Yıllar önce, çok sevdiğim bir yaşlı amcanın sözleri hala kulaklarımda çınlıyor…

Kendisi de fani dünyaya elveda demiş o amca, ne zaman bir ölüm haberi alsa, çevresindekilere en çok söylediği söz şöyleydi; “Lavo, dünya ne hejaye penç pere.” (Oğlum, ya da yavrularım, dünya beş paraya değmez)

Gerçekten de ifade ettiği gibidir; ölümlü dünya beş paraya değmez…

Nice bilgili, alim insanlar, tatlıları acılaştıran ölüm gerçeğine ve insanların çaresizliğine dikkat çekip durmuşlardır.

Bir zamanlar düşüncelerini ifade ettiği için hapishaneye atılan Bediuzzaman’ın, tutuklu iken ölümle ilgili çarpıcı beyanları olmuştu. Dünyanın en önemli acı gerçeği üzerine hapishanede iken sarf ettiği şu ifadelerine bakalım: “Ölüm o kadar kat’î ve zâhirdir ki, bu günün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek.

Bu hapishane, nasıl ki mütemadiyen çıkanlar ve girenler için muvakkat bir misafirhanedir. Öyle de, bu zemin yüzü dahi, acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir handır. Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var. Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor; elbette bu ecel cellâdının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanın en büyük ve her şeyin fevkinde bir endişesi, bir meselesidir.”

**

**

NURETTİN SAPAN’IN ARDINDAN…

Evet, kabir kapısı kapanmıyor ve sevkiyat devam ediyor…

Ne zaman değer verdiğim bir şahsiyet hayata gözlerini yumarsa, yaşlı amcanın dünyanın beş paraya değmediği yolundaki sözleri ve Bediuzzaman’ın çarpıcı beyanları aklıma gelir…

Batman Belediye’sinde çok uzun yıllar önce tanıdığım değerli bir şahsiyetin vefat haberini aldığımda, yine dünyanın ne kadar fani olduğu gerçeği aklıma geldi…

Sayın Nurettin Sapan’dan söz ediyorum. Çok değer verdiğim bir insandı gerçekten.

Sosyal medyada Nurettin Amca’nın vefat haberi ile ilgili bir paylaşımı gördüğüm zaman, son derece hüzünlendim, müteessir oldum…

Merhum Sapan’la ilk tanışıklığım tahminen 25 yıl vardır. Genç bir Köşe Yazarı olarak Belediye ile ve kentin sorunlarıyla çok ilgiliydim.

Daha yaşanabilir bir kent için belediye yönetimlerini eleştirir, öneriler sunardım. Tabi ki yolum sık sık belediyeye de düşerdi.

Merhum Nurettin Sapan, Belediye Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürütüyordu ve basınla çok ilgiliydi.

Sapanlar, aslen Cizreli idi. Merhum, yazılarımı çok takdir ederdi.

Yerel yönetimle ilgili geniş bilgilere sahipti, yasa ve yönetmelikleri iyi bilirdi. Ayrıca tarihe ve kültürel değerlere önem verirdi.

**

**

Yıllar önce değerli dostum Gazeteci-Yazar Recep Kavuş ve merhumla birlikte Kozluk kırsalına çıkmış, tarihi mekanları görüntülüyorduk. Fotoğraf makinesini yanından ayırmayan merhum Nurettin Amca ve Sayın Kavuş ile birlikte Kozluk’taki ‘Kendile Dağı’na tırmanmaya başlamıştık.

Yaşı ve kiloları nedeniyle belli bir noktadan sonraya tırmanamadı. Orada bizi bekledi.

Oldukça yorgun olarak yanına döndüğümüzde, bize her zaman yanında taşıdığı küçük şekerlerden ikram etti. “Şekeriniz düşmüştür, alınız” diyerek bize uzattığı şekerle kendimize gelmiştik.

Çok şakacı bir kişiliği vardı. Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Sayın Arif Arslan da, kendisi ile ilgili bir makale yazdı.

Sayın Sapan’ın ardından kaleme aldığım bu yazıda vermek istediğim en önemli mesaj şudur; gerçekten dünya beş paraya değmez…

Dünyanın en varlıklı insanı olsan bile, bütün servetin burada kalıyor.

Çok değerli insanlarımızı teker teker yitiriyoruz…

Son bir yılda önemli bazı simalar aramızdan ayrıldı.

Sayın Necat Nasıroğlu gibi bu kentin yarınları için çırpınan saygıdeğer bir insanımız ardından da dünyanın kıymetsizliğine dikkat çekmiştim…

Rabbimden kendilerine rahmet diliyorum.

Merhum Nurettin Sapan, basını ve basın emekçilerini çok severdi. Değerli dostum Hakan Sapan, babasına layık bir gazeteci olarak aramızda.

Sevgili Hakan Sapan, acısını paylaşmak için taziyesine gittiğimde, “Gerçek bir Baba Dostu” diyerek bana sarılmıştı…

Dünya beş paraya değmez. Bu gerçeğin bilinciyle hareket edelim.

Bize kalacak yegane şey, yaptığımız iyilikler, saygınlıktır.