Önceki günden devam

Batman-Siirt Çevre Yolu bu köşede sık sık yazı konusu olmuştur. Söz konusu çevre yolunun orta refuju çöplüğe dönüp, yeşil dokusu kuramaya başladığında en sert tepkiyi Batman Çevre Gönüllüleri Derneği ve bu köşenin acizane yazarı göstermişti.

Batman’a yakışmayan çirkin görüntüler, berbat kent girişi üzerine yazdığım yazılar arşivde duruyor. Neyse ki bazı adımlar atılarak yeşillendirme çalışması başlayacaktı.

Açıkça ifade edeyim; hala diğer kentleri yakalamış değiliz. Karayolları daha güzel çalışmalara imza atarak üzerine düşeni yapmalıdır.

Hakkını teslim edeyim; geçen zaman sürecinde Karayolları, trafik kazalarını azaltan olumlu bir çalışmaya imza atarak tel çit örgü çekti.

Kilometrelerce uzunluktaki çevre yolunun her tarafından insanlar ve hayvanların karşıdan karşıya geçmeleri önlendi.

Tabi bu gelişme yeşil dokunun korunmasına da hizmet etti.

**

**

Ancak çevre yolu can almaya devam ediyor. Dünkü yazımda ifade etmiştim; ‘malum yoldaki ölümlü trafik kazaları için artık ‘trafik kazası’ kavramını kullanmak istemiyorum…

Ciddi bir kamuoyu tepkisinin oluşması ve yeni canların yitirilmemesi için ‘Çevre yolunda cinayetler’ başlıklı bir değerlendirme yapıyorum…’

Çevre yolunda cinayetlerin birinci derece sorumlusu kural tanımayan ve hız yapmaktan vazgeçmeyen bazı sürücülerdir. Basında bu kadar dillendirilmesine rağmen eğer bazı sürücüler hız yapmaya devam ediyor ve ne kadar dikkatsiz hareket etseler de bazı yayaların ölümlerine neden oluyorlarsa, bunun adını koymak gerek. Buna kaza değil, cinayet denilir..

Yayalar, çevre mahalle sakinleri bazı noktalarda üst geçitler istiyor. Özellikle düğün salonlarının bulunduğu alanlarda üst geçitler yapılmasında fayda vardır.

Ancak üst geçitlerin kesin çare olduğuna inanmıyorum. Hız yapanlar için caydırıcı cezai yaptırımlar ve yayaların da eğitimi ve bilinçlendirilmesi gerekir.

Valimiz Sayın Hulusi Şahin’in yerel ve sosyal medyayı dikkate alarak, kamuoyunun tepkilerini önemsediğini gözlemliyorum. Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nün 2019’un ikinci değerlendirme toplantısına başkanlık eden Sayın Valimizin, çevre yolunda bazı tedbirler için duyarlılık göstermesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

**

**

Vali Şahin’in yazı konumla ilgili ifadelerini gazetemizin haberinden birlikte okuyalım; “Trafik işaretlerine uyulmazsa, araç sürücüleri kırmızı ışık ihlalinde bulunursa bu kazaların önüne nasıl geçmiş olacağız. Düşünün o güzergahta butonlar kırılmış. Hız limiti aşılıyor. Radar uygulamasına gidiyoruz. İnsanlar sitem ediyor. Bu tamamen bir eğitim meselesidir. Herkes sorumluluğunun farkında olmalı. Yaya da sürücü de yaya geçitlerinde çok dikkatli olmalıdır. Her noktaya polis bırakamayız. Elbette içimizi acıtan olaylar oluyor. Sosyal medyada bize yapılan eleştirilere çok üzülüyoruz. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Yılın son değerlendirme toplantısında ne eksiklikler varsa gidermeye çalışacağız. Kazaların yoğun olduğu ve ihtiyaç duyulan bölgelere de mutlaka üst geçit kazandıracağız.”

Doğrudur; yayalar da, sürücüler de yaya geçitlerinde çok dikkatli olmalıdır. Dikkat edilirse özellikle kadınlar ve çocuklar o yolda hayatlarını kaybediyor.

Toplumsal bilinçlenme ve duyarlılık için hepimize önemli görevler düşüyor. Özellikle son kazada olduğu gibi genellikle çocuklar hayatlarını kaybediyor.

KAZA VE KADER YORUMLARI…

Trafik kazalarına bu kadar kurban vermemizin dini açıdan ‘kader’ olarak yorumlanmaması gerektiği konusundaki görüşlerimde ısrar ediyor ve yıllar önceki değerlendirmemden bazı satırları bilgilerinize sunuyorum:

Son günlerde yine trafik kazalarında ölümlü ve yaralamalı çocuk kazalarını duyuyor ve ürperiyorum. Kentimiz ve çevresindeki karayollarında yaşanan trafik kazalarında yitirdiğimiz

çocuklar beni dehşete düşürüyor ve düşündürüyor…

90’lı yıllarda yaptığım değerlendirmelerde kent merkezindeki trafik kazalarında çocukların

yaşamlarını yitirdiğini, bu üzücü duruma ‘kader’ deyip geçmemizin doğru olmadığını

söylüyordum.

Yine o yıllarda kaleme aldığım yazılarda sürücü dehşetinden söz ediyordum…

O tarihlerde adeta ekmek peynir gibi satılan sürücü belgeleri gerçeğine dikkat çekip,

uyarılarda bulunuyordum. Yine tarlalara balık istifi araçlarla götürülürken trafik kazalarında can veren çocuk işçiler gerçeğine de dikkat çekerken, ‘Buna ‘kader’ diyemezsiniz. Kaderi böyle yanlış yorumlayamazsınız’ diyor ve özellikle din adamlarımızın duyarsızlığını eleştiriyordum…

90’lı yıllarda ısrarla bir gerçeğe vurgu yaptım; Avrupa’da nüfusu Batman’dan fazla olan

kentlerde yıl boyunca ölümlü trafik kazaları yaşanmazken, bizde her gün bir çocuk hayatını

kaybediyor. Alimlerimizin buna ‘kader’ demesini doğru bulmam mümkün değildir…

Sürücülerin yarattığı dehşeti kimse bu topluma ‘kader’ diye yutturamaz. Çünkü İslam’ın

‘kader’ yorumu böyle değildir…

Acılı ailelere başsağlığı taziyesine giden cami imamları başta olmak üzere bütün tesellicilerin ‘Kader… Kaderleri öyleydi… Ecelleri gelmişti…’ dediklerini duyar gibiyim…

Hayır… Bunu kabul etmek mümkün değildir…

Sakın bazıları benim bu ifadelerimi ters yorumlamaya kalkmasın… Sakın, “Müslüman değil misin? Kadere inanmıyor musun?” diye birileri hakkımda önyargılarda bulunmasın…

Allah’a hamd olsun Müslümanım ve kadere inanıyorum. Ancak ‘kaza ve kader’

konusunda İslami olmayan yargılarla toplumumuz aldatılıyor. Bu gerçeğe vurgu

yapmak istiyorum. Her sorumluluğu ‘kadere’ havale etmek doğru bir yaklaşım olamaz…

İslam inancının kaza ve kader yorumu böyle değildir diyorum. Hangi cami imamı bu söylediklerimin doğru olmadığını söylüyorsa, onları bu konuda tartışmaya davet ediyorum. Evet, sebepler, nedenler ve niçinler zincirine bakmalıyız.

Çocuklarımızın trafik kazalarına kurban gitmemesi için hepimize önemli görevler

düşüyor. Düşünürlerimiz, imamlarımız, yazarlarımız, aydınlarımız, öğretmenlerimiz

vs. bu konuda üzerlerine düşen görevleri yapmalı, aileleri eğitmelidirler. Sürücülere

gelişi güzel ehliyet verilmemelidir.

Özellikle İl Müftümüzün bu yazıyı okumasını diliyorum. İmamlarımızın hutbe ve

vaazlarda bu konuya dikkat çekip, İslam’ın gerçek kader yorumunu anlatmalarını

sağlayabilir. Eğer çocukların ölümünü ‘kader’ diye yorumlayacak olur ve tedbir almazsak, en başta dinimize haksızlık etmiş oluruz. Zira İslam, önce tedbiri almayı emrediyor. Kader

meselesinin bu açıdan yorumlanması ve toplumun bu konuda doğru bilgilendirilmesi

gerektiğine inanıyorum.