Dolar, Amerika Birleşik Devletleri’nin para birimidir. Nedense doların değer kazanması, paramızı değersizleştiriyor…

Borsa, altın ve döviz hiç ilgilenmediğim, ilgi alanıma girmeyen dünyalık değerlerdir.

Hem dolarlı, altınlı piyasaya girmekten uzak biriyim. Çünkü param yok. Ayağımı yorganıma göre uzatmaya çalışıyorum.

Ancak son günlerde borsadaki panik beni de panikletti mi ne, bugün dolardaki artışı yazıyorum…

Ne olur borsayı, doları, dövizi, altını yazarken yapacağım hataları hoşgörün…

Zira uzmanlık alanım değil.

Hayatın zorlu sebepleri nedeniyle bu konuda bir değerlendirme yapacağım, çünkü dolardaki artıştan ben de mutlaka zarar görüyorum.

Çünkü dolardaki artış hayat pahalılığı, enflasyon artışı olarak karşımıza çıkacak, çıkıyor…

Evet, borsa’daki büyük dalgalanma hepimizi derinden etkileyecek sinyaller veriyor.

Bir yandan dolar, öte yandan altın fiyatları tavan yaptı…

Artık yakınlarımıza en küçük nesne olan bir çeyrek altın bile takamayacağız…

Neden mi?

Çünkü çeyrek altın fiyatı 330 TL’yi buldu…

Son günlerde hangi girişimci ile konuşsam, dolardaki artıştan dolayı uğradığı zarardan dem vuruyor…

Dolara endeksli ekonomimiz nedeniyle geniş halk yığınları, yoksul kitleler geleceğe güvenle bakamıyor…

Dolar ve altın fiyatlarının tavan yapması, toplumun orta kesimini de endişeye sevk etti, ediyor…

SEÇİM SÜRECİNDE OLMASI DİKKAT ÇEKİCİ…

Şu seçim atmosferinde toplumun yoksul kesimi zaten geleceğe güvenle bakamıyordu. Şimdi varlıklı insanlarımız da dolar nedeniyle risk almaktan çekiniyorlar…

Tam da seçime sayılı günler kalmışken gerçekten ne oluyor?

Borsa neden tepe taklak?..

Hükümet cenahının ileri sürdüğü gibi bazı güçler mi borsa ile oynuyorlar?

Şayet böyleyse kim bu güçler, dış mihraklar?

Neden muğlak konuşuluyor?

Bu arada ağzı olan konuşuyor. Melih Gökçek, 25 Haziran’da piyasaya sürülecek 30 milyar dolar ile topluma güven mi veriyor, yoksa korku mu salıyor?

Gerçekten ne oluyor?

Doların 5 TL’ye dayanması, ülkemizin dış borçlarına tavan yaptırıyor…

Bunun vahim sonuçları hepimizi olumsuz yönde etkileyecek.

Kamu çalışanlarının geçen yılki maaşlarıyla alabildikleri dolar ve altın ile şu anki maaşları ile alabilecekleri değerleri kıyaslamak bile istemiyorum…

Dolar hayatları tepetaklak yapıyor, hepimizi yoksullaştırıyor…

İleri sürüldüğü gibi dış mihrakların böyle bir gücü bulunuyorsa, neden bugüne kadar bu yola başvurmadılar? Nasıl bir önlem alınabilir?

Dış güçlerin seçim sürecine müdahalesi mi, yoksa ekonomik göstergelerimizin doğal sonuçları ile mi yüzleşiyoruz?

Bunu nasıl ayırt edeceğiz?

Hükümet yetkilileri çok sert demeçlerle bazı güçlere meydan okuyorlar. Ekonomi Bakanı, Hükümet Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı bu konuda açıklamalar yaptılar. Ülkenin gerçekliğiyle borsanın durumunun örtüşmediğini ifade ettiler. Öte yandan paranın sevk ve idaresinde görev alanların açıklamaları da oldu.

Örneğin Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, çok farklı bir tabloya dikkat çekti. Şu sözler Arslan’a ait: “Dövizde yaşanan hareketlilik bugüne ya da son bir haftaya ait değil. Son birkaç aydır yurtdışı kaynaklı dalgalanmalara şahit oluk.

Birincisi, ABD'de faizlerin yükseliş trendine girmesi ve ABD tahvil faizlerinin yüzde 3'ün üzerine çıkması,

ikincisi gelişmekte olan ülkelerde yerel paraların değer kaybı,

üçüncüsü de petroldeki artış.

Bu üçlü mekanizma bir araya geldiğinde biz de etkilendik” diye konuştu.

Bankacı Genel Müdürün tespitlerinde ülkemizin ekonomisini çökertmeye çalışan mihraklar yok. Üç neden ileri sürüyor.

Genel Müdür, son olarak, topluma güven vermek için şöyle bir cümle de kuruyor: “Kurdaki hareketler gerçeği yansıtmıyor, bir takım kesimler panik havası yaratmaya çalışıyor. Bu tür kısa dönemli dalgalanmaları geçmişte de çok gördük. Sakin olmakta fayda var.”

Doğru söylüyor, sakin olmamız gerekir. Paniğe kapılırsak, daha vahim bir tablo kaçınılmaz olacak.

Değerli Okurlar, dolara endeksli bir ekonomimiz olduğu müddetçe sıkıntılarımız olacaktır. Hepimiz bir gemide yaşıyoruz. Geminin su alması hepimizi tehlikeye atar.

Akl-ı selimle hareket edilmelidir. Seçim sürecindeyiz ve bu panik atağı atlatmamız gerekirken, bunu seçim malzemesi olarak kullanmak, çok yanlış sonuçlara götürme riskini de beraberinde getiriyor.

Ne hükümet yetkilileri borsanın tepe taklak olmasını sadece dış güçlere bağlasın, ne muhalefet toplumu endişeye ve korkuya sevk etsin vesselam.