Hafta sonunda taziye nedeniyle Sason tarafına yolum düşmüştü.

İki köyde sohbet ortamları oluştu.

Köylülerimizin çevrede sürüler halinde dolaşan domuzlardan yakındıklarını gözlemledim…

Domuz sürülerinin tarlalarına, ekinlerine, bağ ve bahçelerine büyük zararlar verdiklerini belirten köylüleri dinledim…

Herkes dertli, kimileri öfkeliydi…

**

**

Bir yakınım şöyle konuşuyordu; “Evimizin yakınında üzüm bağımız vardı. Bu yıl üzümler zaten kurudu, iyi bir verim alamadık. Bize yetecek kadar güzel üzümlerimiz vardı. Domuz sürüleri hepsini bir gecede yediler. Çocuklarıma tek salkım üzüm kalmadı. Bir tedbir alınamaz mı? Bütün Sason köylerinde aynı sıkıntı var. Domuz sürüleriyle baş edemiyoruz.”

Sabırla dinlediğim akrabama, “Ne yani, domuzları topluca imha etsinler diye yazı mı yazayım?” diye sordum…

Ayrıca şunları söyledim: “Güzel bir köpek yavrusunu size vermek istedim, ‘necistir, haramdır’ diyerek kabul etmediniz. İyi olmuş…”

Bu sözlerimle kendisine takıldım…

**

**

Gerçekten de sokakta bulduğumuz çok güzel bir köpek yavrusunu kendilerine göndermek istemiştim.

Ancak ifade ettiğim gerekçelerle almadılar.

Dini konularda benim kadar bilgi sahibi olmayan akrabama daha önce de bazı bilgiler vermeye çalışmıştım.

‘Kur’ani Kerim’de köpeklerin yakaladıkları av etinden yenilebileceği konusunda ayet bulunuyor iken, sizin bu şekilde yaklaşım göstermeniz doğru değildir’ dememe rağmen ikna edememiştim.

Eğer o köpeği beslemiş olsalardı, evlerinin hemen dibindeki bağ ve bahçeler domuzlardan yana güvende olacaktı…

Domuz sürüleri, havlayan bir köpeğin bulunduğu alana yaklaşmazlar. Şayet yaklaşırlarsa mülk sahipleri havlama sesine uyanırlar…

**

**

'DOMUZ' DEYİP GEÇMEYELİM!..

Sason’a bağlı pek çok köyde köylülerin domuzları öldürdüklerini öğrendim…

Yolda karşılaştığımız 85 yaşındaki bir amca, “Domuzların geçiş yollarını tespit etmeye çalışıyorum. Onları öldüreceğim” diye konuşuyordu…

Domuzları öldürmek çare değildir…

Başka tedbirler geliştirmelidirler…

Yıllar önce, ‘Domuz deyip geçmeyelim’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bakış açımla ilgili yazımdan bazı bölümleri bilginize sunmak istiyorum:

Günümüzde bilim insanları, ekolojik sistemin korunması gerektiğinden söz ederken, besin zinciri ile canlılar alemindeki düzene de işaret etmektedirler. Yani, kâinattaki büyük düzen her şey için geçerlidir. Öncelikle akıl sahiplerinin bu gerçeği görüp, ona göre davranışlarına dikkat etmeleri gerekmektedir düşüncesindeyim. Kimsenin diğer canlılara zarar verme ve keyfi müdahale hakkı ile yetkisi yoktur. Evrendeki en akıllı varlık olan insanların, tüm canlılara karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.

Basında, öldürülen bir domuz haberi ve fotoğrafına yer verilmişti. Sanki çok iyi bir davranış sergilemişler gibi koca koca adamlar, öldürülen domuzla birlikte hatıra fotoğrafları çektiriyordu.

O görüntüler, o çirkin manzara, o öldürülen hayvana ayak basarak poz vermeler, hayvanların yaşam haklarına olan saygısızlığın somut bir göstergesidir…

Avrupa’da, dünyanın başka ülkelerinde domuzlar dahil, hayvan türleri korunma altına alınıyor. Hayvan haklarının da olduğu gerçeğini bir yana bırakın, hayvan türlerinin yok olmasının, ekolojik sisteme, besin zincirinde sorunlara neden olacağı gerçeğinden yola çıkılarak canlılar korunuyor. Bizde ise keyfi olarak öldürüyoruz. Yaz aylarında belki bazı köylülerimizin bağlarına, ekinlerine zarar verebilirler düşüncesiyle de bu hayvanları telef etmediler. Avcılar keyfi olarak öldürüyor.

Bu davranış İslam’a göre bir suçtur. Kur’an-ı Kerim’de insan hak ve sorumluluklarını belirlenirken insanlara hayvanlarında insanlar gibi bir ümmet olduğu belirtiliyor. “Yeryüzünde kıpırdayan hiçbir canlı, gökyüzünde iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasınlar." (En’am suresi)

İslami kaynaklarda, “Bu ayetlere göre hareket ederek bize örnek olan sevgili Peygamberimiz(SAV) deve güreşlerini, horoz dövüşlerini, köpek dalaşlarını ve bütün hayvanların boğuşturulmasını yasaklamıştır” denilirken, şu hadisi şeriflerden örnekler sıralanıyor: “Susuz köpeğe kuyuya inip su veren bir erkeğin ve bir kadının cennetlik olduğunu, bir kediyi evine hapsedip yemek ve su vermeyen bir kadının da azap göreceğini haber vermiştir.” Bunlar güvenilir kaynaklardan bize ulaşan bilgilerdir.

Evet, görüldüğü gibi hayvanların da hakları vardır. Bir insan hakları savunucusu olarak hayvanların haklarını da savunmayı görev biliyorum. Zekası kıt bazıları sakın ola ki bu yazımı okuduktan sonra, “İnsan hakları güvencede değil, sen neden söz ediyorsun?” deme basitliğine düşmesinler. İnsan haklarını savunurken bedel ödemiş biriyim, yine savunuyorum. Ancak bir vicdan sahibi olarak hayvanların da haklarını savunmamız gerektiğini yüksek sesle dillendiriyorum. Bu yazımla, eğitimden sorumlu mercilerin yapması gereken görevi yaptığıma, vatandaşlara, çocukluktan itibaren hayvanları anlamayı, onlara saygı göstermeyi öğrenmelerine katkı sunmak istedim. Lütfen, 'domuz' deyip geçmeyelim. Hayvanların da haklarının olduğunu kavrayan, bu bilince varan bir toplum olmamız dileğiyle…