Bir hafta sonuydu. Şehrin en işlek yerlerinden olan Diyarbakır caddesinde, ağır ağır yürüyordum. Doğrusunu isterseniz, ilimizin en işlek caddesine neden Diyarbakır Caddesi dendiğini de anlamış değilim. O da ayrı bir mevzu…
 
Kasım ayının ortalarıydı ve Güneş yüzünü hala gösteriyordu. Zaman zaman gri bulutlar karamsarlığa itiyordu. İçimde hüzünlü bir mutluluk yaşıyordum. Kaldırımlar, işyerleri cıvıl cıvıldı,  sanki herkes kendini sokağa atmıştı.
 
Gözlerim tanıdık birini görür mü diye geziniyorken bir çocuk gördüm. Kaldırımda oturmuştu. Önünde bir baskül vardı. Her halinden, sokakta çalışan bir çocuk emekçi olduğu belliydi. Yoldan geçenleri görmeye çalışıyordu fakat yüzüne vuran güneş ışığı buna engel oluyordu.
 
Bir an minik emekçiyle göz göze geldik. Ona gülümsedim. Onu bu yaşında çalışmaya zorunlu kılan neydi, bir ailesi var mıydı, okuyor muydu diye düşünüyorken bir sesle irkildim. Karşı yönden gelen bir grup çocuk, minik emekçiyle alay eder gibi, ekmek teknesi olan baskülü ayaklarıyla itmeye çalışıyordu. İşte o esnada çizgi film kahramanı Spaydırmen gibi, ‘Durun! Ne yapıyorsunuz?’ diye seslendim. Çocuklar bir an korktular. “Hiiç! Bir şey yaptığımız yok, oynuyoruz.” deseler bile gördüklerim verilen cevabı kabullenmeye yetmemişti.
 
Çocuklara biraz nasihat ettim. Malum; günümüzde en kolay olanı değimliydi nasihat etmek, ben de onu yaptım. İçlerinden bazısı mahcup oldu, söylediklerimi hiç  takmayan da…Bu duruma biraz bozuldum ama yapılacak bir şey de yoktu.

 
ADI İLHAN…
 
Küçük emekçiyi tanımak istedim ve yanına oturdum. Kendimi tanıttım. Ona ismini sordum. Önce çekindi, sustu. Sonra duymakta zorlandığım kısık bir sesle “İlhan” dedi.
 
İlhan, 10 yaşında. İlkokul dördüncü sınıfa gidiyor. Çalışkan bir öğrenci miyim bilemiyorum diyor. 8 yaşında çalışmaya başlamış. Özellikle hafta sonları şehrin en işlek yerine oturup kilosunu merak edenleri bekliyor. Bir gün içinde yaklaşık on lira kazanıyor. Okul harçlığını hafta sonunda çıkarmaya çalışıyor. Öğretmeninin verdiği ödevleri çok buluyor, bu nedenle fazla kazanamıyormuş... Ayrıca günlerin kısalması da buna tuz bibermiş. Anlayacağınız okul döneminde her şey İlhan’ın aleyhine işliyor. Babası çalışıyor ama az para kazanıyormuş. Altı kardeşler. En büyük 16, en küçüğü ise 5 yaşındaymış. Terzi söküğünü dikemez misali; İlhan’da baskülü olmasına rağmen kilosunu bilmiyor. Büyüyünce doktor olacakmış. Çok para kazanacak kardeşlerine bakacakmış.  Ailesiyle aynı evde yaşamaktan çok mutluymuş.
 
İlhan, denizden çok korkuyor. Televizyonda görmüş; deprem olduğunda sular patlıyor insanlar ölüyormuş. Bu nedenle Batman da deniz olmadığına seviniyor. Dişlerini çürüttüğü için şeker pek yemiyormuş. Hiç sinemaya gitmemiş. Çizgi film Tom ve Jerry’i çok seviyor.
 
HER KÖŞE BAŞINDA GÖRMEK MÜMKÜN...
 
İlhan, küçük yaşta çalışmaya başlayan yüzlerce çocuktan sadece biri. Ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Neredeyse her köşe başında, çocuk yaşta bir emekçiyi görüyoruz. Cam silen, simit satan, ayakkabı boyayan, sakız satan v.s. işlerde çalışan çocukları kentin her yerinde görmek mümkün.
 
Yetkililer, sokakta çalışan çocuğa verilen paranın onu sokağa bağımlı hale getirdiğini, onları okullardan ve toplumdan uzaklaştırdığını belirterek; çocuklara para vermenin onları biraz daha suça, suçluya ve uyuşturucu maddeye yaklaştırmakta olduğunu ifade ediyorlar. Ve bunu önlemek için çeşitli projeler üretiyorlar.
 
Ne yazık ki bölgemizde, nüfusun büyük bir çoğunluğu yoksul. Bu durum çalışan çocuk sayısının artmasına da neden olmaktadır. Bir yandan çocuk işçiliği kabul edilemez bir suç olarak tanımlanırken, öte yandan çocuk işçiliğinin artış göstermesi üretilen projelerin pek de doyurucu olmadığını gösteriyor.
 
SLOGANLAR KARIN DOYURMUYOR
 
Sokakta çalışan çocuğun, sokağın getirebileceği olumsuzluklara açık hale geldiği, suçla tanışma ihtimalinin yüksek olduğu inkar edilemez. Ekonomik veya sosyal nedenlerden ötürü çalışmak zorunda kalan ve sokağa mahkum edilen çocukların kötü alışkanlıklar edinmeleri ve her türlü tehlike ile yüz yüze kalacakları bir gerçektir.
 
“Çocukları sokağa mahkum etmeyelim. Onlara para vererek hayatlarını karartmayalım. Sokaktaki çocuktan alış-veriş yaparak onu sokağa bağımlı hale getirmeyelim. Çocuklar işçi olmasın. Sokakta çalışmak yerine, okulda çalışmak istiyorum” gibi sloganlarla afişe edilen broşürler ne yazık ki karın doyurmuyor. Öncelikle çocukları sokağa mahkum eden faktörlerin ortadan kaldırılması hedeflenmeli.
 
Hiçbir çocuk dünyaya suçlu gelmez. Büyüklerin ona karşı görevini yapmaması ve yaşadıkları onu suça iter.  Ekonomik nedenlerden dolayı çalışmak zorunda kalan ve sokağa mahkum olan çocuğa eğitim imkanı, ailelere iş imkanı, okul çağını geçen çocuğa meslek edindirme imkanı ve aile ortamında yaşam imkanı sağlanmadığı sürece, maalesef her köşe başında bir başka İlhan görmeye devam edeceğiz.