Bugünlerde kimileri ortamın sıcaklığının da etkisi ile galeyana gelerek her ne kadar boşluğu naralarla inletme sevdasında olsa da bu ülkenin sırat köprüsünden geçmesi gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Silahlar sustuğunda,

Sular durulduğunda,

Mantık duygulara hakim olduğunda,

Acılarla baş başa kalındığında,

Ortaya çıkan manzara ile karşı karşıya bulunulduğunda işin gerçeğinin ne kadar acı barındırdığını, duygusal çıkışların ne gibi kopuşlar yaşattığını o zaman daha iyi göreceğiz.

Savaş ortamlarında hayatta kalma güdüsünün insanları özlerinden kopardıklarını elbette tarihsel mirastan biliyoruz. Bu şartlarda mücadele edenlerin daha sonra anılarında nasıl pişmanlıklar yaşadıklarını da biliyoruz. Şiddetle çözüme ulaşacağını zanneden düşünce sahiplerinin yanılgılarını da tarihsel deneyimlerden biliyoruz. Lakin gelin görün ki bugünlerde bu tarihsel gerçekleri dile getirmek pek kolay değil. Silah ve şiddetten yana olmayanlar yine işin müsebbibi gibi gösterilmek istenilmekte ve sindirilmektedirler.

Savaş ve barış konusunda Kürtler arasında yaygın olan bir kertenkele hikâyesi var. Bu hikâye dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş. Hikâye bir yangın ile ilgilidir. Günün birinde bir köyde bir çiftçinin ekinleri yanmaya başlar. Bu durum karşısında herkes yangını söndürme telaşındadır. Kertenkele ailesinin iki türü bulunuyor. Bunlardan birine Mazizerk denilmektedir. Diğerine ise Gümgümok. Mazizerk iyiliksever tarafı temsil ediyor. Aynı zamanda barışsever bir hayvan. Gümgümok ise kargaşa ve kavgayı sever, kötülüksever bir hayvan.

Bu yangın hızla yayılırken bu iki kertenkele de olay yerinde bulunmaktadırlar. Mazizerk küçük ağzına doldurduğu su ile yangını söndürmeye çalışıyor. Kertenkelenin diğer türü olan Gümgümok ise ateşi üfleyerek güçlendirmeye çalışmaktadır.

Bu durumu gören ahali mazizerke bu su ile yangının sönmeyeceğini bilmiyor musun diye sorarlar? Mazizerk onlara bakarak; “bu su ile yangının sönmeyeceğini ben de elbet biliyorum ancak benim gücüm bu kadar. Gücümün yettiğince yangının sönmesi için çaba sarf ediyorum” demiş.

Ülkemizdeki çatışmalara baktığımızda bizim de yapacağımız katkı Mazizerkin çabasından başka bir şey değil ama yine de barıştan yana tavrımızdan vazgeçecek değiliz. Gümgümoklara inat barışı savunacağız.

Bakın 24 Temmuzdan bu yana sürmekte olan anlamsız çatışmalarda meydana gelen kayıplara ve bu operasyonların bilançosuna!

“AA muhabirinin emniyet yetkililerinden aldığı bilgiye göre, 24 Temmuz-20 Kasım tarihleri arasında polisin sorumluluk alanında terörle mücadele ekiplerince 79 ilde PKK, IŞİD ve diğer terör örgütlerine üye 7 bin 303 şüpheliye yönelik operasyon düzenlendi.

Operasyonlarda, PKK eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınanlardan cumhuriyet savcısına ifade veren 5 bin 624 şüpheliden, savcılık ve mahkeme tarafından 2 bin 908'i serbest bırakıldı. Bin 114 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Mahkemeye sevk edilen 10'u yabancı uyruklu bin 602 PKK'lı tutuklandı.

Öte yandan, Türkiye genelinde polis sorumluluk bölgesinde silahlı eylemlere katıldıkları iddiasıyla gözaltına alınan DHKP-C, MLKP ve diğer terör örgütlerine üye 386 şüpheli cumhuriyet savcısına ifade verdi. Bunlardan 167'si savcılık veya mahkeme tarafından, 97'si ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 122 şüpheli de mahkemece tutuklandı.

IŞİD'e yönelik düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınanlardan bin 132 kişi savcılığa ifade verirken, bunlardan 588 kişi savcılık veya mahkemece, 198 kişi de adli kontrol şartı konarak serbest bırakıldı. Şüphelilerden, 63'ü yabancı uyruklu 346'sı hakkında ise tutuklama kararı verildi.”

Bu tarihten sonra düzenlenen operasyonlarda bu sayıya bir bu kadar daha ekleme yapıldığını da hesaba ekleyelim. Ancak mesele sadece tutuklamalarla bitmiyor. Bir de çatışmalarda yaşamını yitirenlerin durumu var.

24 Temmuz 2015-21 Nisan 2016 tarihleri arasında PKK’ya yönelik başlatılan operasyonlarda 3 bin 953 PKK’li etkisiz hale getirildi. Bu sayının açılımı ise şöyle belirtiliyor. 2 bin 109 ölü, 106 yaralı, 665 yakalama, 201 teslim olma olmak üzere toplam ise 3 bin 81. Yurt dışında etkisizleştirilenlerin sayısı ise bin 844 ölü, 500 yaralı. Yurt içi ve yurtdışında toplam 3 bin 953 ölü, bin 879 yaralı, yakalama ve teslim olmak üzere toplam 5 bin 832.

 

Bu operasyonlarda 393 asker ve polisi yaşamını yitirdi.

Örgüte yönelik düzenlenen operasyonlarda yaşamını yitiren güvenlik görevlisi sayısı ise şöyle: "20 subay, 55 astsubay, 123 uzman, 34 er, 153 polis ve 8 korucu olmak üzere toplam 393." Operasyonlarda, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu bin 271 güvenlik görevlisi, 755 polis ve 24 korucu yaralandı. Bu veriler devlet kaynaklarına dayanılarak verilen sayılar.

Bu tablo karşısında üzüntüye kapılmamak mümkün mü? Bu ülke enerjisini bu şekilde harcamak zorunda mı? Siyaseten çözümü mümkün olan hatta yumurta kapıya dayanmışken girilen bu çatışmalı ortamı hangi vicdan sahibi yurttaş üzüntü ile karşılamaz. Lakin görülmektedir ki eline kalem alan bazı eşraf yangına körükle gitmekte sakınca görmemektedir. Bugün güçlünün kanatları altına girerek vicdandan uzaklaşanların yarın sular durulduğunda yazdıklarına, söylediklerine baktıklarında insanlıklarından utanacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bizi kandırmışlardı mı diyecekler bilmiyoruz ama tarih karşısında yüzü kara olanlardan olacakları açık.