Kıbrıs sorununda “çözümsüzlüğü” bir yaşam felsefesi edinmiş olan Rauf Denktaş ile ilgili neredeyse “Veli” mertebesinden bahsedecekler. Hayır, o bir veli değildi. Ölmüş adamın arkasından kötü konuşacak değilim ama medyada kendisi hakkında verilen demeçleri ve hatta ulusal yas ilan etme mertebesinde önemsenmesi harbiden de hazin bir durumdur.
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül sevdiğim, saydığım adam gibi bir adamdır. Ahmet Necdet Sezer gibi cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze ışınlanmış gibi duran, donuk, milletten kopuk kişilerden sonra Sayın Gül gönlümüze ferahlık getirmiştir. Halen yüzünde mahcup bir ifade ile vatandaşı selamlaması bile tek başına yeterli benim için. Ama maalesef Rauf Denktaş konusunda kendisi de bence sınıfta kaldı.
Şimdi medyadan biraz sondaj yapalım. Haber Türk sitesi-16 Ocak
Abdullah Gül; Sayın Denktaş’ın kaybı sadece Kıbrıs Türklerinin değil, tüm Türk milletinin kaybıdır. Milletimiz gerçek bir Kahramanını yitirmiştir.
Kıbrıs konusunda o kadar çok mesafe almışız ve bunu da Rahmetli Denktaş sayesinde yapmışız. Vay be. Desenize mesafe alamasaydık ne durumda olacaktık acaba. Tekrar ediyorum çözümsüzlük denilince benim aklıma gelen ilk isimlerden biri Sayın Denktaş’tı.
Başbakan Erdoğan: Sayın Denktaş’ın vefatı derin bir hüzne yol açtı. Bu hüzün sadece Kıbrıs’ın değil tüm Türkiye’nin hüznüdür.
TBMM Başkanı Çiçek: Kıbrıs davasının yılmaz savunucusu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucu cumhurbaşkanının hatırası daima yaşayacak
CHP lideri Kılıçdaroğlu: Anısı önünde her zaman saygıyla eğileceğimiz Sayın Denktaş için KKTC halkı ve Türk dünyasına başsağlığı diliyorum.
Başbakan Yardımcısı Arınç: Milletimiz büyük ve yiğit bir evladını yitirdi. Milletimizin başı sağ olsun.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu: Kıbrıs mücahitleri kendisini unutmayacak. Hepimizin başı sağ olsun.
Şimdi ne demeli, nasıl bir yorum yapmalı bu yazılanlar için? Acaba Kıbrıs konusunda sürekli çözümsüzlük üretmekten başka bir argümanı olmayan bir kişi için bu söylenenler biraz fazla kaçmıyor mu? Tamam, diyebilirsiniz ki devletin üst makamlarındaki kişiler kalkıp da bunun tersini söyleyecek değiller ya. Kardeşim neden olmasın. Neyse o. Allah rızası için Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt sorunu ve demokratikleşme konusunda bu kişi elini bir gün taşın altına sokmuş mudur? İnsan hak ve ihlallerinden biri olan Türban zulmü ile ilgili olumlu bir beyanatta bulunmuş mudur? İçtikleri suya kadar bu ülke ve insanına borçlu olan bir yerleşkenin en büyük mülki amiri konumundaki adam yakılan, yıkılan ve on binlerce cana mal olan bir Kürt meselesinde tek bir şey söylemiş midir? Adamı yaptılar birden bulunmaz Hint kumaşı. “Kör ölür badem gözlü olur” misali yere göğe sığdıramaz oldular. Üstelik sürekli Türk Milletinin başı sağ olsun diyorlar ya, e iyi başınız sağ olsun. Biz Kürdüz ya söz meclisten dışarı oluyor yine.
En tuhafı ne biliyor musunuz? Focus Haber sitesinde geçen şu ifadelere bir bakın: Cumhurbaşkanı Gül, Rauf Denktaş’ın cenazesine birlikte gitmek için önceki Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer’i davet etti. Cenazeye katılmayacaklarını belirten eski Cumhurbaşkanları daveti geri çevirdi.
Sayın Gül’ün bu davetini de ben şık bulmuyorum. Halklarıyla barışık olmayan, çözümsüzlüğü ilke edinmiş olan bu iki ismi ne diye davet ediyorsun ve niçin geri çevrilmenin sıkıntısını çekiyorsun?
Sayın Gül halk tarafından sevilen bir isim. Türkiye Halklarından kopuk olmayan bir şahsiyet. İnançlı ve farklılıklara saygılı bir isim. Bence bu konuda davet edeceği kişileri bu anlamda çok iyi seçmeliydi. Dahası da var ama henüz Türkiye Cumhuriyeti söyleyeceklerimi anlayabilecek kapasite de değil ve 82 Anayasasının değişmesine de zaman var. Ne zaman ki Anayasa değişir ve bir miktar özgürlük olur o zaman içimizi döke döke yazarız. Yoksa işin yok mahkemelerle uğraş.
Son söyleyeceğim, Türk milletinin başı sağ olabilir. Tercih onların. Kendileri bilir. Kendi adıma en ufak bir rahatsızlık hissetmiş değilim.