Son günlerde yine acı haberlerle sarsılıyoruz. Yüreklere düşen ateşi ise söndürebilecek bir güç yok!..

Gençlerimiz göz göre göre boğuluyor. En son 3 gencimizden ikisini yitirdik maalesef. İsimlerini zikrederek ailelerinin, yakınlarının acılarını tazelemek istemiyorum. Bu boğulmaları ‘kader’ diyerek geçiştirenler var.

Kadere inanıyorum. Ancak kaderin doğru yorumunun yapılmadığına inanıyor ve o nedenle ‘boğulmalar kader değildir’ diyorum. Bakış açımı ifade eden eski yazılarımdan bir derlemeyi bilginize sunmak istiyorum. İşte yıllar önce yaptığım değerlendirmelerden bazı kesitler:

‘Kahredici haberi önceki gece eve geldiğimde öğrendim…

Bilgisayarın başına geçip, Batman’da yaşanan son gelişmeleri öğrenmek isterken, acı haberle sarsıldım…

Bir günde üç gencimiz hayatını kaybetmiş…

Trafik kazası değil…

Son aylarda kahredici patlayıcılarla yapılan tuzaklarda değil…

Köy kavgalarında değil…

Her gün yaşanan iş kazalarında değil…

Düğün eğlencelerinde sıkılan silahlardan değil…

Bütün bu saydıklarımda gençlerimizin hayatlarından olması yüreğimizi yakar, kabul edilemez bulurum…

Ancak bu gençlerimiz, bu üç genç, bu üç fidan göz göre göre hayatlarını kaybetmiş…

Kahreden gelişme şu;

YÜREKLERE DÜŞEN ATEŞ!..

Batman’ı çevreleyen akarsularda bir günde üç genç insanımız boğulmuş…

Bundan daha vahim gelişme mi olur?

Bir değil,

iki değil,

üç genç insan…

Üç fidan…

Analarının kuzuları, babalarının cigerpareleri…

Üç genç diyorum, ikisi henüz çocuk…

Allah’ım ailelerine sabır ver…

Yaşadıkları büyük acıya karşı metanet ver Allah’ım…

Üç ocağa ateş düştü…

Bu ateşi söndürecek bir su yok ne yazık ki…

MUHTEMELEN KADER YORUMLARIYLA TESELLİ…

Batman’ın üç ayrı semtinde muhtemelen taziyeleri yapılacak.

Taziye çadırları veya taziye evlerinde bu üç genç için Fatihalar okuyacağız…

En baş köşelerde oturan din alimlerimiz muhtemelen “Kaderleri böyleydi” diyerek tesellici olacaklar…

Anneler, babalar, bacılar, kardeşler “Kader” yorumlarıyla bir süreliğine teselli edilecekler…

Herkes dağıldıktan sonra yalnız başlarına kalan aile fertleri, yitirdiklerinin acılarını o zaman yüreklerinin derinliklerinde hissedecekler…

Evet, kader yorumlarıyla teselli edilebilirler. Ama anaların yüreğindeki o acı asla dinmeyecek, o kor ateş asla sönmeyecek…

Kurban Bayramı gelip çattığında herkesin sevinçle kucaklaştığı saatlerde, onlar yitirdiklerinin acılarını daha derinden hissedecekler…

Allah’tan sabır diliyorum kendilerine.

Ancak herkes bilsin ki taziyelerde yapılan ‘kader yorumları’ ile yetindiğimiz müddetçe böyle acılar yaşamaya devam edeceğiz…

Batman’da sık aralıklarla trafik kazalarında çocuklarımız hayatlarını kaybediyor. Bir yılda sokak aralarında araçların çarpmasıyla hayatlarını kaybeden çocukların sayısının haddi hesabı yok…

Halbuki Avrupa’da nüfusu Batman’ın iki katı olan kentlerin cadde ve sokaklarında yıl boyunca yaşanan trafik kazalarında neredeyse kimse ölmüyor…

Çünkü ehliyetten, sürücülere, yayalardan aile eğitimine kadar yığınla tedbirler söz konusu…

Misal yine Avrupa’da (patlayıcıların, mayınlama ve tuzaklamaların can almasını es geçiniz, çünkü öyle bir sorunları yok) köy ve mahalle kavgalarında kimseler can vermiyor…

Ne demek köy kavgası, aşiretlerin kapışması?..

İş kazalarında insan zayiatları yok denecek kadar az…

Düğün eğlencelerinde silah sıkmak mı, o da ne?

Ülkemizde damat veya gelinler en mutlu günlerinde havaya sıkılan kurşunlarla canlarından oluyorlar yalan mı?

Durumumuz vahim. Bir günde üç gencimiz akarsularımızda boğuluyorsa, oturup düşünmemiz lazım…

Nerede hata yapıyoruz, sorgulamamız lazım…

Gençlerimizin boğulma nedenlerini yazmaya kalksam, köşe yetmeyecektir. Bu yazıda asıl itirazım toplumun duyarsızlığınadır.

Kimse sorumluluğu kadere yüklemesin sakın…

Yukarıda sıraladığım nedenlerle gençlerimizin hayatlarından olmasını kimse salt ‘kaderleri böyleydi’ diyerek yorumlamaya kalkmasın. “Kaderleri böyleydi” dediğimiz gibi, tedbirleri de yorumlayalım...

Gençlerimizin ölümlerinden dersler çıkarılması dileğimle.

Boğulmalar yine başladı ama kimse tedbir almıyor. Dicle’nin, Batman çayının neresinde tehlike var, neresi bataklık, kumluk, neresinde girdap var. Kimse bilmiyor.

Kim tedbir alacak?

Kim vatandaşları uyacak bilinmiyor.

Gençlerimiz hep boğulsun mu?

Çocuklarımız hep sularda çırpınarak can versin mi?

Anneler hep ağlasın mı?

Vicdanımız nasıl bunu kabul ediyor şaşırıyorum.

Artık kimse boğulmasın, çocuklar öksüz ve yetim kalmasın. Artık anneler ağlamasın.

Ağlamasın yeter…’