Kentimizin görülmeye değer nice doğal güzelliklerinin olduğunu biliyorsunuz. Doğa savunucuları, doğaseverler düzenledikleri trekking-yürüyüşlerle bu kentin doğa harikalarını bize gösteriyorlar…

Havaların ısınmaya,

doğanın güzelliklerini göstermeye,

çiçeklerin,

nergizlerin,

menekşelerin açmaya ve güzel kokular yaymaya,

pivokların yeşermeye,

ters lalelerin kırmızılaşmaya,

mereto dağındaki karların erimeye,

derelerin şırıl şırıl akmaya başladığı süreçten geçtik, geçiyoruz.

Ne yazık bu süreçte malum nedenlerle sınırlı alanları gezebildik, gezebiliyoruz. Sason’un, Kozluk’un o güzelim dağları ve yaylaları ve bahsettiğim doğal güzelliklerini doyasıya görebileceğimiz huzurlu bir gelecek için dua edenlerdenim.

Evet, bu yıl ilkbaharımız geç geldi, hala görülecek nice doğal güzelliklerimiz var. Ancak kentimizin sadece doğal güzellikleri ziyaret edilmeyi beklemiyor…

Yeşil renge bürünmüş antik kentimiz Hasankeyf gerçeğini de hatırlatmak isterim. Dağlara çıkamayanlar, Hasankeyf’i ziyaret edip, kanyonlarında kuş seslerini dinleyebilir…

DAVUTOĞLU HASANKEYF'TEYDİ...

Gazetemizde yer alan bir haberle öğrendim ki eski Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu ve muhterem eşleri, Hasankeyf’e gelmişler…

Ve fotoğraflarından gözlemledim ki Hasankeyf Kalesine çıkmışlar…

Yine Batman çağdaş’ın haberinden öğreniyorum ki Sayın Davutoğlu, kentimizin medarı iftiharı Hasankeyf için çok olumlu bir görüş beyan etmiş…

Zaten antik kenti ziyaret edip de olumsuz konuşan bir insanoğlunun çıkacağına inanmıyorum. Sayın Davutoğlu, “Hasankeyf her şeyden önce insanlık mirasıdır” demiş ki, bunu 27 yıldır dillendiriyorum…

Sayın Davutoğlu ve eşi çok zarif ve kibar insanlardır. Başbakanlık görevini sürdürdüğü zaman Çankaya Köşkü’ne davet edilenlerden birisiydim. Eleştirilere ne kadar açık biri olduğunu yakından görme fırsatım olmuştu.

Hasankeyf için ifade ettiği sözleri en son tam iki ay önce 19 Mart yazımda şöyle yazmıştım; “Hasankeyf, bir dünya mirasıdır. Sadece bizlerin değil, tüm insanlığın ortak değeridir. Çünkü nice medeniyetlerin gelip geçtiği ve izler bıraktığı bir yerdir Hasankeyf…”

Açık ifadelerim ile Sayın Davutoğlu’nun sözlerini yan yana getirmeden önce gazetemiz haberinden bazı satırları birlikte okuyalım: “Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu eşi Sare Davutoğlu ile Mardin'deki programından ardından Batman'ın tarihi kenti Hasankeyf ilçesinde kaleye çıktı. ‘Çoban Ali’ lakaplı Ali Ayhan’ın şarkılarına alkışlarla eşlik eden Davutoğlu, ilçenin eski kilimcisinden el dokuması halı aldı.

“HASANKEYF KÜLTÜRLERİN YAŞANDIĞI MEKANDIR”

Hasankeyf’teki tarihi her zaman hayranlıkla izlediğini ifade eden Davutoğlu, kalede açıklama yaptı. Davutoğlu şöyle konuştu; ‘Buradaki kültürel zenginliği görmek kadim kültürümüzün işaretlerini, burada bizzat şahit olmak büyük bir mutluluk vermiştir. Devlet hayatında da her zaman Hasankeyf'in korunması ve gelecek nesillere bu zenginliğin aktarılması için gayret göstermeye çalıştık. Hasankeyf her şeyden önce insanlık mirasıdır. Asırlardan beri gelen çok büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Hasankeyf bu medeniyetlerin birbirine aktardığı kültürün yaşandığı bir mekandır.’ Sare Davutoğlu ise tarihi ilçede gerçek doğal bir yaşamı gördüklerini belirterek; ‘İnsanların tabiatla uyumlu ve tabiattaki her şeyi değerlendirerek, çok güzel bir hayatı yaşadıklarını gördük. Elbette zaman değişiyor, şartlar değişiyor. Burada yaşanmışlıkları inşallah güzel bir çerçevede hem müzemizde hem de kalenin gezilebilir hale getirilebilmesiyle yaşamış olacağız’ diye konuştu.”

Evet, eski Başbakan Davutoğlu’nun Hasankeyf’i övdüğünü görüyoruz. Eğer yapımı son aşamaya gelen Ilısu Barajı’nda su tutulmaya başlarsa, kendisinin ifade ettiği pek çok kültürün mirası hiç şüphesiz sular altında kalacaktır. Sayın Davutoğlu’nun Hasankeyf’i gezdikten sonra attığı bazı imzalardan üzüntü duyduğu gerçeğine şahsen inanıyorum.

Ne yazık ki en tepedekiler kendilerine aşağıdan sunulan bilgilerin doğruluğuna inanıyorlar. Keşke Sayın Davutoğlu Başbakan olmadan önce Hasankeyf kalesine çıksaydı. İnanıyorum ki tam da bizler gibi düşünecekti.

Kaleden söz etmişken, Hasankeyf’teki yasaklara da dikkat çekmek istiyorum. 2010 yılından bu yana Hasankeyf’te uygulanan anlamsız yasaklar var. Bir kaya düştü diye uygulamaya konulan yasaklarla ilgili eleştiri ve sorularımı iki ay önce de burada dile getirmiştim.

Madem kayaların düşme tehlikesi nedeniyle yasaklar uygulanıyor, Sayın Davutoğlu ve muhterem eşleri ile beraberlerindeki kalabalık kitlenin can güvenlikleri niçin tehlikeye atıldı?

Şu eleştirilerimi iki ay önce yapmıştım; ‘Hasankeyf kale girişindeki kaya kütlesinin düşmesinin üzerinden yaklaşık yedi yıl geçmiş. Geçen zaman sürecinde Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun aldığı karar gereğince Hasankeyf Kalesine, kanyonuna giriş ve çıkışlar yasaklanmıştır… Bir kaya kütlesi düştü diye Hasankeyf gibi önemli bir değeri dünyaya kapatmak hiç akıl karı mı? Eğer çevre ve insanlar için tehdit unsuru kaya parçaları veya kütleleri varsa, bunlar nedir, nasıl önlem alınabilir? Batman Üniversitesi Rektörü ve Hasankeyf Kazıları Sorumlu Başkanı gibi unvanları bulunan Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam görevinden ayrıldı. Sözleri ise yazılı basında şöyle duruyor: ‘Kültür Bakanlığınca oluşturulan Bilim Komisyonu Hasankeyf'te tehlike arz eden kayaç ve yapılarla ilgili araştırma yapacaktır. Acil önlem ve proje çalışmaları için gerekli öneride bulunacak olan uzman bilim adamları üç gün boyunca İç kale ve çevresinde incelemeler yaparak, çalışmalarını tamamlayacaktır. Bilimsel araştırma neticesinde ortaya konulacak rapor ve öneriler çerçevesinde, Hasankeyf’in Kültürel varlığı ile ilgili değerlendirmeler de kamuoyuyla paylaşılacaktır.’ Bu ifadelerinin üzerinden yaklaşık yedi yıl geçti, Bilim Komisyonu ne kararlar aldı, bilmek kamuoyunun hakkıdır. İlgililer hep suskun, Hasankeyf hep böyle keyifsiz mi kalacak? Hasankeyf hala mahzun, Hasankeyf hala yasak kent… Medeniyetler başkentine ve Batman’a kıymayalım…’

Bu yazımın mürekkebi kurumadan eski Başbakanımız Hasankeyf kalesine çıkıp, söylediklerimin aynısını basına ifade ediyorsa, artık o anlamsız yasağın kalkmasının zamanıdır diye düşünüyorum.