Günümüzden 3200 sene önce bugünkü Çanakkale boğazı yakınlarında Troya ya da bilinen ismiyle Truva adında bir krallık vardı. Kralın çapkınlığıyla bilinen Paris adında bir oğlu bu şehrin yangın yerine çevrilmesine sebep olmuştu. Çünkü evli bir kadın olan güzeller güzeli Helen’i, ziyaret amacıyla gitmiş olduğu ülkede ayartmış ve gemiye binerek kendi ülkesine kaçırmıştı. E tabi o zaman da insanlar namusları için gözü kara olduklarından Helen’in kocası, karısını kaçıran Paris’i ve sığındığı Troya şehrini yok etmek için zamanının en büyük deniz filosunu harekete geçirmişti. 1000 gemi içindeki 100 bin savaşçı kılıçlarını bilemişti.

Troya ordusunu genç ve cesur kumandan Hektor idare ediyordu. Dünya tarihinin en uzun savaşlarından biri ülkemiz topraklarında cereyan ediyordu. Tam 10 yıl kuşatma sürdü. Sadakatsiz bir kadın ve kadın delisi bir ahmak yüzünden kan oluk gibi aktı.

Akhilles ya da bilinen ismiyle Aşil, yarı Tanrı, usta savaşçı ve ölümsüz efsane düelloda Hektor’u öldürür ama yinede surlarla çevrili Troya’yı alamaz. Çok uzun zaman geçmiştir ve bir gece büyük bir tahta at bırakarak gemilerine binip kıyıdan uzaklaşınca Truvalılar sevinç çığlıklarıyla tahta atı surlardan içeri alırlar. Kendilerine göre savaş bitmiş ve bir hediye ile topraklarından gitmişlerdir işgalciler. Sabaha kadar şaraba vururlar ve sızlarlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde tahta atın içinden askerler çıkmaya başlar. Nöbetçileri tek tek öldürüp surların kapılarını arında kadar açarlar. Katliam başlamıştır. Küçük bebekler bile bu katliamdan kurtulamazdı artık. Hektor’u kardeşi Paris, bu soykırım esnasında Aşil’i görür. Ok atma ustası olan Paris birebir karşılaşmada efsane savaşçı Hektor’un bile alt edemediği Aşil’le karşılaşmayı göze alamadığından bir ok atar. Tarihe Aşil Topuğu olarak geçecek durum yaşanır. Kendisini ölümsüz, kanamaz, yaralanmaz, yarı Tanrı zanneden Aşil topuğundan vurulmuştur. Acıyla kıvranır ama artık iş işten geçmiştir. Aşil’in acı çektiğini, yaralanabildiğini gören Paris, okları ardı ardına sıralar ve ünlü savaşçı Aşil ölür.

Brad Pitt ve Orlando Bloom’un bu efsaneyi konu alan filmini izlemenizi tavsiye ederim.

Aradan binlerce yıl geçer. Bu efsaneden çıkarılabilecek birçok sonuç vardır.

Kimsenin karısını kaçırmayacaksın

Kimsenin başını belaya sokmayacaksın

En yıkılmaz bilinen surlar yıkılır, en yenilmez denilen ordular yenilir ve yarı Tanrı sanılan kahramanlar da bir gün ölür.

Aşil Topuğu sözü bir yapının, bir kişinin, bir organizasyonun en hassas yeri için söylenmiş bir sözdür.

Bayram arifesinde bu yazıyı kaleme almamızın temel sebebi şudur;

İnsanların alım gücü zayıf.

Uyuşturucu illeti 14’lük çocukları kapsama alanına almış durumda.

Batman’ın Aşil Topuğu nedir? derseniz bence gençliktir diyebilirim.

Zira hayatlarının en savunmasız ve en pervasız döneminde maddiyat sorunlarıyla başbaşalar.

Maşallah, her ailede 7-8 çocuk var. Baba ya işsiz, ya da asgari ücretli.

Kötü niyetli insanlar zaten belli. Bu çocukları renkli hayat, bol para vaadiyle uyuşturucu batağına düşürüyorlar. Gün geçmiyor ki Doğu Anadolu illerinden birinde uyuşturucu baskını ile ilgili bir haber yayınlanmasın. İyi ki de yakalanıyorlar. Peki ya yakalanamayanlar.

Gençlere sahip çıkılması lazım. Bu konuda iş adamlarına çok iş düşüyor. Ama vicdanlı, hatta imanlı iş adamlarına. Çocuklarınıza esirgemediğiniz hayatı başka ebeveynlerde çocuklarına sağlamak ister. Kim istemez ki? Ama yok işte.

Bu bayram gezin kentin gettolarını.

Yardım kolilerini, zekâtlarınızı dağıtın. İşinize yarayan kişileri gördüğünüzde de işe alın. Hatta ihtiyacınız yoksa bile öylesine bağ-bahçe sulama bahanesiyle bu insanların evlerine bir somun ekmek götürmelerinin yollarını arayın.

Batman’ın aşil topuğu, en hassas noktası gençlerdir ve bu gençler kendi iç dinamikleriyle bir yerlere gelemeyebilirler. Hükümet tedbirleriyle bir yere kadar. Biraz da siz varsıllar bu konuda elinizi taşın altına koyun.

Bayramınızı mübarek olsun.

İdave bi xeyr be.