Acaba kaç dostun var etrafında diye düşündü mü hiç. Dara düştüğünde canıyla, malıyla canına can katan kaç kişi var yaşamında. Yüreğin daraldığında yanına koşan, sana sevinç getiren kaç can var. İyi-kötü günlerini, acını, üzüntünü, kederini, sevincini, mutluluğunu güvenerek paylaşacağın kaç sevenin var.
 
Paylaşmak, güvenmek, açık sözlü olmak, fedakârlık ve süreklilik arz eden, adına gönüllü kardeşlik dediğimiz dostluk insan yaşamında önemli yer tutar. Öyle kolay edilen bir şey değildir. Acı ve sevince ortak olacak dostluklar büyük özveri ister. Gerçek dostluklar çabuk bitmez. Pamuk ipliği ile bağlı değildir.
 
Söz konusu dostluk olduğunda herkesin söyleyeceği bir şeyi oluyor. Ve insan var olduğu sürece de olmaya devam edecektir. Dostluk yaşamın önemli bir parçasıdır. Öyle ki, günlük yaşamda pek çok konuşma ‘dost dediğin’le başlar ve biter
 
Herkes dostluğu tanımlarken aynı zamanda ona bir şekil de verir ve dostluğa bir renk katar.
 
Renkbilimciler, kaç çeşit dost olduğunu tarif ederken, her bir tarife birer renkte seçmişler. Dost türlerini renklerle anlamlandırmışlar.
 
Gökyüzü ve denizin rengi olan maviyi, huzur ve dinginlik veren dosta.
 
Yaşama olumlu bakan ve her şeyde olumlu bir yön bulan dosta ise yeşili.
 
Güneşin rengi olan sarıyı, hüzünlü olduğumuzda yol gösteren ve bizi güldüren dosta.
 
Yaşamın kurallarını anımsatan ve değişimi özendiren dosta ise kırmızıyı.
 
Ruhumuza yeni bir enerji veren, sevgi vitaminleriyle bizi güçlendiren dosta portakal rengini.
 
Bize sessizliği öğreten, kendimizi ve başkalarını tanıyabilmemiz için, içimizi gösteren dosta ise griyi.
 
Bilgeliği öğrenmemize yardımcı olan asil ruhlu dostlara moru.
 
Ayağımızın yere sağlam basmasına, günlük yaşamın basit gerçeklerini anlamımıza ve boş hayallerden uzaklaşmamıza yardımcı olan dosta ise kahverengiyi.
 
Ve bütün renklerin birleşimine ise gökkuşağını yakıştırmışlar. Böylece şirin bir yelpaze oluşturmuşlar.
 
Rengi ne olursa olsun her insanın kalpten konuşacağı, felaket geldiğinde kollarına sığınabileceği, en mahrem sırlarını söyleyebileceği ve derin yaralarını açabileceği, asil ruhlu bir dosta ihtiyacı vardır.
 
Ve dost dediğin, ne kadındır, ne de erkek. Dost dediğin, sen ne isen o da o olur.