Bel fıtığı nedeniyle sakatlanarak, yatalak duruma düşen Batmanlı Mehmet Şirin’in, ‘haykırış’ını Çağdaş, geçtiğimiz günlerde kamuoyuna duyurmuştu...
 
 
Bel fıtığı, kalp yetmezliği, kemik erimesi, kan yetmezliği, mide hastası ve depresyondaki Mehmet Şirin, içinde bulunduğu ‘çıkmazı’ şöyle anlatıyordu;
 
“Ben ve eşimle birlikte 5 kişilik bir aileyiz. Tükenme noktasındayız. Umudumuz; Batman Valiliği, Batman Belediyesi başta olmak üzere tüm hayırseverler. Tedavi olmayı ile aileme sahip çıkılmasını istiyorum. Eğer tek seçeneğim varsa o da ailemden yana. Beni tedavi etmeseler de olur ama onlar ortada bırakılmasın. Çocuklarımı okutmak istiyorum.”
 
...Evet!
Adı ‘Şirin’, ancak hayatı ‘kap kapara’ olan genç baba, böyle sesleniyordu...
Fakat, o’nun sesini sadece ‘birkaç’ vicdan sahibi duyabildi...
Haber sonrası bize ulaşan bazı vatandaşlar ve sadece bir STK (Mazlum-Der Batman Şubesi) drama reaksiyon vererek, kendi çaplarında yardımcı olabileceklerini söylediler...
Peki ya kentin başındakiler...
Ne yazık ki onlardan ‘ses’ çıkmadı!
 
VALİLİĞİN ‘SOSYAL DEVLET’,
BELEDİYENİN ‘HALKÇI BELEDİYE’
ANLAYIŞI!..
 
Bu kez önce kötüyü değil, iyi işleri sıralayarak başlayalım...
Batman Valisi Ahmet Turhan ve Belediye Başkan vekili Serhat Temel, sorunlara duyarlıklarıyla biliniyor...
Turhan’ın göreve ilk atandığı günden bu yana halkla sıcak diyalogu, hatta problemleri daha net anlayabilmek için vatandaşlarla tek tek görüşüp, ‘ezilme’ tehlikesi geçirdiğine tanıklık ettik...
Belediyenin ise halk günleriyle yurttaşın derdini dinlediğini, tutuklu başkan Nejdet Atalay’ın misyonunu sürdüren başkan vekili Temel’in de sorunlardan kaçmadığı, çözüm üretmekten yana olduğunu gözlemledik...
 
Fakat...
Gelin görün ki, iki yöneticinin kentin varoşlarından birinde yaşanan ‘dram’a, sessiz kalmalarına anlam vermek mümkün değil...
 
“Gün geçtikçe tükeniyorum. Tedavi olamasam da ailem ortada kalmasın. Ailemi geçindire bileceğim bir kaynak, bir destek” istiyorum haykırışına ne sayın Vali ne de sayın Başkan vekili cevap veriyor!
 
Bu noktada iki kurumun ‘sosyal devlet’ ve ‘halkçı belediye’ duruşlarını anlayamıyoruz...
Biliyoruz ki her iki yönetici de kente bulundukları zamanlarda her gün ama her gün yerel basındaki haberleri takip ediyorlar...Yani bu haberi okumamış olmaları (tabi şehir dışında değilseler ki sonradan da olmadıkları günlerde çıkan haberlere ulaşabiliyorlar) imkansız gibi!
 
Varoşta her gün eriyen çaresiz bir babanın haykırışını duymamak ‘halkçı belediyeye’ ile ‘sosyal devlete’ yakışıyor mu?
 
Birden çok hasalığın pençesindeki Mehmet Şirin’in durumu ortada...
Şimdiki şartlar içerisinde ne hallere düşeceğini kestirmek çok zor değil...
 
Hüseyin, Bilal, Hasan adlarında küçücük çocukları ve bir de gözü yaşlı bir eşi var...
Kendinden vazgeçmiş, ailesinin derdinde olan bir baba!
 
Şirin’in“Hawar”ını, “çığlığını” hala duyan yok mu?