Günlük yazılar yazdığım için sık sık duyarlı insanlar tarafından bana sorunlar iletilir. Telefonla, sosyal medya aracılığıyla ve yüz yüze görüşmelerde bazı sorunlar hakkında bilgilendirilirim.

Eminim meslektaşlarıma da bu yönlü talepler geliyor. Duyarlı insanlar, pek çok sorunu gündeme taşımamızı istiyorlar.

Elinde kalem bulunan ve topluma hitap edebileceği bir köşesi bulunanların önemli sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak bize iletilen her sorunu yazmamız da mümkün değildir.

Çünkü çıkar ve menfaatlerini ön planda tutarak bizden bazı sorunların, bazen bazı çevrelerin üzerine gitmemizi isteyenler de olmaktadır.

Toplumsal sorunlar, herkesi ilgilendiren meseleler olduğunda, duyarsız kalamam. Bu tür sorunları gündeme taşımamızı isteyenlere teşekkür etmeyi görev biliyorum.

Değerli Okurlar, camilerin hijyen/temizlik durumları ile ilgili olarak birçok duyarlı insanımızdan önerilerle karşılaşıyorum. Camilerin genel olarak temiz tutulmadığını belirten duyarlı insanlarımıza hak veriyorum.

Evde veya bazı akrabalarda seccade yerine halılar üzerinde namaz kılmak istediğimde, şöyle konuşuyorum: “Bu halılar pek çok camide üzerinde namaz kıldığımız halılardan çok daha temiz.”

Maalesef bu konuda durumumuz iyi değil. Bazen bazı camilerde secdeye vardığımda, ayak ve ter kokusundan oldukça rahatsızlık duyuyorum. Geçmişte de sorumluluk bilinciyle hareket edip, camilerin temizliği konusuna da duyarlılık göstermişimdir. Camilerin temizliği önem arz ettiğinden, bu konuda tekrar da olsa eleştirilerden kaçınmayarak mesele üzerinde durmakta yarar vardır diye düşünüyorum.

Yıllardır ‘Temiz çevre, temiz Batman’ diye çırpındığımı biliyorsunuz. Daha temiz ve sağlıklı bir çevre için gönüllülük temelinde de uğraşlar verirken, toplumun tüm kesimlerine mesaj vermekteyim. Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak herkesin temel hakkıdır. Bu hak mevcut anayasada bile “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" denilerek güvence altına alınmıştır. Çevre tüm dünyada yükselen değer olduğundan, ülkemizde de daha temiz ve yaşanabilir çevre konusunda önemli çalışmalar yürütülmektedir. Toplum sağlığı lehine bazı yasal değişikliklerin yapıldığı da açıktır.

Mevcut yasa ve yönetmelikler daha temiz ve sağlıklı bir çevre için mücadele verenlerin elini güçlendirmektedir. Okullarda belli bir çevre eğitiminin de verildiğini biliyorsunuz.

Tüm bunlar güzel çalışmalardır. Ancak Batman özelinde çevre konusunda mücadele verdiğimizde, en çok destek sunması gereken camianın duyarsız kaldığını gözlemlemekteyim…

DİNİMİZ TEMİZLİĞİ EMREDİYOR…

Çevre konusunda en büyük desteğin din adamlarımızdan, alimlerimizden, cami imamlarımızdan gelmesini beklerdim. Ancak üzüntüyle belirteyim ki çevre mücadelesinde bu konuda gerekli duyarlılığa tanık olamadım. İslam dini temizliği emrediyor, çevreye büyük önem veriyor. Kur’ani Kerim’de temizliğe, çevreye önem verilmesi konusunda pek çok ayet bulunuyor. Buna rağmen din adamlarımız çevre konusunda sivil mücadeleye destekte pasif kalıyorlar.

Maalesef camilerimizin de temizlik ve hijyen konusunda sorunları bulunuyor. İşte İbni Mace’de yer alan, Doç. Dr. Adnan Koşum’un makalesinde yer alan Hadisi şerif şöyle: “Hz. Peygamber:’Ümmetimin iyi ve kötü bütün amelleri bana gösterildi. İyi amelleri arasında yoldan atılmış olan ezâyı (eziyet veren eşya, nesne)da gördüm. Kötü amelleri arasında ise (herkesin gözüne çarpan) yere gömülmemiş tükürük de vardı.’”

O dönemin şartlarında bile yerlere tükürmeyi kötü amel, kötü iş diye yorumlayan bir Peygamberin ümmetiyiz.

Bu konuda din adamları topluma rehberlik etmelidir diye düşünüyorum. Cami imamlarımızın Diyanetten gelen hutbeler bazında çevreye, temizliğe işaret etmeleri, değinmeleri bana göre yetersizdir…

Pratik olarak gözlemlerime göre camilerimizin özellikle WC’leri (tuvaletleri) çok kötü durumdadır. Kamuya, diğer ifadeyle ‘umuma’ açık WC’lerin pek çok hastalığa davetiye çıkarabildiğini de unutmayalım. Batman’daki bazı camilerimizde hijyen kuralları geçerli olsa bile, bazı camilerimizde durum gerçekten içler acısıdır. Birçok cami WC’sinde sabun veya sıvı sabun bile bulunmamaktadır.

İl Müftülüğü’nün geçmişte bazı kampanyaları olmuştu. Camilerin daha temiz tutulmasını amaçlayan kampanyaları hatırlıyorum. Ancak WC’lerin durumu üzerinde yeteri kadar durulmadığını gözlemliyorum.

SIVI SABUN KULLANMALIYIZ…

Bu konuda değerlendirme yapmaya hazırlandığımda, internette gezinti yaptım. Şu haberi lütfen birlikte okuyalım: “Ondokuzmayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Belma Durupınar, kalıp sabunların yüzeylerinde bazı hastalık yapıcı bakterilerin belirli süre kalabildiklerini söyledi.
Durupınar, halka açık yerlerde kullanılan kalıp sabunların bazı hastalıkların bulaşmasına neden olduğunu belirterek, bu tür yerlerde mutlaka sıvı sabun kullanılması gerektiğini vurguladı. Temasla bulaşan hastalıkların önüne geçebilmek için el temizliğinin önemine değinen Durupınar, kirli maddelere dokunulduğunda bu maddelerin yüzeyinde bulunan mikroorganizmaların kolayca ellere bulaştığını da belirtti. Eller yıkanıncaya kadar mikroorganizmaların eller üzerinde canlı kaldığını vurgulayan Durupınar, “Ancak çoğalmazlar. Bu sırada ellerin tokalaşma ile başka biri veya cansız maddelerle temas etmesi durumunda hastalık yapıcı mikroorganizmalar bir başka kişiye veya nesneye geçebilir. Durupınar, sıvı sabun makinelerinin basma düğmeleri ve musluklarına çok sayıda kişinin temas ettiği düşünülerek buralarla temas edilirken de kağıt havlu kullanılmasını önerdi.”

Batman’daki camilerin WC’lerinin daha temiz ve hijyen ortama kavuşması için neler yapabileceğimizi internet ortamında araştırma yaparken, karşıma ‘Tüm Umumi Tuvalet İşletmecileri Derneği’ diye bir derneğin internetteki faaliyetleri çıktı. Derneğin amacı ve çalışmaları özetle şöyle ifade edilmişti: “Çağdaş ve refah düzeyi yüksek bir Türkiye özlemini gerçekleştirmek için derneğimizin bilimsel, etkin ve yaygın çalışmaları içerisinde; ülkemizde medeni bir tuvalet kültürünün oluşmasına katkıda bulunmak, sağlıklı, modern, hijyenik tuvaletlerin yaptırılmasını ve işletilmesini sağlamak derneğimizin başlıca hedefidir. Her yönü ile dikkat etmek zorunda olduğumuz tuvaletler, birçok ele alınmayan konu gibi göz ardı edilmektedir. Toplumumuzdaki pek çok tuvaletin (ev, okul, hastane, alışveriş merkezleri vb.) hijyenik ve sağlıklı olmadığı görülmektedir. Oysaki tuvaletler tifo, kolera, sarılık, dizanteri, hepatit B ve pek çok hastalıkların kolaylıkla bulaşabildiği yerlerdendir. Bu gibi hastalıklar gözle görülmekte ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Bunları yok edebilmek için tuvaletleri mümkün olduğunca temiz tutmalı, su, sabun, tuvalet kağıdı; hijyen sağlamak için temizlik maddeleri gerekli ölçüde kullanılmalıdır. Bu hem de tuvalet kültürü toplumumuzda yeni bir boyut kazanacaktır.”

Evet, topluma bu konuda elbette önemli görevler düşmektedir. Ancak topluma rehberliğin de camilerden başlatılması gerektiğine inanıyorum. İl Müftülüğümüzün bu konuda ciddi çalışmalar içerisinde olmasında yarar var. İl Sağlık Müdürlüğümüzün de bu konuda çalışma yapmasında yarar görmekteyim. Halk sağlığından sorumlu olan bir kurum olarak İl Sağlık Müdürlüğü, camilerdeki hijyen ortam için gerekli çalışmalar yapabilir. Müftülükle koordineli çalışmalar yapabilecekleri gibi, halkı da bilinçlendiren hizmetlere imza atabilir. Cami imamlarımızın bu konuda sorumlulukları bulunmaktadır. Çok duyarlı davranıp, camilerin temizlik başta olmak üzere tüm sorunlarını çözmeye gayret eden imamlarımızın olduğunu biliyorum. Ancak buna rağmen bazı camilerimizde namaz kıldığımda tanık olduğum manzaralar, WC’lerin durumları, halılardan gelen kokular ve duyarlı insanlarımızın uyarıları bana bu değerlendirmeyi yaptırdı. Bu analizimi duyarlı imamlarımızın hoşgörüyle karşılamasını, bir medrese talebesinin Seydalarına okuduğu ders olarak algılamalarını diliyorum.