Hafta sonunda aile ziyareti çerçevesinde Diyarbakır’daydık.

Batman’dan yola çıktıktan sonra göz alabildiğince geniş tarım arazilerimize baktım. Adeta her taraf mısır tarlasıydı…

Sadece gözle uzaktan gözlem yaptığım kadarıyla mısır ekili alanlar için ben 100 bin dönüm diyeyim, siz rahatlıkla bir milyon dönüm diyebilirsiniz…

Bu kadar geniş alanda ekilen mısır ürünlerinin ekonomik katkısını merak ediyorum doğrusu…

Acaba bölge ekonomisine ne kazanç sağlıyor?

Ailelerin ekonomik bütçeleri için getirisi nedir, geçim kaynağı olarak tütün, pamuk ve buğdayın yerini tutuyor mu, tutmuş mu?

MISIRLAR VE GDO TARTIŞMASI…

Bir ara çevreci bir bilim insanı ile dolaşırken mısır tarlaları arasından geçmiştik. İnsan boyunu aşan mısırları gösteren bilim insanı; “Şu gördüğünüz mısırların hepsi GDO’lu ürünlerdir. Baksanıza hepsi bir ordunun asker neferleri gibi aynı boyda. Eğer GDO’lu olmasalardı, bazıları kısa, bazıları uzun, bazıları yanık vs olacaktı. Adeta fire vermeden hepsi aynı boyda” diye konuşunca şaşırmıştım.

Mısır ürünlerimizin GDO’lu olup olmadığı konusunda kesin bilgilere sahip değilim. Ancak GDO konusunda internetten kısa bir bilgi sunmak istiyorum: “GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) demektir. GDO,bitki ve hayvanların istenilen bir özellik katmak için başka bir canlıdaki genetik özelliği kopyalayarak diğer canlıya aktarılmasına GDO denir. Bu yöntemler elde edilen gıdalar bazı yabancı zararlılara,böcek gibi bazı kemirgenlere karşı dirençli hale getirilmiş oluyor.Bu sebepten dolayı tarım ilaçları kullanımı azalmakta bir nebzede olsa faydalı bir yönü bulunmaktadır.Genlere müdahale edilerek tadı,kokusu,rengi,büyüklüğü gibi bazı fiziksel özellikleri de bu sayede istenilen bir kıvama sokulabilmektedir.

*GDO bazı alerjik hastalar için tehlikelidir hatta öldürücü etkilere sebep olabilmektedir.

*Bazı haşerelerden uzaklaşması için bitkiye yapılan müdahale insanlara kadar etki etmektedir. Yapılan araştırmalarda hamile kadınların fetüs ve kanlarında rastlandığı gözlenmiştir.

*Hormonal denge bozma etkileri bazı araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

*Çevresel olarak bazı böcek türlerine zarar vererek ekosisteme olumsuz etkisi vardır.

*GDO lu gıdalarda böcek öldürücü enzimler insanlar tarafından tam olarak parçalanamadığı gözlenmiştir.”

Evet, bölgemizde mısır ekim alanları her yıl katlanarak genişliyor. Mısır ürününün ülke ve bölge ekonomisine katkısının çok olduğunu düşünüyorum. Ancak çok ciddi bir su tüketimi gerçeğini de unutmayalım.

Sulama kanalları dışında motopomplarla yerin derinliklerinden su çekilmektedir. Mısır çok su isteyen ekin soya çeşididir. Su kaynaklarımızın çekilmesi, azalması ile Mısır ekimi arasında bir bağ bulunmaktadır.

Diyarbakır’a giderken yol boyunca mısır tarlalarını gözlemledim ve hep düşündüm. Daha önce on binlerce insanımız tarlada tütün, pamuk ve sebze ekiminde çalışırken, mısır için sadece sulama yapan emekçilere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu durum işsizlik ve geçim ile ilgilidir diye düşünüyorum.

BÖLÜNMÜŞ DUBLE YOL SORUNU…

Yine Diyarbakır’a giderken yol probleminin devam etiğini gözlemledim. Yıllardır duble-bölünmüş yol gündemimizden çıkmıyor. Hala birçok yerde duble yol sıkıntısına tanıklık ettim.

Batman-Bismil arasındaki yolun önemli bir kısmının hala bölünmüş yol olmaması kabul edilemez.

Batman için büyük eksikliktir. Diyarbakır’ı geçtiğinizde her tarafta ‘beton asfalt’ ve ‘bölünmüş yol’ gerçeğine tanıklık ediyorsunuz. Ancak Batman-Diyarbakır arasında hala ciddi eksiklikler vardı.

Karayolları yetkilileri daha önce de burada gündeme taşıdığım sorunlara ilgisiz kalmışlardı. Başka kentlerin girişlerini ağaçlandıran, güzelleştiren Karayolları, Batman’a hep üvey evlat muamelesi yapmıştır. Bunu kabul edemiyorum…

Kentimizin girişinin hala karanlık olması da büyük bir ayıptı. Başka kentlerin 15 kilometrelik girişleri aydınlatılırken, Batman Çayı Köprü başının bile karanlıkta olduğunu gözlemledim.

Kentimiz bunu hak etmiyor, çünkü bir petrol şehriyiz. Dallas gibi ışıl ışıl olma hakkımız vardı.

Kent girişlerinin güzelleştirilmesi ve aydınlatılması için ilgilileri göreve çağırıyorum… Geçmişte bu konuda belediye yönetimine de sorumluluklarını hatırlatmıştım. Mevcut belediye yönetimini de bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.

Kent girişinin aydınlatılması ve güzelleştirilmesi için lütfen herkes müdahil olsun…

10 GÖZLÜ KÖPRÜDE NELER DÜŞÜNDÜM?..

Evet, iki günlük hafta sonu ziyareti için Diyarbakır’a gitmiştik. Güneşin kavurucu sıcakları Diyarbakır’da da kendini gösteriyordu.

Akşam namazından sonra Diyarbakır’ın gezilebilir alanı olarak soluğu Dicle Vadisi ve Sur’un sembolü olarak bilinen 10 gözlü köprüde aldık.

Çevre çok kalabalıktı. Onlarca araç yol boyunca park etmiş, yüzlerce insan soluğu köprü başında ve çevresindeki tesislerde almıştı.

10 Gözlü köprüye kafa dillendirmeye gitmiştik güya. Ancak sorumluluk bilincim bana tatil yaptırmadı. Orada bile bu kentin güzel geleceği için düşüncelere daldım…

Devamı yarın