Değerli Okurlar, önceki gün sabah saatlerinde bazı dostlarla uzun bir yürüyüş yaptık. Uzun süredir sabahın çok erken saatlerinde, halkın büyük ekseriyetinin derin uykuda olduğu saatte yürüyüş yapmamıştım.

Gerçekten kendime haksızlık ettiğim gerçeğine inandım. O eski uzun yürüyüşlerimi terk ettiğim için kendime haksızlık yapmışım…

Sabahın serinliğinde(Saat 06.30-08.30 civarı) yaptığım yürüyüşle ferahlamıştım. Batman eski Devlet Hastanesi kavşağından, Batman çayı yakınlarına kadar yaptığımız yürüyüşte bir de çevreyi gözlemledim. Kent girişi ve çevre yolundan gerçekten utandık…

Duyarlı bir Çevreci olarak ve elinde kalem bulunan biri olarak olumsuzluklara seyirci kalamıyorum…

Daha önce defalarca eleştirdiğim kent girişinin berbat durumu sinir katsayılarıma tavan yaptırdı…

Bakınız, o çevre yolu kentimizin aynasıdır. Aynadaki güzel görüntülerle gururlanmak isterdim…

Kentler özellikle girişleriyle bir algıya neden olurlar. Çünkü, dışarıdan gelen konuklarımızın dikkatlerini ilk önce kent girişleri çeker.

Ne yazık ki söz konusu çevre yolumuz, bu kentin yıllar yılıdır sahipsizliğinin göstergesidir…

Önceki gün tanık olduğum manzaraları görüntüleyerek sosyal medyada tepkimi gösterdim. Keşke burada övünebileceğimiz güzel yorumlar yapabilseydim o kent girişi hakkında. Eleştirilerimle buna vesile olmak istiyorum…

Uygun alan olmasına karşın yıllardır ağaçlandırılmayan,

yeşillendirilmeyen,

çiçeklerle,

güllerle bezendirilmeyen, donatılmayan,

kilit taşları dökülen, sökülen, tahrip olan,

orta refuju çöle dönüşmüş,

sapsarı manzarası ile dikkat çeken,

görsel olarak insanları rahatsız eden bir kent girişi ve çevre yolumuzdan söz ediyorum…

Gerçekten o manzaradan utanç duydum…

Karayolları yetkililerini bu konuda yıllardır uyaran biri olarak teessüflerimi ifade etmek istiyorum…

Evet, Batman-Diyarbakır karayolu köprüsünden başlayarak eski Devlet Hastanesi, Özel Dünya Hastanesi önünden, Fatih ve Şafak mahallelerinden geçen çevre yolu ayıbından utanmalıyız.

KARAYOLUNDAN GEÇECEK YÖNETİCİLERE…

Söz konusu yolun sorumluluğu Karayollarına ait olduğundan, yetkililerinin de utanmaları gerektiğine inanıyorum…

Geçmişte bu köşede yaptığım bir değerlendirmede; ‘Bu yoldan Bakan, Milletvekilleri, Vali, Belediye Başkanı, Karayolları yetkilileri geçiyor. Bu utanç verici durumu hiçbirisi görmüyor mu? İlla bizim mi Alana gelip tepki göstermemiz ve uyarı yapmamız gerekiyor? Bu kent bu kadar sahipsiz mi? Başka kentlere gittiğinizde güzel manzaralarla, yeşil dokuyla karşılaşıyorsunuz. Biz bu manzarayı kentimize yakıştırmıyoruz. Kentin ana arteri böyle ise, dışarıdan gelen konuklar hakkımızda ne düşünürler? Hepimiz sorumluyuz’ ifadeleriyle eleştiri yapmıştım.

Şimdi ise nasıl böyle bir değerlendirme yaptığıma şaşırıyorum…

Neden mi?

Söz konusu yetkililerimizin yıllardır karayolları ile yolculuk yapmadıkları gerçeğini düşünememişim de ondan…

Sahi, birkaç yol önce de bu değerlendirmeyi yapmış olsam, abesle iştigal etmişimdir. Çünkü yıllardır yöneticilerimiz genel olarak uçaklarla seyahat ediyorlar. Diyarbakır’a bir vesile ile gitmiş olan yöneticilerimiz olmuş olabilir. Eğer bu çevre yolunu, kent girişini görüp de ilgisiz kalmışlarsa, değerlendirmemin onlar için bir anlamı olabilir. Acaba karayolları seyahatlerinde benim gibi sorun odaklı gözlem yapıyorlar mı?

Diyarbakır’a gidip geldiğimde, veyahut başka kentleri ziyaretlerimde hep gözlemler yapıyor ve bunu köşeme de taşıyorum. Kendime her şeyden dersler çıkarıyorum.

Adıyaman’a giderken bile kent girişimizle ilgili bir değerlendirme yapmış ve Karayolları yetkililerini uyarmıştım. Çünkü başka kentlerin yolları bizimle kıyaslanamayacak kadar güzeldi. O yorumumdan bazı satırlarla kendilerini mahcup etmek istiyorum: ‘Adıyaman-Batman hattından giderken öncelikle karayollarının durumu dikkatimi çekti. Batman-Diyarbakır arasındaki karayolunda gidip gelirken sürekli olarak sallanıp durduk, aracımız hep rahatsız edici gürültü yaydı. Diyarbakır’ı geçtikten sonra ise daha önce hiç gitmek istemediğim Siverek karayolunun mükemmel hale getirildiğini gözlemledim. Diyarbakır-Siverek-Hilvan yoluna serilen güzel asfalt nedeniyle aracımız hiçbir şekilde sallanmıyor, titremiyorduk…
Siverek’ten Diyarbakır’a doğru yol alırken de karayolumuzun durumunu konuştuk, açıkçası kıyas yaptım ve sahipsizliğimize yandığımı söyledim…
Birkaç yıl önce Şanlıurfa’ya giderken yine yol durumu üzerine durmuştum. O tarihlerde Şanlıurfa’ya yaklaşık 70 kilometre kala seyir halinde olduğumuz karayolu ‘otoban’ gibiydi. Şimdi bütün Urfa-Diyarbakır karayolu otobana çevrilmişken, Batman-Diyarbakır karayolu ise adeta dökülüyor. Siverek karayolundan sonra Diyarbakır-Batman karayoluna geçiş yaptığımızda aracımız hemen sallanmaya başlarken, “Arkadaşlar şu anda Bangladeş’e geçiş yapmış bulunuyoruz” diyerek durumu eleştirmiştim. Sayın Milletvekillerimizi bu konuda duyarlı olmaya davet etmeyi görev biliyorum. Türkiye’deki en büyük asfalt rezervine sahip Batman’ın karayolunun böyle içler acısı haline seyirci kalmamalı ve mecliste hakkımız için yumruklarını masaya vurmalıdırlar…
Daha önce hiç görmediğim Adıyaman’ı çok geri kalmış bir kent olarak düşünüyordum. Adıyaman’a girdiğimde yanıldığımı gördüm. Kent merkezine doğru giden uzun ve büyük bulvarın güzelliğine, temizliğine doyum olmuyordu. Bizim ‘vizyon’ projemiz olarak bildiğimiz Turgut Özal Bulvarı’na benzeyen, ancak o kadar geniş olmayan Adıyaman girişi adeta bir renkler bahçesiydi. Orta refuj alanları yemyeşil ve tertemizdi. Aklınıza gelen her türlü süs bitkileri dikkat çekiyordu. Bizim kent girişimizi gözümün önüne getirdiğimde isyan etmek istedim… Adıyaman dönüşü zaten sinir küpüne dönmüştüm. Önceki gün Beşiri eski
belediye başkanı Sayın Burhan Korhan’ın taziyesine giderken geçtiğim Batman-Siirt çevre yolunun içler acısı durumuna tanık olunca,‘Batman’ın sahibi gerçekten yok’ diye konuşmuştum…
Kamu adına hizmet yürütenlerin bu duyarsızlıklarının hesabını soracak konumum da yok. Sadece bu vebali hatırlatmakla yetineyim…’

Bu eleştirilerime rağmen çok uzun süre sonra yine kent girişi ayıbına dikkat çekmek zorunda kalıyorum. Söyleyecek sözüm bitmedi.

Devamı yarın