulda hakki söylemeyi vazife bilen bir bilinçle kuşatsın.

Duanızı eksik etmeyin.

Kaleminize kuvvet Hasan Abi.

Selametle kalın!”

**

Yine yukarıdaki metnin altında bulunan ve belki de yer değiştirmiş aynı kardeşimize de ait olabilecek bir mesaj-değerlendirme daha var. Onu da bilginize sunmak istiyorum. Çünkü o mailde de anlamlı mesajlar var:

“Seni gücendirmesin eleştiri

Eleştirilmez isek başımız zillet belasından kurtulamaz...

Eleştirilemezler hali içinde olursak ümmet üzülür...

Eleştiriye kapanırsak kapılarımız açılmaz olur...

Eleştiriye kapatırsak kendimizi Kaf dağından göremeyiz hiç kimseyi...

Eleştiriye karşı tavır alırsak sahici dostlar bulamayız artık yanı başımızda...

Eleştiri mekanizması sözde kalırsa, icraata geçirilemez ise korku hakim olur söz söylemeye Kalkan'ların kalbinde...

Eleştiriye kapatırsak bizi bizden bir halt olmaz...

Bizden bir ümmet olmaz...

Bizden Yen'i bir ruh doğmaz...

Eleştiriden korkarsak başkaları yalan dünya kurar ardımızda...

Sorgulanmaktan kaçarsak biriken hatalar dağ olur...

Küçücük suda boğulur gideriz...

Eleştiriye tavır alırsak sahte dünyalar gerçek diye bize yutturulur...

Kimse bizi eleştiremez dersek kibir dağlarında ölürüz biz...

Ölürüz de sessizce gömülürüz biz...

Eleştiriye karşı durursak önümüzde cereyan eden her hadise ardımızda gizli olur...

Gizli işler gelir can evimizden bizi vurur...

Biz istemedikçe bizimle ilgili olumsuz bir söz söylenemez dersek günahlarımız çoğalır...

Kibre bulanır acizliğimizi unuturuz...

Hz. Ömer incinir...

Hz. insan incinir...

Eleştirinin olmadığı yerde dalkavukluk geçer akçe olur...

Hakkaniyet ise yaralı, ürkek bir güvercin...

Samimi dost ararsında artık herkes yağcı tabakadan olmuş olur...

Biz Müslümanlar olarak Allah'ın kitabına uygun bir hayata dönüş yapamazsak, kendimizi sorgulayıp hesaba çekemez isek, ağlayan hiçbir diyar için umut olamayız...

Biz Müslümanlar hüküm sürdüğümüz beldelerde emin olunanlardan olduk...

Şimdi dünyevilik hastalığından içimiz çöle dönmüşse de bir kıyamımıza bakar dirilişimiz...

Mayamız sağlam bizim bir iyi niyet silkelenişimize bakar kendimize gelişimiz...

Hz. Peygamber(sas) tarihi ve yaşamı örnek olarak yeter bize...

Kadim medeniyetler İslam’ın kutlu yollarında hayat buldu asırlar boyunca...

Öylesine dünyaya gelmiş bir ümmet değiliz biz...

Marufun egemenliği için geldik bu dünyaya...

Vazifemiz var bizim, sözümüz var Allah'a...

Kendimizi hırpalatalım demiyorum...

Kendimizi hesaba çekilelim, bizi bir güzel sarsıp kendine getirelim...

Suya sabuna dokunmayacaksan ne diye ümmet olduk?

Ne diye insanlığın umuduyuz iddiasında bulunuyoruz ki?

O yüzden her yapıcı eleştiri hakikate giden yolun güzergâh tarifidir…

Her makul eleştiri bizi yanlıştan döndüren firendir...

Her mümince eleştiri bizi biz yapmak içindir...

Selam olsun eleştiri karşısında nefsinin ıslahı için çalışanlara...”