Cumartesiden devam

Değerli Okurlar, daha rahat bir yaşam için insanların enerjiye(elektrik enerjisine) ihtiyaçları vardır. Günümüz dünyasında elektrik, yaşamın vazgeçilmezidir.

Hal böyle olunca insanlar enerji elde etmek için çeşitli arayışlara girerler.

Nükleer, güneş, rüzgar enerjisi akla gelenlerdir.

Çöplerden, atıklardan, insan ve hayvanların dışkısından bile enerjinin üretildiği bir zaman diliminden geçiyoruz...

Dünkü yazımda hidroelektrik santralleri üzerinde durmuş, devasa barajlar için yapılan büyük masraflara değinmiş ve insanoğlu eliyle biriktirilen yüksek güce dikkat çekmiştim.

11 milyar metreküp su hacmine ulaşacak Ilısu Barajı örneğini verirken, olası tehlikelerin dikkate alınarak, mühendislik hesaplarıyla barajların inşa edildiği gerçeğine dikkatlerinizi çekmiştim.

**

**

Evet, daha rahat bir yaşam için devasa barajlar inşa ediliyor. Bunun olası risklerini de düşünmek zorundayız.

Bölgemizi örnek verirsem, Dicle Nehri'ne bakalım. Bu nehir üzerinde sayısız barajlar inşa ediliyor.

Misal; Diyarbakır'ın yukarısında Kralkızı Barajı, hemen aşağısında Dicle Barajı ve daha aşağılarında aynı nehir üzerinde su tutmaya başlarsa Ilısu Barajı...

Kralkızı Barajı'nda Allah korusun doğal afetten kaynaklı bir yıkım yaşanırsa, Dicle ve Ilısu Barajlarını ve Irak'taki Dicle üzerindeki Musul vs barajları da hiçbir güç ve kuvvet ayakta tutamaz!..

Dicle Nehri çevresindeki bütün yerleşim yerleri bu açıdan bakıldığında ve düşünüldüğünde, insandan kaynaklı tehlikeye maruz alanlardır...

Bölgemizden bazı örnekler vermişken, Fırat Nehri üzerindeki barajları da düşünelim. Karakaya, Atatürk Barajları...

Dünyada ve ülkemizde buna benzer sayısız barajlar vardır.

İnsanoğlu, daha rahat bir yaşam için riskleri göze alıyor, mühendislik harikaları gerçeğine de imza atıyor.

Ancak bu tehlikeleri yok sayamayız. Allah dilerse, iki kat daha yağış yağdırabilir ve Rabbim korusun ama bütün mühendislik hesapları alt üst olabilir...

DSİ YETKİLİLERİ NEDEN SUSUYORLAR?

Dikkat ederseniz, önceki yazımda olduğu gibi öncesinde de etkili yağışlardan kaynaklı doğal afet yaşayan köylülerimize, çiftçilerimize, kimsenin Allah'ın rahmet ve gazabı ile ilgili yanlış düşüncelere kapılmamaları gereğinden söz etmiştim.

Ancak insanlardan, kurumlardan kaynaklı bir mağduriyet varsa, bu konuda gerekenin yapılması şarttır diye düşünüyorum.

Aslında bu yazıyı yazmaya başladığımda amacım, barajlardan kaynaklı mağduriyetler yaşayan çiftçilerimizin, köylülerimizin zararlarının tazmin edilmesiydi.

İlgililer suskunluğu tercih ettiği için, haklarını savunmak bize kaldı...

Yerel basınımız ve bu arada özellikle gazetemiz, kentimizin ekonomisine en büyük katkıyı sağlayan köylülerimizin, çiftçilerimizin mağduriyetlerine dikkat çeken haberler yayımladılar.

DSİ'den kaynaklı bir mağduriyetten söz ediyorum. Ancak DSİ yetkilileri günlerdir susuyorlar...

**

**

İki gündür ifade ediyorum; barajlar mühendislik hesabıyla inşa ediliyorlar. Olası bir risk, olası bir taşkınlık yaşandığında, mühendislik hesapları gereği barajların dolu savaklarından su bırakılır.

Baraj kapakları kontrollü şekilde açılıp, sular tahliye edilir ve risk önlenir...

Bunlar yapıldığında eğer çay yatağındaki sular çevreye yayılır ve yüzlerce dönümlük ekili alanlar hasar görürse, bunun zararının DSİ tarafından tazmin edilmesi gerekir. Demek oluyor ki mühendislik hesapları tutmamış ve çiftçilerimiz zarar görmüştür...

Gazetemizdeki şu habere bakalım: "Batman Barajı kapaklarının açılmasıyla dönümlerce arazileri su altında kalan üreticiler, soluğu Batman Ziraat Odası’nda aldı. 600 Dönümlük mısır alanının tamamen sular altında kaldığına dikkat çeken Oda Genel Sekreteri Ebubekir Doğan: 'DSİ, Batman Barajının kapaklarını açınca dönümlerce alan su altında kaldı. Oymataş yakınlarında şu anda 600 dönümlük mısır tarlası su altında. 50’ye yakın çiftçinin dilekçesini aldık. Şimdi çiftçiler zararlarının karşılanmasını istiyor. Ayrıca yağıştan ötürü ‘pas’ hastalığının ekili alanlarda çiftçi ilaçlama çalışmasına başlamalıdır. Aksi takdirde hasar büyük olur. Mercimekte de bu yıl ciddi oranda verim düşüklüğü yaşanacaktır' dedi."

http://www.batmancagdas.com/gundem/kapaklar-acildi-tarlalarimiz-su-altinda-kaldi-h63122.html

Bu sadece bir haberdir. Düşünün Batman Çayı yatağı çevresinde zarar görmüş nice aileler var. Aynı şekilde Dicle nehri boyunca zarar gören ailelerin hukuklarını da gözetmek gerekir.

Hülasa/özetle şunu ifade ederek yazıma son vereyim; kurumlar çiftçilerimizin yanında olmalıdır. Olası felaketleri önlemek için gereken tedbirler alınırken, çiftçiler ve köylülerin mağduriyetlerine de izin verilmemelidir.