Çocukluğumuzda yoksulluk bütün toplumumuzu etkiliyordu. Açlık sınırında bir yaşam sürdüğümüz yılları hiçbir zaman unutamıyorum…

Çocukluk çağımızda bugünkü gibi sofralar serilmiyor, bol çeşit yemekler bulunmuyordu. Köyün en varlıklı insanlarının bile evlerinde bugünün normal yaşam süren bir memurunun yaptığı yemeklerin dörtte biri bile yapılmıyordu.

Bizden önceki nesiller ise zaten yarı aç yaşam sürüyorlardı. Anne ve babalarımızın yaşam hikayelerini dinlediğimizde herkesin, ‘böyle yoksulluk mu olur?’ diye düşüncelere daldıklarına inanıyorum. Onlardan önceki nesiller zaten ‘kıtlık’ gerçeği ile karşılaşmış, ağaç yapraklarıyla yaşam sürmüşlerdir.

Çocukluğumdaki yoksulluk bana şefkat ve merhameti, yoksullara yardım etme düşüncesini aşıladı. Günümüzde yardımlaşma ve dayanışma konusundaki duyarlılığımı yaşadığım yoksulluğa borçluyum.

12-13 yaşında iken tarlada kızgın güneş altında tütün işinde çalışırken, yemek azığımız çoğunlukla tandır ekmeği ve yağı alınmış ayrandı. Çünkü babam köyün yoksul ailelerinden birisiydi.

İlçe merkezindeki cömertliği nedeniyle maddi kayıplar yaşayan babam, o dönemin faizci/tefecilerinden birisine borçlanınca köye yarıcılığa gitmek zorunda kalmıştık. Helal rızıkla geçinmeye çalışırken, yoksulluğun alasıyla karşılaşmıştık.

Evet, geçmişteki yaşamım nedeniyle birçok meseleye duyarlıyım. Açlık sınırında yaşam süren günümüzdeki kitleler, yoksullarımız, muhacirler, sığınmacılar ve geçim sıkıntısı yaşayan yığınlar gerçeği beni her zaman sarsmaktadır. Tanık olduğum israflar ise beni hep düşündürmektedir.

Her zaman tanık olduğum israflar nedeniyle üzüntüye kapılır, uyarıcı yazılar yazmak isterim. İsraf meselesi ile ilgili olarak daha çok yazılar yazmamız gerektiğine inanıyorum. Meslektaşlarımdan da bu konuda duyarlılık bekliyorum. Bu konuda tekrara kaçmakta bir beis yoktur.

HEPİMİZ VEBAL ALTINDAYIZ…

Evet, beni oldukça rahatsız eden ve düşündüren hususlarda toplumsal duyarlılık oluşturulması gerektiğine inanıyorum. Yazım sadece bu köşede yer alacak bir değerlendirme olarak kalacaksa, fevkalade üzüleceğim…

Saygıdeğer Okurlar, toplum olarak hepimiz (istisnalar kaideyi bozmaz)vebal altındayız!..

Cehalet, bilgisizlik şüphesiz mazerettir. Benim söylemek istediğim; herkes bilgisine göre vebal altındadır.

Bazılarının vebali çok çok ağır, bazılarının az olabilir. Müdahale edebilecek konumları olan veya ülkeyi idare edenlerin sorumlulukları daha büyüktür. Sorumluluk bilinciyle görevini yapanlar dışında herkesin bahsedeceğim hususlar nedeniyle bir gün hesap vereceklerine inanıyorum.

Neden mi söz ediyorum?

İNSANLAR AÇLIKTAN ÖLÜRKEN!..

Dünyada her gün açlıktan onlarca insan yaşamını yitirmektedir. Sadece kuru ekmek ve temiz su bulamadıkları için Afrika’nın bazı ülkelerinde her gün sayısız çocuk hayatını kaybediyor ve bizler toplum olarak buna seyirci kalıyorsak, vebal altında olmaz mıyız?

Kısa bir google bilgisi: “Açlık ve yetersiz beslenme, nüfusu 7 milyarı geçen dünyamızın en büyük sorunlarından biridir. Yılda 870 milyon insanın yetersiz beslendiği (dünya nüfusunun % 12,5’i) ve milyonlarca insanın açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiği dünyamızda, gıda israfı ciddi boyutlara ulaşmıştır. FAO’ya göre dünyada, yıllık ekonomik değeri 1 trilyon ABD dolarına karşılık gelen 1,3 milyar ton gıda israf edilmektedir. Bu miktarın dünya gıda üretiminin üçte birine denk geldiği tahmin edilmektedir. İsrafın sadece dörtte birinin azaltılmasıyla, yetersiz beslenen 870 milyon insanın gıda ihtiyacı karşılanabilecektir.”

Bu bilgi bizleri düşündürmelidir. Ülkemizin tatil beldelerindeki çok yıldızlı otellerde yapılan yemek israfı gibi, kentimiz düğün yemeklerindeki israf için de düşünmeliyiz. ‘Yemek israfı da nedir ki?’ deyip geçmemek gerekir. Basit bir meseleden söz etmiyorum. Afrika’da insanlar açlıktan ölmese bile bahsedeceğim yemek israfının yanlış ve dinimize göre haram olduğunu belirteyim. Ancak insanlar yemek bulamadıkları için ölüyorsa ve bizler israfta sınır tanımıyorsak, bunun hesabının bizden sorulacağına inanıyorum…

Şu ayetler israfla ilgilidir: “Yiyin, için, fakat israf etmeyin! Allahü teâlâ israf edenleri elbette sevmez.) Araf 31.
‘İsraf etme! İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir.’ İsra 26, 27
‘Müsrifleri helak ettik.’ Enbiya 9”

Afrika ülkelerini bir yana bırakın, ülkemizde milyonlarca insan açlık sınırında yaşıyor. Akşam olduğunda çocuklarının karınlarını nasıl doyuracaklarının endişesini yaşayan milyonlarca insanımız var…

Bu gerçekler çok Ama ülkemizde birilerinin bir eli yağda, bir eli balda…

Üreten, alın teri döküp en ağır işlerde çalışanlar açlıkla boğuşurken, bir şekilde köşeyi dönmüş niceleri ise har vurup, harman savuruyor…

Ege’nin, Marmara’nın, Akdeniz’in kıyılarındaki bütün lüks yaşam alanlarında hafsalamızın alamayacağı oranda yemek israfı yapılıyor…

Çok yıldızlı otellerde yapılan savurganlık ile milyonlarca insanı rahatlıkla besleyebilirsiniz…

Böyle malum yerlerde çöpe dökülen yemekleri, ekmekleri düşünen yok…

Askeri kışlalarda, Orduevlerinde çöpe dökülen yemeklerle bir ordu daha beslenebilir…

Ama heyhat, bunun hesabını soracak kimseler yok…

Kazan kazan yemekler çöpe dökülüyor ve hepimiz seyrediyoruz…

Ne ülkeyi idare edenler,

ne Milletin Vekaletini almış seçilmişlerimiz, ne muhalefet partilerimiz, ne bilim insanlarımız, ne din adamlarımız, ne diyanet İşleri teşkilatı, ne yazarlarımız, çizerlerimiz, ne siyaset adamları, ne aydınlarımız, ne de durumdan vazife çıkarması gerekenlerimiz toplumu bilinçlendirme ve israfı önleme amaçlı ‘özel çalışmalar’ yürütmüyor…

Hepimiz vebal altındayız…

Sanmayınız ki hesabı sorulmaz. Yemin ederek diyebilirim ki her türlü sorumsuzluğun hesabının sorulacağı gibi, yemek israfını gerçekleştiren ve yemek israfına seyirci olan bir toplum olarak bizden de hesap sorulacaktır…

Kentimizdeki düğün salonlarında, lokanta, otel ve pastanelerde büyük israflar yapılıyor. Özellikle düğün salonlarındaki israfı, sadece arta kalan yemeklerden örnekleri göstermek istiyorum.

Evlerde verilen düğün yemeklerinde aile reisleri nisbeten israfı önleyebiliyor, arta kalan yemekleri ya sonradan yemek üzere kaldırabiliyor, ya da komşulara gönderebiliyor. Ancak düğün salonlarında dağıtılan yemekler olduğu gibi çöpe atılıyor…

Özellikle salonlarda katıldığım sayısız düğünde yemek israfının önlenmesi için ev sahiplerini uyarmışımdır. Ancak etkili olduğumu ileri süremem…

Yüzlerce kişiye yemek dağıtılıyor. Çoğu düğünde üç dört çeşit yemek veriliyor. Ortalamadan söz etmem gerekirse yemeklerin yarısı yenilmiyor. Et dahil olmak üzere kalan yemekler hemen pet tabaklarla olduğu gibi naylon poşetlere dökülüp, çöpe atılıyor…

Daha uzatabilirim. Sayısız örnekleri sizler de ekleyebilirsiniz. Bunun hesabını veremeyiz. Vallahi insanlar açlıktan ölürken bizler böyle sorumsuzca israfta bulunursak, vebal altında olacağız. Bazı tedbirler alabiliriz. Örneğin düğün salonlarında bazı yemekleri bir kapta toplayıp, kentimizdeki Suriyeli aileler için ayırabilirler. Her gün bazı aileler gidip o yemekleri alabilir. Yemek israfını önlemek için herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum…