Ciddi bir yağış yağdığında kentimizin durumu malumunuzdur. Trilyonluk altyapı yatırımlarına rağmen kentimizin muhtelif yerleri ‘Venedik’e dönüşmektedir.

Geçmiş yıllarda bu acı gerçekle sık sık karşılaşıyorduk. 90’lı yıllarda şiddetli bir yağışın ardından fotoğraf makinelerimizi elimize alıp alana, yani kentin sel ile karşılaşması muhtemel bildiğimiz yerlerine koşardık…

Ertesi günkü manşet haberimiz için yeterince çarpıcı malzemeyi kolayca bulurduk…

O tarihlerde de günlük köşe yazısı yazmama rağmen muhabirlerin sayısı hayli azdı. O nedenle önemli toplantılar, etkinlikler ve hadiseler yaşandığında muhabir olarak da haber takipçiliği yapardık. Tüm Yazar meslektaşlarım da benim gibi hareket ederdi.

Belediye Başkanlarımızın en büyük sıkıntısı yaşanan kuvvetli yağışlardı. Çünkü her yağışın kentimiz ve beledi için ağır faturaları olurdu.

Kuvvetli yağışlar her zaman gerekçe gösterilmiştir. Halbuki insandan kaynaklı sorunlar yağışların felaketle sonuçlanmasının temel nedeniydi.

Siz düzlük bir alanda, birinci sınıf tarım arazileri üzerinde bir kent inşa ederseniz, altyapı sorunları kaçınılmaz olacaktır…

Siz dere yataklarını imara açar, yapılarla kapatırsanız, doğal sel olup akar, kendisinden aldığınızı geri alacaktır…

En büyük sel felaketini 2006 yılında yaşadık. 31 Ekim ve 1 Kasım 2006 tarihlerindeki büyük felaket kentimizi perişan etmişti. Bunun nedeni çok aşırı yağışlar değil, İluh Deresinin geçmişte yapılaşmaya açılmasıydı…

Son yıllarda bazı tedbirler alınıyor alınmasına, ancak ciddi yağışlar olduğunda kentimizin pek çok yerinde ulaşımın aksaması gerçekliğiyle karşılaşıyoruz.

İpragaz-Petrol mahallesinde geçtiğimiz aylarda çok sayıda evi sel suları bastı. TÜPRAŞ’ın öte tarafındaki evler büyük perişanlık yaşadı. Aynı gün pek çok semtimizde su baskınları yaşandı, belediye çaresiz kaldı…

Demek ki ne yapılmış?

Doğayı hesaba katmadan yapılaşmaya gitmişiz…

Ne yapmamalıyız?

Gelecekte başka felaketler yaşamamak için dere yataklarını imara açmamalı, altyapı için hiçbir masraftan kaçınmamalıyız…

Kentimizi yönetenlere, gelecekte yönetecekleredir sözlerimiz…

Doğa hata affetmez…

DEPREM VE METEOROLOJİ UZMANLARI!..

Son dönemde ülkemiz bazı felaketlerle karşılaşmaktadır. Doğa olayları denilerek meseleleri sağlıklı değerlendiremeyenler var…

Yaşanan depremler ve aşırı yağışlardan kaynaklı felaketlerden söz ediyorum.

Son aylarda Ege bölgemiz sarsılıyor. İzmir çevresinden sonra Bodrum ve çevresi çok şiddetli sarsıldı…

Tabi hemen deprem uzmanları medyada arz-ı endam etmeye başladılar…

Hiçbir bilim insanı depremlerin ne zaman yaşanacağına dair kesin bilgiye sahip değildir. Buna rağmen her deprem sonrasında ekranlara çıkarılan ‘deprem uzmanları’ yeni depremler için tarih ve adeta gün veriyorlar…

Canlı yayında karşıma çıkacak ve depremler için tarih verecek bilim insanlarını kesinlikle rezil edecektim. Zira biliyorum ki depremlerin ne zaman yaşanacağı konusunda kesin bir bilimsel dayanak henüz yok…

İSTANBUL’DA SÜPER HÜCRE!..

Depremlerden sonra etkili olmaya başlayan yağışlar ve sonrasındaki felaketler, dehşet manzaraları da gündemimize girdi.

Yağışların neden felakete neden olduğu konusunda yazımın girişinde Batman’dan örnekler vermiştim. Oysa ki büyük şehirlerde ve hele mega kent İstanbul’daki dehşet manzaraları için ortaya çıkan bazı bilim insanları (!) gerçeğine tanık olmaktayız…

Yerel yönetimlere eleştiri gelmemesi için mi, yoksa kendilerini deprem uzmanları gibi pazarlamak istedikleri için mi bilinmez, şimdi de ‘meteoroloji uzmanları’ gündemimize girdi…

Bakıyorsunuz ‘Süper Hücre’ kavramı ile toplumun karşısına çıkıyorlar…

Şu yaşıma geldim ‘Süper Hücre’ ifadesini ilk kez bu sıklıkla duymaya başladım. İstanbul’da 27 Temmuz 2017 günü yaşanan şiddetli dolu ve yağmur yağışı, etkili fırtına ve şimşek çakmalarının nedenini hemen ‘Süper Hücre’ye bağladılar...

İşte size son güncel haberden bir alıntı: “İstanbul'da bugün şiddetli yağmur, yumurta büyüklüğünde dolu, hortum ve fırtına 20 dakikada hayatı felç etti. Yrd. Doç. Dr. Kahraman ise, bu boyutta bir felaketin tek bir nedeni olduğunu açıkladı: Süper hücre! Süper Hücre'nin en önemli özelliği 'mezosiklon' özelliği. Genişliği 3 ila 8 kilometre civarında olan siklondur. Bunu bir bulut oluşumunda dönen bir bulut gibi gözlemleyebilirsiniz. Kenarları, çeperleri çok belirlidir. Geçen haftaki selde böyle bir durum yoktu. Bugün süper hücre karakterini işaret eden çok sayıda emare gördük. Yüzde 99 'süper hücre'ydi. Gökgürültülü fırtınanın belki de yüzde 1'i süper hücredir. Çok çok az görülür. Bir keresinde 15 Ağustos 2004'te İstanbul üzerinden geçmişti. Yalova'da hortum yapmıştı. Ekstrem bir olay. İstanbul'a denk gelmesi talihsizlik.”

https://www.haberler.com/istanbul-u-vuran-yagmur-ve-firtina-nin-bu-kadar-9878202-haberi/

Bu uzman böyle diyor da, bakınız 18 Temmuz 2017 günü de İstanbul’da yine Venedik manzaraları yaşanırken Kandilli Rasathanesi de bunu ‘Süper Hücre’ olarak kamuoyuna duyurmuş, belediye yetkililerini kurtarmıştı! İşte konumuzla ilgili belge: “Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, İstanbul’da yaşanan yüksek miktarda kaydedilen yağışlara kuzeyden gelen serin hava ve yüksek deniz suyu sıcaklıklarının birleşmesi sonucu oluşan ‘süper hücre’ diye adlandırılan yapıların neden olduğunu açıkladı.”
http://www.posta.com.tr/istanbul-daki-siddetli-yagisin-nedeni-super-hucre-haberi-1316083

Görüyor musunuz acı gerçekleri? Deprem uzmanlarından sonra meteoroloji uzmanları türedi! Bilime inanırım, bilim insanlarına da saygım var. Ancak zekamızla da oynanmasın. Siz her taraf betonlaştırır, dere yataklarını imara açar, yapılaşmada sınır tanımazsanız, yağışlar sel olup dehşet manzaraları kaçınılmaz olacaktır. Süper yalanlarla bazı gerçeklerin üstünü kimse örtemeyecektir. Doğaya saygılı olun. Zira doğa hata affetmez…