Normal değiliz artık. Toplum olarak psikolojimiz öylesine bozuldu ki artık ne yaptığımızı bilemiyoruz. Öfke kontrolü sıfır düzeyinde. Su istemek için bile bağırmayı tercih ediyoruz.

Neden?

Çünkü sağlıklı düşüne bilen bir toplum olmaktan uzaklaşıyoruz.

Dinci geçiniyoruz lakin gereklerini yerine getirmiyoruz

Barışçıl ve demokrat geçiniyoruz lakin hareketimiz çelişiyoruz

Rahmet ve şefkatten söz ediyoruz lakin söylerken bile bağırıyoruz

Hal böyle olunca da toplumsal cinnete doğru gidip cinayetler işliyoruz!

Peki, cinnetlerimiz bizi cennete götürür mü?

Elbette götürmez.

Çünkü:

Dinen de

Örfen de

Ahlaken de

Öldürmek en büyük günah ve yanlışların başında gelmektedir.

Bu hale gelmemizin elbette sebepleri var.

Sosyal, siyasal ve ekonomik nedenlerdir insanları bu kadar gergin hale getiren ve uçuruma yuvarlayan.

Bakın ülkemizdeki duruma neden böyle olduğumuzun resmini görürsünüz. Fikri ne ise kişinin zikri öyle olur derler ya işte tam da bizim resmimiz. Fikrimiz de zikrimizde giderek bozuluyor. Çünkü sağlıklı düşünmeyi bırakıyoruz, duygularımızın esiri oluyoruz ve sonumuz hüsran oluyor.

Suç sadece bizde değil elbet. Bizi yönetenlerin bize aşıladıkları algı bizi bu hale getiriyor.

Mesela bakın televizyonlarımızın yayınladıkları dizilere.

En fazla izleyici bulan diziler çetelerin, istihbarat örgütlerinin vatan millet edebiyatı ile sahnelendiği diziler. Silahlar ve kılıçlar var ekranlarda. İşsiz güçsüz kalan gençlerimizin özentileri haline geliyor bu dizilerin kahramanları.

Tavuk keser gibi adam kesilen bu dizi sahnelerindeki durumu izleyen gençlerin boş zamanlarını kütüphanelerde geçirmelerini bekliyorsanız yanılıyorsunuz.

Kaldırımda satılan bir bıçak alacak ve yan bakacak bir bela arayacak.

Sonrası malum.

Siyasi olarak toplumsal bir ayrışmaya doğru hızla ilerliyoruz maalesef.

Bu yetmiyormuş gibi bir de sosyal olarak duygu kopukluğu yaşamaya başlıyoruz.

Ekonomik alanda çökmenin eşiğindeyiz. Nerden geldiği ve nasıl geldiği belli olmayan ödenekler ve paralar sayesinde bir canlılık görülmekteyse de bu denizin dibi pek yakında görünecek.

Kutsal ramazan ayında bile evine doğru yiyecek götüremeyen insanlarımızın perişan halleri yansıyor gazete haberlerine, televizyon ekranlarına.

Bakmayın büyüklerimizin hamasetli sözlerine.

Yok, vicdanlıymışız da

3 milyon misafir ağırlıyormuşuz da

Boyun eğmeyecekmişiz de…

Keşke bütün bunların pozitif sonuçlarını görsek.

Lakin durum öyle değil.

Ülkemizin doğusunda fiili bir savaş var. Öyle böyle değil uçakların, tankların, topların kullanıldığı kayıpların binlerle ifade edildiği bir savaş bu. Son bir yılda devlet tarafından yapılan açıklamaya göre etkisiz hale getirilen PKK’li sayısı 7.700 civarındaymış. Peki, bu rakam karşısında karşı cephe ne diyor PKK’nin açıklamasına göre devletin kayıp sayısı 4.362. Rakamlar ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemeyiz lakin her halükarda ölenlerin sayısı binlerle ifade ediliyor. Bu ortamda yaşayan insanların psikolojik durumunun normal kalmasını bekleyebilir miyiz?

İşte bu gibi durumların bir sonucu olarak ilimizde de sıkıntılar meydana gelmekte insanlarımız kontrolsüz hareketler yapmakta ve olumsuz sonuçlar yaşamaktadırlar.

Ramazan ayından bu yana yaşanan olaylarda en az üç insanımızı cinayetlere kurban verdik. Kuyubaşında askerden dönen bir genç yaşanan tartışma ve arbede de bıçaklanarak öldürüldü.

Yine aynı yerin TOKİ konutlarında çocuklar nedeniyle çıktığı belirtilen bir kavgada bir vatandaşımız aldığı bıçak darbesiyle yaşamından oldu.

Geçen gün yine Güney çevre yolu üzerinde alacak verecek meselesinden çıktığı söylenen bir tartışma nedeniyle yapılan silahlı saldırıda iki kardeş vuruldu. İntihar vakalarını, yaralamalı vakaları saymama gerek yok.

Bütün bunlar toplumsal bir cinnetle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kime yan bakarsan elinde bıçağı ile karşına diliyor. Bu gidişat hayırlı bir gidişat değil.

Hepimizin mantığımızı duygularımızın kontrol edilmesinde kullanmamız lazım. Bir anlık öfke ile hem kendimizin hem de karşımızdaki insanların yılların emeği olan varlıklarını yok ediyoruz. Yazıktır günahtır.

Öldürerek, ölerek bir sorunu hal etmek mümkün değil. Konuşarak ancak sorunlarımızı çözebiliriz. Aklın ve mantığın yolu budur. Gerisi hüsrandır.