*Önceki akşam saatler 18.00’i gösteriyordu. Kozluk-Bölükkonak (Hergemo) köyünden gelen telefonla acı bir haberle sarsıldık. Cinnet geçiren 23 yaşındaki Serdar Yılmaz, önce 22 yaşındaki hamile eşi Melekşah’ı av tüfeğiyle vuruyordu. Ardından da yaşamına son veriyordu. Melekşah 4 aylık hamileydi.

*Serdar’ın babası 55 yaşındaki Abdülbari Yılmaz, olayın şokundaydı. Ne diyeceğini bilemiyordu, “Bir yıllık evliydiler. Oğullarım arasında büyüğü olan Serdar, bir gün öncesinde eşini piknik alanı Angebir’e götürmüştü. Ne olduysa, intiharından bir saat önce oldu…”

BİR YILLIK EVLİYDİLER

Perşembe gecesi, saatler 23.00’ü gösteriyordu.

Batman Bölge Devlet Hastanesi morgundaydık.

Peş peşe gelen iki ambulansta Bölükkonak (Hergemo) köyünde bir yıllık evli olan Serdar ile Melekşah Yılmaz'ın cesetleri, otopsi yapılmak üzere hastane morguna indiriliyordu.

O kalabalık arasında orta yaşlı çaresiz bir babanın çığlığı inliyordu:

"Ne yaptınız? Neden bize bu acıyı yaşattınız bize…"

Feryatlar, çığlıklar ve ağlama sesleri, hastane morgu koridorunda yankılanıyordu gecenin ilerleyen saatlerinde.

Bir ara teselli etmek için yanına gittiğimiz acılı baba Abdulbari Yılmaz, diz çöküp sırtını dayadığı  morgun duvarında gözyaşlarıyla anlatmaya başladı olayı:

“Geçen yıl bu dönemlerde oğlum Serdar ile Melekşah’ın düğünü görkemli bir şekilde köyde yapmıştık. Çeyiz eşyalarını da Batman'dan özenerek almıştık. Bir yıllık evliydiler… Gelinim dört aylık hamileydi. Aralarında ufak-tefek tartışmalar olduysa da öyle büyük boyutlu değildi. Biri yeğenim diğeri ise çocuğumdu. Olaydan bir gün önce Serdar ile gelinim, Kozluk ilçesinin piknik alanı olan Engebir’e gitmişlerdi. Döndüklerinde mutluydular. Onları bu olaya iten neydi, halen anlamış değilim…"

"KAPIYI KİLİTLEMİŞTİ"

Eşini öldürdüğü o av tüfeğiyle sonradan canına kıyan Serdar Yılmaz'ın acılı babası Abdülbari Yılmaz, silah sesini duyduğunda eve doğru koştuğunu anlatıyordu:

"Av tüfeğinin sesini duyduğumda hızla koştum. Kapıyı zorladım, arkadan kilitliydi. Meğerse Serdar dış kapıyı kilitlemişti. Kapıyı kırıp içeri girdiğimde gelinim kanlar içinde yerde uzanmıştı. Serdar ise son nefesini veriyordu. Allah böyle bir acıyı kimseye yaşatmasın. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Serdar, liseyi terk etmişti. Çocuklarımın çoğunu okutuyorum. Kimisi Diyarbakır'da kimisi ise Kozluk'ta okuyor..."

Çaresiz baba Yılmaz, büyük oğlu Serdar ile yeğeni Melek Şah’ın acısını yüreğinde hissediyordu.

Etrafındaki köylüleri o’nu teselli ediyordu. Acısı büyüktü o çaresiz babanın.

Jandarma görevlilerinin gözetiminde otopsileri yapılan henüz bir yıllık evli Melekşah-Serdar Yılmaz çiftinin cenazesi doğup büyüdükleri köydeki mezarlıkta dün sabah yan yana toprağa verildi…

“HAYAT DOLUYDU…”

Gözü yaşlı baba Abdülbari Yılmaz, büyük oğlu Serdar'ın, yanında geçimini çiftçilikle geçirdiği söylüyordu: "Serdar, çok zeki bir çocuktu. Böyle bir olaya yöneleceğini aklımın ucundan geçirmezdim. Bir tarafta oğlum diğer tarafta yeğenim var. Severek evlendiler… Halen olayın şaşkınlığını yaşıyorum. Serdar nasıl böyle bir şeyi düşündü, anlamış değilim. Odanın kapısını kırıp içeri girdiğimde oğlumun, son bakışları hala gözlerimin önünden gitmiyor. Belki de ömrüm boyunca o manzarayı unutmayacağım. Allah böyle bir acıyı kimseye yaşatmasın. Evlat acısı çok zor…"

İşte cinnet geçiren bir gencin babasının anlattıklarından bir kesit.

11 Çocuk babası 55 yaşındaki Abdülbari Yılmaz'ın söylediklerinin bir kısmını yazarken o olay bizi de sarstı. Serdar’ın geçen yıl Diyarbakır Bağlar Belediyesi Rıhan Parkı önünde çektirdiği hatıra kareye bakın. Fidan gibi bir gencin hazin sonu hüzünlendiriyor insanı…

Yazık çok yazık.

Henüz gençliklerinin baharında yaşamlarına son veren gençlerin bu acı olaylarına tanık olmak çok ama çok zor.

Her şeye rağmen hayat güzeldir...