Değerli Okurlar, havaların oldukça sıcak olduğu bir zaman diliminden geçiyoruz. İnsanların aşırı sıcaklar nedeniyle canlarından bezdikleri bir süreçte en büyük dini bayramımızı kutlayacağız.

Bayramlar sayılı günlerdir. Ancak her bayramda yapılan aşırı tüketimler gerçeğini de bilirsiniz.

Ülkenin ve kentimizin bütün bakkallarından tutunuz da, market, mağaza, AVM’lerine kadar her yerde tüketim için cazip alanlar oluşturuldu…

Tezgahlarda sergilenen sayısız şeker, lokum ve tatlı çeşitleri gerçeğini de herkes görmüş olmalı…

Keşke şu sayılı bayram günlerinde ülke genelinde tüketilecek şeker, tatlı, lokum vs ile ve gazlı içeceklerin vs miktarlarını kayıt altına alabilseydik…

11 Ağustos’ta kutlayacağımız dini bayramda tüketim için toplumumuzun yoğun hazırlık yaptığını, masraflara girdiklerini çok iyi biliyorum.

Dost/ahbab, akrabaları en iyi şekilde ağırlamak için hiçbir masraftan kaçınmıyoruz. Ancak gerçek anlamda dostlarımızın, akrabalarımızın sağlıklarını hiç düşünüyor muyuz?

**

**

PİYASADAKİ TEHLİKEYE DİKKAT…

Bu bayram özel sayısı yazımda kentin sorunları üzerinde durmayacağım. Bayram yazılarımda hep nostaljilere takılırdım, bu kez farklı bir yazı ile karşınıza çıkmak istedim.

Maalesef toplum sağlığı tehdit altında…

Aşırı tüketim yapıyoruz. Merdiven altı üretim yapanlar piyasalara çok sağlıksız kanserojen katkı maddeleri sürüyorlar…

Toplum sağlığıyla oynayanların değirmenlerine durmadan su taşıyoruz…

Bilim insanları açıkça uyarı üstüne uyarılar yapıyorlar. Tüketilen şekerler, tatlılar, lokumlar, meşrubatlar/içeceklerle sağlığımızla oynadığımızı söylüyorlar, onları dinlemiyoruz…

Geçmişte bir Ramazan bayramı sonrasında buna açıkça dikkat çekerken, şu ifadeleri kullanmıştım; “İd” dediğimiz bayramın sayılı günlerinde gerçekten toplumumuzun sağlığıyla oynadığı gerçeğine inanıyorum…

Tek cümleyle ifade etmek istersem, şunu söylerim; Bir toplum ancak bu kadar rahat şekilde, gülerek ve eğlenerek sağlığıyla oynayabilir…

Evet, evet yanlış okumadınız; toplum olarak o sayılı bayram günlerinde gülerek, eğlenerek, sevinerek ve zevkle sağlığımızla oynadık…

Neden?

Çünkü inanılmaz bir şeker/tatlı tüketimini gerçekleştirdik…

Bu kentin en yoksulları bile şeker ikramı yaptı…

Bayramlarda tükettiğimiz tatlı ve şekerlerin ‘katıksız bir zehir’ olduğunu bilim insanları açıklayıp duruyorlar…’

**

**

ŞEKER YERİNE KURU ÜZÜM-KAYSI, FINDIK, FISTIK İKRAM EDELİM…

Ülkemizde Sayın Canan Karatay gibi değerli bilim insanlarının yaptığı uyarıları dikkat almıyoruz. Bu yazıyı yazmadan önce araştırma yaptığımda bir Rus bilim insanının çarpıcı uyarısına ulaştım.

Seçenov Üniversitesi Onkoloji Kliniği Onkolojik Cerrahi Bölümü Başkanı Natalya Sukortseva’nın, Sputnike yaptığı açıklamayı bilginize sunuyorum: "Şeker ve suni tatlandırıcılar, tehlikeli gıda ürünleri listesinde ilk sıradadır. Rafine edilmiş şekerin aşırı tüketimi, endokrin ve kardiyovasküler sistemlerin kronik hastalıklarına neden olabilir, ayrıca obeziteye yol açabilir. Şeker ikameleri, yapay renklendiriciler ve tatlar ve bunları içeren yiyecekler ve içecekler toksin içerir. Larinks ve özofagusun mukoza zarlarına nüfuz ederek, hücrelerin malign büyümesini tetikleyebilirler ve sadece obeziteye neden olmazlar. Zararlı ürünlerin tüketilmesi boğaz, yemek borusu, mide ve diğer organ ve sistemlerin kanser olmasına yol açar.”

Evet, bilim insanları uyarıyor, toplum onları dikkate almıyor. Piyasalara sürülen tatlı, şeker, lokum, pasta, baklavaların vs hangi ortamlarda üretildiğini biliyor muyuz? Kaçımız o üretim yerini gördü? Halkımızın sağlığından sorumlu kurum ve kuruluşların hakkıyla denetim yaptıklarına inanıyor muyuz?

Şahsen ciddi bir denetim ve cezai yaptırım gerçeğine inanmıyorum. Halkımızı, toplumumuzu değiştirmenin, bazı adet ve ananelerden vazgeçirtmenin hiç de kolay olmadığının da bilincindeyim. Ancak elinde kalem tutan ve sizlere acizane hitap eden biri olarak topluma karşı görevimi yapmaya çalışırken bu uyarıları yapmayı görev biliyorum.

Ne yazık ki sayılı bayram günlerinde dost ve akrabalarımızı sevindirmek için piyasadan aldığımız şeker ve tatlı çeşitleri ile aslında onların sağlığıyla oynuyoruz. Ve ne yazık ki bu acı gerçeğin farkında değiliz…

Ülke genelinde sayısız firma, şirket, üretim merkezi ‘ben kazanayım da varsın toplumun sağlığı tehlikeye girsin’ anlayışı ile hareket ediyor. Piyasaya sürülen nice şekerler, tatlılar kanserojen katkı maddeleriyle üretiliyor…

Sadece merdiven altlarında üretilen tatlılardan, şekerlemelerden söz etmiyorum. Büyük büyük ve de namlı şirketler bile toplumun sağlığını hiçe sayan maddeleri piyasalara sürüyorlar…

Sayılı bayram günlerinde aşırı tüketimle büyük bir yanlışa imza atıyoruz.

Hepinizin mübarek Kurban Bayramını tebrik edip, bu bayramın tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dilerken, yazımı İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Sayın Prof. Dr. Canan Karatay’ın geçmişteki Ramazan bayram uyarısıyla bitiriyorum: “Bayramla ilgili dikkat edilmesi gereken noktalardan bir diğeri ise ikram edilen tatlılardan uzak durmak. Bayramda herkesin kendi sağlığına dikkat etmesi gerekiyor. Şeker yemeyin diyorum çünkü hepsinde sağlığı mahfeden mısır şurubu var. Sağlığı mahfeden mısır şurubu şekeri. Beyaz şekerden 7 kat daha fazla hücrelerimizi bozuyor. Yani 7 kat daha toksik. Karaciğerimizi yağlandırıyor. Eğer kiloluysanız, tansiyonunuz varsa, eğer şeker hastasıysanız ‘şekersizdir' adı altında sunulan hiçbir şeyi yememeniz lazım. Bizde tabii ki ikram çok önemli. Ama ayıp oluyor ikram ediyorlar diye de almak olmaz. Herkes kendi sağlığını düşünmek zorunda. Ramazan Bayramı'nda şeker yerine fındık fıstık ikram etsinler. Kuru incir, kuru kayısı, çekirdekli üzüm en sağlıklı şeyler. Çocuklara da bunları versinler şeker dağıtmak yerine. Şeker en tatlı zehirdir. Bayramımızı zehir etmeyelim.”