Şüphesiz çocuğun alabileceği en iyi eğitim evde ebeveynleri tarafından aldığı eğitimdir. Çocuk okul çağına gelmeden önceki bu dönem; özellikle duygusal zekâsının (EQ) gelişimi ve dil gelişimde kritik evreye sahip yaş grubunu oluşturmaktadır.

Buraya yazacağımız hiçbir şey kâğıt üzerinde durduğu gibi durmadığını bende biliyorum. İç sesinizi buradan duyabiliyorum. Lakin kâğıt üzerinde duran doğru şeyleri yapma çabamız, o yönde işleyişimiz çocuklarımızın geleceğini çok büyük ölçüde etkileyecektir.

Ben çocuğuma harika bir eğitim vereceğim. X üniversitesinde tıp fakültesi okuyacak. Ya da çocuğum olduğu zaman içimde ukte kalan A ülkesinde B eğitimini aldıracağım. Böylece Çok iyi eğitim almış olacak.

Bir dakika! Bir dakika!

Çocuğunuzun okuyacağı üniversiteye, bölüme karar vermek ya da eğitim göreceği içeriği, ülkeyi kendisinden bağımsız seçmek demek iyi bir eğitim aldırıyoruz anlamına gelmez. Aksine, kendi kalıplarımızda çocuk yetiştirdiğimiz anlamına gelir. Küçük yaştaki bir çocuk elbette ki gideceği okulu kendi seçemeyecektir. Burada ebeveynlere ciddi sorumluluk düşecektir ama zaman içerisinde çocuk kendi ilgi, yetenek ve özeliklerinin farkına varacak ve buna göre rota çizecektir. Buna uygun fizibilite çalışması yapmak da ebeveynlerin görevi olmalıdır.

Çocuğu okul çağına çağına gelen her ebeveyn, onun geleceğini garanti altına alabilmenin yolunun iyi bir akademik eğitimden geçtiğini bilir. Bu yüzden, çocukları için okul seçerken hayatlarının en kritik kararlarından birini aldıklarının farkındalardır. Çünkü her anne baba bir yandan çocuklarının en az bir yabancı lisanı anadili gibi konuşmasını, iyi bir akademik eğitim almasını, diğer yandan sonu gelmeyen sınav sistemi içinde çocukluğunu ve gençliğini yaşamaktan mahrum kalmamasını, doğaya ve insana saygılı, özgüven sahibi bir birey olmasını, kendini doğru ifade edebilmesini ve potansiyelini açığa çıkaracak bir eğitim sisteminin içinden geçmesini hayal eder.

Eğitim hayat boyudur, sadece akademik boyut değildir!
Eğitim tek boyutlu değil çok yönlüdür. Dolayısıyla eğitimi sadede matematikte, fende ya da Türkçe ’de çok iyi olmak olarak görülmemelidir. Çocuğumuzun her anlamda iyi bir eğitim almasını istiyorsak eğer iyi bir akademik eğitimin yanı sıra mutlak anlamda en az 1 yabancı dil öğretilmelidir. 3-7 Yaş dil eğitimi için kritik dönem teşkil etmektedir. İyi bir yabancı dil eğitimine sahip bir çocuk geleceğe daha emin adımlarla yürüyecek, perspektifi genişleyecek, araştırma yapma skalası genişleyecek, kontakt kuracağı insanlar çoğalacak, yurtdışına çıktığı zaman sudan çıkmış balığa dönmeyecek, daha vizyoner olacak, akademisyen olmak istiyor ise bu daha da kolaylaşacak ve dolayısıyla da iş bulmak istiyor ise opsiyonları daha da çoğalmış olacak. Yabancı bir dil eğitimi almanın katkılarını görüyorsunuz. Yabancı bir dil eğitimi almak hayati önem taşıdığını öngörmek için kahin olmamıza gerek yok.

Çocuk iyi bir akademik eğitim ve yabancı dil öğrenirken sporda asla ger kalmamalıdır. “Sporu nasılsa sonradan yapar mantığı” çocuğu bir ömür boyu spordan uzak, hantal, sağlıksız beslenen kişilikler olmasına sebep olabilir. Spor bireyi daha disipliner kıldığı için bu eğitim hayatının hepsine yansır. Sporda başarılı bir öğrenci eğitim hayatında da başarılı olur. Eğer gelecek planlamasını sporcu olmak üzerine kurmak istiyorsa da bu kararı sonuna kadar desteklenmelidir. Çocuk istediği en az 1 spor dalında lisans alıp uzmanlaşmalıdır. Bunları beraber yürütmek emin olun zor olmayacaktır. Hayata bakış açısı da daha profesyonelce olmalıdır.

Çocuk istiyorsa eğer akademik ve dil eğitimi ile sporun yanı sıra müzik ve sanat hayatı desteklenmeli, motive edilmelidir. Kim bilir çocuğunuz belki de çok büyük bir ses sanatçısı, müzisyen ya da ressam olabilir. Zamanın da yapılan yanlış yönlendirmelerden dolayı çocuğunuz belki de hiç istemeyeceği bir meslek seçmek zorunda kalabilir. Müziğe yeteneği varsa tüm imkanları zorlayıp ona bir enstrüman alın ve müzik eğitimi almasını sağlayın. Var ise önyargılarınızdan sıyrılın lütfen. Müzik ile uğraşması onun derslerini olumsuz etkilemez. Aksine, perspektifi daha geniş, duygusal zekası daha yüksek, hayal dünyası daha derin çocuklar olarak yetişmesini sağlar.

Çocuklarımızın hayallerinin peşinde koşmasına izin verelim!

Size 1966’da Batman Garzan işçi kampında dünyaya gelip şu anda dünyanın en büyük ressamları arasında gösterilen Batmanlı ressam Ahmet GÜNEŞTEKİN’i örnek göstereceğim. Eli henüz kalem tutmaya başladığında, inanılmayacak kadar güzel resimler çizmeye başladı.

İşçi babası onu destekledi, geç keşfedildi. Şimdi büyük ilgi gören eserleri 24 ülkede sergileniyor. Hayallerinin peşinde koşmasa, dünya; Anadolu efsanelerini, Mezopotamya mitlerini, Sümer tanrılarını, Mısır ve Yezidi inançlarını, halk söylencelerini, rüyaları, masalları tuvale taşıyan, bugün 24 ülkede sergisi olan ressam Ahmet Güneştekin'i hiç tanımayacaktı. Babası, oğlunu bu çok yetenekli olduğu yolda ilerlemesi için hep destekledi. Ancak işçi maaşı ile karınlarını bile doyurması zorken 7 çocuğunu mucizevi şekilde okutan Güneştekin, resim malzemelerini almakta zorlandı. Kağıt alacak parası olmadığı için, çimento torbalarını kesip düzleştirerek, dünyanın en güzel resim kağıtlarını yaptı, bol bol resim yapmasının yolunu açtı. 2013 yılında Amerika New York’ta dünyaca ünlü Marlborough Galery'nin sanatçısı oldu.

Bu müthiş başarı bir Batmanlı olarak beni inanılmaz mutlu ediyor. Bu kadar başarılı olmasına rağmen köklerinden kopmamış olması ile de çocuklarımızın tümüne örnek gösterilecek bir kişilik. Sizler de çocuklarımızın hayallerinin peşinde koşmasını destekleyin.

Ezcümle: Çocuklarımız bu eğitimleri alırlarken; temel amaçlarının para kazanmak değil mutlu olmak için olduğunu onlara içselleştirmeliyiz. Etik ilkelere bağlı, insanlara saygılı, sabit fikirli olmayan, vicdanlı, hayvan sevgisi ile büyüyen, bencillikten uzak yetiştirilen çocuklar en iyi eğitimi almış çocuklardır.