Kulakları normalden büyük olan ünlü düşünür Galilei’ye geveze biri sorar;
“Üstat kulaklarınız bir insan için fazlaca büyük değil mi?”
Galileo, yaptığı işten başını kaldırarak adamı önce süzer, sonra da cevap verir:
“Evet, benim kulaklarım bir insan için fazlaca büyük olabilir, seninkiler de bir eşek için fazlaca küçük sayılmaz mı?”
Konuşma becerisine sahip olmak başlı başına bir sanattır aslında. Aynı zamanda sahip olabileceğin en iyi hazinedir. Kelimelerin gücünü anlamadan, insanın gücünü anlamak mümkün değildir. Ve kelimelerin gücünü bilmeyenlerle esaslı bir konuyu konuşmak da oldukça zordur.
Sağlıklı bir iletişimin temelinde yatan sihirli güç, iyi ve etkili konuşmaktan geçer. Hitabeti iyi olmayan birinden, doğru zamanda ve doğru şekilde konuşmasını beklemek de yanlış olur.
Nerede, nasıl ve ne şekilde konuşacağını bilmek başarılı bir sonuca ulaşmanın da ilk basamağıdır. İyi okumak, iyi dinleyebilmek, okuduğunu ve dinlediğini yazmak ve ifade etmek aynı zamanda o dile çok hâkim olduğunu da gösterir. Konuşma üslubu kişinin karakterini de büyük ölçüde belirler, kişiliğiyle ilgili önemli ipuçları verir.
Ne yazık ki, çoğu zaman lafımızın para etmediğini bile bile konuşuruz. ‘Laf olsun torba dolsun’ misali dilimizden dökülenler, beynimize hiç uğramadan bir çırpıda ortalığa saçılır ve onu toparlamak imkânsız olur. Bir anda elimizdeki her şeyi savururuz ve hiçbir şey kalmaz.
Çok konuşmak aslında tehlikeli bir durumdur. İyi bir meziyet değildir. Çoğu kez bilmeden karşındakine, duruma göre kendisine karşı kullanabileceği malzeme de verir. Farkında olmadan zayıf yönlerini de ortaya koyar ve içinden çıkamadığı haller yaşar.
Boşa konuşmamak için, öncelikle söylenecek olan şeyin bir anlamı ve yararı olup olmadığını tartmalı, karşındakinin seni dinlemesi için iyi bir nedeni olmalı. Ve konuşurken empati kurabilmeli. Nitelikli bir konuşma için, kişi her söylediğini düşünmeli ama düşündüğü her şeyi söylememelidir. Aksi takdirde hem çok konuşmuş olur, hem de boş...
Eğer konuşma bir tercih sonucu değilse, yararlı bir amaç taşımıyorsa, bilinçli ve doğru yapılmıyorsa konuşan çok sıkıcı olur. Ayrıca laf ebesi, boşboğaz, geveze gibi sıfatlarla tanımlanmaya neden olur. Bu sıfatlar da, övgü ifadeleri olmadığına göre…
Yazılanlardan maksat, konuşmaktan çekinmek değil, elbette konuşacağız. Konuşmak tümüyle boş ve gereksiz değildir. Değinmek istediğim, iyi konuşmanın yaşam kalitesini büyük ölçüde yükselttiği ve yaşamı daha çok kolaylaştırdığıdır. Her ne kadar iyi konuşmak tamamen sorunsuz bir iletişimi beraberinde getirmezse bile, en azından “Ağzı olan konuşuyor” değiminin daha az kullanılabileceği bir iletişim modelini oluşturabilir.
Konuşmanın amacını, yararını ve zamanını bilmek bir beceridir, zihinsel bir tutumdur. Ve bunu öğrenemeyenler ne yazık ki, çene egzersizi yapmaktan öteye geçemiyorlar.