Aile ana baba ve çocuklarının meydana getirdiği en küçük topluluktur. Toplumun temeli olan aileyi kuran iki temel öğe, erkekle kadındır.

Hak ve sorumluluk bilincinin aile içinde gelişmesi, bu bilincin toplumda da yerleşmesini sağlar. Aileye önem veren dinimiz, bütün aile bireylerinin birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını yerine getirmelerini öğütlemiştir. İnsan haklarına saygı, hak ve sorumluluk bilinci öncelikle ailede öğrenilir. Aileler, çocuklarına değerlere saygı göstermeyi öğretirlerse toplumda huzur ve güven egemen olur.

Ailemiz bizi geleceğe hazırlamak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar. Bizim elde edeceğimiz başarılar, bizden fazla onları sevindirir. Aile hayatının mutlu bir şekilde devamı için bizler de bu ortamı bozacak davranışlardan kaçınmalıyız. Sevgi ve saygı ortamını zedeleyecek söz ve davranışlardan uzak durmalıyız.

Aile toplum ağacının meyvesi olduğu gibi aynı zamanda da çekirdeğidir. Dolayısıyla ailedeki problemler toplum kaynaklıdır ve bu problemler toplumun bütününü ilgilendiren ve çöküşüne sebep olabilecek hayati meselelerdir. Bu çöküşe sebep olmada toplumdaki önemli kurumlardan medyanın payı inkâr edilemez. Kitle iletişim araçlarının insan tutum ve davranışları üzerindeki etkilerinin çok güçlü olduğu bir dönemdeyiz.

Medyadaki bazı dizilerin olumsuz etkisiyle toplumdaki aile kurmak ve çocuk sahibi olmak eski değerini yitirmekte ve evlenmemek nikâhsız aşk birlikteliği yaşamak kabul edilebilir sıradan bir yaşam tarzı olarak gösterilmektedir. Diziler, ölene kadar sürdürülmesi için söz verilen evliliklerin, ihanetlerle, entrikalarla yıkıldığını gösteren örneklerle doludur.

Evlerimizin baş köşesine koyduğumuz televizyondaki diziler ve yayınlar milli ve manevi değerlerimizden çok uzaktır.

Dizilerde verilen mesajlara bir göz atarsak karşımıza acı bir tablo çıkıyor:

- İstemediğin biriyle evlendiysen ona ihanet edebilir, başkasıyla aşk yaşayabilirsin!

- Kötü bir olaydan sonra içki içip etrafı dağıtmalısın!

- Sevdiğin kişi başkasıyla evlendiyse onların yuvasını bozmalısın!

- Hiçbir dizide cami, hoca, ezan sesi, minare, tesettür, dini semboller olmamalı!

- Her dizide yeni elbiseler, ayakkabılar olmalı, alışveriş için hep lüks yerler tercih edilmelidir!

- Evde ilgi görmeyen adam dışarıda karısını aldatmalı ve bütün suç kadına yüklenmeli, adamın yaptığı da masum gösterilmelidir!

- Gençlerin mutlaka sevgilisi olmalı, lise ve ortaokul seviyesinde olsa bile çıktığı biri olmalıdır!

- Birbirlerinin kuyusunu kazan insanlar, hep maskeler ile dolaşmalı ve suç daima bir iki kişinin üzerine yıkılmalı!

- Kavga eden, şiddet uygulayan, hırsızlık ve gasp yapan başrol oyuncuları güler yüzlü, yakışıklı olmalı ve hep haklı nedenlerle yapmalı!

- Anneler hep despot olmalı, babalar ise daima sert ve anlayışsız olmalı!

- Çocuklar her zaman haklı olmalı!

- Kaynanalar hep kötü rol oynamalı, sürekli olarak damadının kuyusunu kazmalı!

- Paranın nereden ve nasıl geldiği belli olmamalı, harcama yaparken hep savurgan olunmalı!

- İş yerleri hep rezidans olmalı, işçi ve esnaf rolleri olmamalı!

- Gençler hep haklı olmalı, haklı çıkmalı başına buyruk hareket etmeli ve kız meseleleri dışında başka da dertleri olmamalı!

Evet, maalesef dizilerin verdiği mesajlar bu. Sizin de hemen fark ettiğiniz gibi bu mesajların aile, ahlak, inanç değerlerimizle uzaktan yakından alakası yoktur.

Türkiye'de yayınlanan diziler ve senaryoların bir çoğu uyarlama. Uyarlanan bu dizilerde aile yapımıza uygun olmaması ve bozması aslında şaşılacak bir durum değil.

Albert Bandura (1977), "Çocukların ve yetişkinlerin televizyon filmlerinden ve bu filmlerdeki modellerden tutumlar, duygusal tepkiler ve yeni davranış biçimleri elde ettiklerine dikkat çekmiştir. Medya ve özellikle televizyon bağlamında modelleme, televizyon programlarında, özellikle dizi ve filmlerde başrol oyuncusu gibi önemli rolleri oynayan kişilik ve karakterlerin izleyiciler tarafından örnek alınması, o modele uygun davranış ve tutumların sergilenmesi ve modele benzeme çabası olarak tanımlanabilir.” Bu bağlamda dizileri göz önüne aldığımızda dizi modellerinin ne kadar sağlıksız ve hatta tehlikeli olduğu görülmektedir.

Bu tür dizi ve yayınların farkında olanlar izlemeyi bırakır. Ya da dizideki olumsuzlukları almaz. Ama gençlerimiz ve çocuklarımızda izliyor. Onlar izledikçe izlediklerinin normal olduğunu, bir çok insanın böyle yaşadığını sanıyorlar. Bu da üzerlerinde olumsuz etkiler bırakıyor. Yaşayamayacakları ya da yaşanmaması gereken bir hayatı hayal ediyorlar. Bu uğurda da yanlış yapıyorlar. Bizim gözümüz kulağımız açık olsun ki, büyük hatalar yapmasınlar.

Medya ve özellikle televizyon sadece çocukları değil, gerçekte, toplumun bütün üyelerini değişik  şekillerde etkilemektedir.

 O halde bu dizi ve programların ahlaki değerleri yıpratan, toplumun kendine ait kurallarını yok eden, şiddet, cinsellik, sigara, alkol ve uyuşturucu gibi maddelere özendiren yayınlardan kaçınılıp, öğretici, milli, ahlaki terbiye ve değerlere önem veren bir çizgide yayınların ve diziler yapılması gerekir.