Okul yıllarımda bir büyüğümden bir öykü dinlemiştim. Konusu çocuklardı. İnsanın ana rahmindeki gelişme sürecini anlatıyordu. Cenin insan şeklini almaya başladığı zaman iki melek cenine şekil vermek için kollarını, gözlerini hatta ellerini yapmaya başlar. Cenin her organının düzenlenmesi sırasında itiraz eder. Bulunduğu duruma itirazının olmadığını bu halini beğendiğini söyler. Melekler zorla da olsa cenine biçim verirken; Cenine "Bak sen şu an anne rahmindesin bir süre sonra dünya denen bir yere gideceksin. Gövdene eklediğimiz organlar orada ihtiyaçlarını karşılaman için faydalı olacaklar. İtirazı bırak, bizi dinle" demişler.
*
"Çocuğun dünyaya gelmesinden sonraki altı ay boyunca bu iki melek sürekli çocukla beraber kalarak ona dünyayı anlatırlar. Meleklerin çocukla birlikte olduğunu gösteren bir örneği de "Yeni doğan çocuklara dikkatli bakarsan onlar insanları görür fakat tanımazlar. Bir yerlere gözlerini dikerek gülümsediklerini görürsünüz. İşte o zaman melekleri görüp onlara gülümserler" demişti. 
*
İnsan nesli böyle devam eder. Çocuk doğduktan sonra bazı şeyleri görüp ve anlamaya başladığı zaman melekleri hatırlar. Kendi, kendine "İki melek bana bu organları sana ekliyoruz dünyaya gittiğin zaman sana lazım olacak demişlerdi. Anlattıkları yer burası olmalı" der.
*
Doğumdan sonraki dönemlerde çocukların çok çabuk öğrendiklerine şahit oluruz. Kullandığınız bir kelimenin farklı bir cümlede yanlışsız kullanıldığını gördüğünüz an şaşırırsınız. Çocuklar büyümeye başladıkları zaman ise yaşamları için gerekli bilgileri öğrenmek için okula gitmek zorundadırlar. 
*
Bir kaç gün sonra okullar açılacak. Gözümüzden bile sakındığımız çocuklarımızı okullara yollayacağız. Onları yaşayacakları dünyayı anlatacak öğretmenlere teslim edeceğiz. İlk günlerde ‘mız mız’lansalar da sonra da okula alışacaklar. 
*
Çocukların okula başlaması pratikte yaşama ayak uydurmak için atılan ilk adımdır. Daha önceki yazımda genel olarak eğitim ve öğretimi yazmıştım. Bu gün ise önemli başka sorunlara değineceğim. 
*
Sınıflara yerleştirilen öğrenci sayısının çokluğu öğrenimin kalitesini doğrudan etkiler. Dersliklerdeki ideal öğrenci sayısı 15-20 öğrencidir. Bu durumda öğretmen her öğrencisine yeterince vakit ayırarak ilgilenme imkanı bulabilir. 
*
Şehrimizdeki okulların 30 öğrencinin bulunduğu sınıflara nadiren rastlanıyor. Bu durumda öğretmenin her bir öğrenciye iki dakikasını ayırma imkanı olmaz. Öğrenme konusunda azimli olan öğrenci öğretmenin anlattıklarına odaklanırken, anlatılan dersleri geç anlama sorun yaşayan öğrenciler durumlarını öğretmenlerine anlatamazlar: "Öğretmenim, ben bu konuyu anlamadım, tekrar eder misiniz?" deme cesaretini gösteremezler. Başladığı günden sonra da yaşananlar tekrar eder. Öğrenci kendini derslere odaklamaz.. 
*
Matematik ve fen bilgisi derslerinde böylesi durumlar daha belirgin olarak görünür. Eğitim bitinceye kadar anlayabildiği bilgi ile eğitimini sürdüren öğrencinin bunları yaşamalarının tek sebebi sınıfların kapasitelerinin üzerinde öğrenci bulunmasından kaynaklıdır. Öğrenci başarısız olduğu derste sınıfın en arka sıralarına oturarak kendini saklar. Öğretmen de bunu göremez.
*
Bu durum öğretmenlerin yetersizliklerinden kaynaklı değildir. Öğretmenin öğrencisine bildiklerini anlatması kadar doğal ne olabilir ki! 
*
Okulun uygulamalı derslerinde laboratuvar eksikliği önemli sorunlardan biridir. Bir çok lise öğrencisi okuduğu okulda bir kimya deneyini laboratuvarda yapmadan mezun oluyor. 
*
Öğrencilerin çoğunun yeteneklerine göre sınıflandırma yapılacağı yıllarda sadece girdikleri sınavlar baz alınarak uygulama yapılıyorsa eksik ve yanlıştır.

Resim, Müzik, Beden eğitimi konusunda yetenekli olan öğrenciler tespit edilerek, o yaşlarda yönlendirilmesi yapılacak en doğru uygulamadır. Ülkede bu tür uygulamaların tüm okullara yayılması; bütün dallarda yirmi yılık çalışma ile başarılı sonuçlara ulaşılabilinir. Tüm dünya ülkelerinde yetenekli sporcuları çocuk yaşlarda yetiştirilerek sonuca ulaşılıyor. Dünya ülkelerindeki başarı benzer uygulamalarla gerçekleşmektedir. 
*
Üniversite öğreniminin şart olmadığı öğrencilere anlatılmalıdır. Bunun için yetersiz olan öğrencilerin şartları zorlamanın yanlış olacağına öğrenci münasip bir dil ile anlatılmalıdır. Tüm bunlar yapılırken, öğrencinin anne babası ile irtibat halinde olmak şarttır. 
*
Öğrencinin anne ve babası oğlum okusun, ‘Avukat olsun’, ‘doktor olsun’ diyerek çocuğunu zorlanmamalı. İyi bir ahçı olmakta ne kötülük vardır. Kaynakçılığın bir meslek olmadığını kim söyleyebilir. Balıkçılık,vinç operatörlüğünün de insanların yaptıkları meslekler olduğu çocuklara anlatılmalıdır. 
*
Çocuk yaşta başlayan okul serüveni öğrencileri acımasız bir yarışa girmelerine sebep olur. Öyle ki; okul ve dershane arasında zaman geçiren öğrenciler çocukluklarını yaşayamıyorlar. Çocukların bu süreçteki psikolojik yapılara öğretmenleri, anne ve babaları tarafından dikkatle izlenmelidir. 
*
Okul yaşamı boyunca defalarca imtihanlara giren öğrencilerin aldıkları notları başkalarının aldığı notlarla karşılaştırılmamalıdır. En önemlisi aynı imtihana girerek, yüksek puan alan bir öğrenci asla örnek gösterilmemelidir. Unutulmamalıdır ki!.. Her öğrencinin kapasitesi farklıdır. Olumsuzlukları mukayese ederek düzeltmek yerine çocuğu teskin ederek sorunun telafisinin mümkün olduğu anlatılmalıdır. 
*
Öğretimde fırsat eşitliğinin olmadığı bir sistemde vasat eğitim alan öğrencilerden Robert Kolejinde okuyan bir öğrencinin başarısını beklemek hayalcilik olur. Öğretmenlerin de bunu öğrencilerine sindirerek anlatmasında yarar vardır. 
*
Anlatılan bütün konular öğrencilere verilecek eğitim ile ilgiliydi. Başka ve önemli bir konu ise yaşadığı ailede birden fazla okul okuyan kardeşi olan öğrencilerin anne ve babalarının yeterli miktarda gelire sahip olmasıdır. Asgari ücret ile çalışan bir çok aile reisi bu sorunu yaşıyor. 
*
Bazı aklı evveller; “Bunun böyle olduğunu bildikleri halde neden besleyecekleri kadar çocuk yapmamışlar” demeleri durumun değişmesine katkı sunmaz. İnsanların yaşam şartlarını eleştirmek yerine sorunun çözümü için ne yapılacağı düşünülmelidir. 
*
Aile reisleri, bu konuda destek verecek kurumlara yönlendirilmelidir. Okul aile birliklerinde durumu iyi olan öğrenci velileri birlikte bir yardım fon oluşturarak, ekonomik sıkıntı yaşayan aileler desteklemelidir. Yoksul aileler yapılacak en yararlı uygulama budur. 
*
Bu bir insanlık görevi olmakla beraber inançlarımıza göre hayırlı bir davranıştır. Duyarlı ailelere çağrıdır. Yapacağınız yardımlar fakir bir ailenin çalışkan ve başarılı bir öğrencisinin önünü açacağını unutmayalım...