Her yıl yaklaşık üç yüz yazı ile karşınıza çıkıyorum. İnsan hakları, doğa, çevre, sağlık, ulaşım, kent sorunları ve sayısız sorunları gündeme taşıyıp, çözümüne katkı sunmaya çalışıyorum. Bugün 4 Ekim, Dünya Hayvanları Koruma Günü. Bugün insan haklarını değil, hayvan haklarını yazacağım. İnsanların mutlu bir geleceği için hayvan hakları diyor ve duyarlı hayvan hakları savunucularının yazılarından, basın açıklamalarından bir derlemeyi takdirlerinize sunmak istiyorum.

“Sevgili Basın Mensupları ve çok değerli Hayvan severler, Dört Ekim tarihi, Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu tarafından 1931 yılında Hayvanları Koruma Günü ilan edilmiştir. Bu vesile ile sizlere hitap ediyoruz. İnsanoğlunun varoluş özünü unuttuğunu ve doğaya olan saygısını kaybettiğini, gelişen internet ve sosyal medya aracılığıyla çok daha yakından izler olduk. Üretim-tüketim çerçevesinde, daha çok harcamak için kazanmak ve daha çok kazanmak için harcamak rollerine büründük. Eko sistemin, toprak ananın ve üzerinde yaşayan tüm canlıların varlık amaçları ve yaşam döngüsünde birbirlerine muhtaç olduğunu, bu bağlamda da esasen en muhtaç ve en zayıf olanın biz insanlar olduğunu unuttuk. Daha çok kazanmak ve daha çok harcamak rolleriyle şekillendirilmiş hayatlarımıza çok fazla odaklanmadık mı? Kürkten, pençeden, kamuflajdan, sivri dişlerden, zırh kalınlığında deriden; kısacası yaşamak ve türünü devam ettirmek için bir çok özellikten mahrum olan bizler, bizlere yine doğa tarafından bahşedilmiş zekâmızı kullanarak tüm bu özellikleri ve çok daha fazlasını doğadan çalma hakkını kendimizde bulduk.

İnsanlık onuru, bir yıkım yaşamaktadır. Bu yıkım ise dünyadaki kötülerin sayısının milyonlar olması değil; tam aksine milyarlarca iyinin SESSİZ olmasından kaynaklanmaktadır. İnsanın dahi değerinin pul olduğu bu çağı yaşamaktan en az bizler kadar utanan milyarlarca insan olduğuna hiç şüphem yok. Ancak bu milyarlarca insanın ortak bir sorunu var; sorunu gördüğü halde çözüm için tepkisiz kalmak. Böyle bir dönemde yaşarken, bir canlının vücudunun bir parçası olan kürküne, organlarına, etine göz dikmek, üzerinde türlü işkenceleri “deney” adı altında yapmak, hayvanları eğlence aracı kılmak; tüm bunları yapmak uğruna onu vatanından, yuvasından ve yavrularından koparıp almak; kendi lüks tüketimlerimiz için hunharca üretip katletmek artık yetmedi mi? Bir insan, bir yunusun havuzdan zıpladığını görmeden yaşayamaz mı? Eğlence namına, bir maymunun boynuna pranga vurulmuş olması bizi neden rahatsız etmiyor? Onun gülmediğini gözlerinden anlayamayacak kadar kör mü olduk? Zümrüt yeşili ormanlarımızı, berrak suyumuzu ve verimli topraklarımızı ne uğruna yok ediyoruz? Bunlar yerine inşa ettiğimiz yollarımız, avm’lerimiz ve rezidanslarımız, bir gün ihtiyaç duyduğumuzda biz doğa kadar cömert davranacak mı? İnsanoğlukendi benliğinin ve varlığının doğaya duyduğu saygı ve sevgi ile bir olduğunu ne zaman anlayacak?

Doğanın bir parçası olan hayvanlara davranışlarımızın esasında bizlerin kendine duyduğu saygı, içinde yaşattığı insanlık ve iyilik vardır. Bunu unutmamız demek, o hissiyatları kaybetmeye başlamamız demektir. Bizler burada takvimde bir günü temsilen anmak için değil, bir farkındalık yaratmak amacında olan insanlar olarak toplandık. Sıfatlarımız, cinsiyetlerimiz, ırklarımız veya isimlerimizi geride bırakarak insan türünü temsil gayesiyle toplandık.

Bizler sadece hayvanların değil, içinde bir bütün olarak yaşadığımız ekosisteme ve dünyaya saygı duyan, onu korumak için hayvan haklarını savunmanın önemini bilen bireyler olarak toplandık. Farkındayız ve bu farkındalıkla hareket ediyoruz. Biz bir hayvanın gözlerine baktığımızda sadece bir hayvan değil bir canlı görüyoruz. Dünyamızın çok büyük bir parçasını oluşturan hayvanları tür ayrımı yapmaksızın korumak için, gerek yasal zeminde gerekse de sahaya inmeyi ve onlar için çalışmayı gayemiz ve insanlık görevimiz olarak benimsemiş durumdayız. Görevimizi yaparken de Sivil Toplum Kuruluşlarının ve hayvan severlerin desteğinin bizlerle olduğunu bilmekten gururluyuz, mutluyuz.
365 gün boyunca hayvanların işkencelerine el birliğiyle son vermeye çalışan bizler bunca eziyeti göstermelik bir güne sığdırmaya çalışan tüm kişi ve kurumlara ’’ HAYIR’’ diyerek kalbinde vicdan taşıyan herkesi 365 gün boyunca en azından var olan yasalara uymaya ve ’’ MERHAMETE’’ davet ediyoruz.


Hayvanları KoruMA yasasının hala değiştirilemediği , bu yıl da diyoruz ki hayvanlarına huzur vermeyen toplum huzur bulmayacağını artık anlamamız gerekiyor. Fakat bizler ne yazık ki ülkemizde gelişmiş ülkeler gibi kutlayamadığımızdan içimizde, yüreğimizde hüzün, acı, umutsuzluk ve burukluk var. 2004 yılında TBMM'de kabul edilen 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yürürlüğe girmesine rağmen bugüne kadar hayvanların yaşam hakları korunamadığı gibi, tam aksine şiddeti ve katliamları daha da artırdığını görmekteyiz. Ülkemiz gelişmiş ülkelere göre hayvan hakları konusunda yetersiz. Neredeyse her gün aşırı hayvan ihlalleri, şiddet ve ölüm olayları gündeme gelmektedir. Toplumumuzda hayvanlara karşı suç işlemek kronik bir hal almış. Hayvanların yaşam hakkı en temel haktır. Hayvanlara eziyet eden, işkence eden, canına kasteden kişi veya kişiler Türk Ceza Kanunu kapsamına alınmadığından hapis cezasıyla yargılanamıyor. Bu konuda yasalarımız ve uygulamalarımız yetersiz kalıyor. Biz hayvan hakları savunucuları aslında bu kelime bile ülkemize yakışmayan bir tabir. Üstelik doğanın hassas üç ayağını meydana getiren insan, hayvan ve bitki bütünlüğünün bir parçası olduğunun farkında değiliz. Özellikle bizlere; o kadar aç insan varken neden hayvanlarla uğraşıyorsunuz kıyaslaması yapanlar var. Halbuki hayvanların da duyguları, korkuları olduğunu onların da yaşayan birer canlı olduğunu unutuyoruz. Bizler her canlının hayatının korunmasının bir hak olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Sahipsiz ve sahipli hayvanların yük, binek, çiftlik hayvanlarının ve ormanda yaşam mücadelesi veren, havuzlara kapatılan yunusların; yani tüm hayvanların yaşam haklarının korunması için çıkarılan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun gerçek anlamda uygulanmasını istiyoruz. Hayvanlara zarar verenlere verilen cezaların Kabahatler Kanunundan çıkarılıp Türk Ceza Kanunu kapsamına alınması için tüm yetkilileri göreve davet ediyoruz.