Bürokratlarla, siyasi kimliklerle, kentin önde gelen iş adamlarıyla, sendika temsilcileriyle bugüne kadar hep mesleki ve siyasi söyleşiler yapıldı. İlk defa Batman’da norm sahibi insanların özelleriyle ilgili bir söyleşi dizisi yapmayı düşündüm ve bu insanların en hassas oldukları duyguları olmalıydı; bu da Aşktı.
Kim bilir belki de ülkemizde bu bir ilktir; bir ilin valisi, belediye başkanı, üniversite rektörü ve diğer norm sahibi insanlarla sadece ve sadece aşk üzerine bir söyleşi yapmak.
Aşk üzerine yaptığım röportajların ilginizi çekeceğine inanıyorum. Bürokratların, siyasilerin ve tanıdığınız simaların aşkla ilgili düşünceleri sizi de etkileyecek ve gündeme bir nebze olsun soluk getirecektir diye düşünüyorum.
Aşkla ilgili ilk söyleşimi Batman Valisi Ahmet Turhan’la gerçekleştirdim. Vali Turhan tarzı ve davranışları, engin kültürüyle her zaman sıra dışı bir idareci olmuştur.
Valiyle aşkı konuşmak biraz tuhaf… Beklersin ki politik konuşsun ama Ahmet Turhan her yanıtında içten ve etkileyici.
Vali Turhan aşk için diyor ki;
“Aşkta menfaat olmaz, kibir olmaz, ideoloji olmaz, felsefe olmaz, her şey olabilir ama temel özellik saflıktır.”
Birbirinden çarpıcı yanıtlarıyla Vali Ahmet Turhan, düşünceleriyle sizleri de etkileyecek kanısındayım.
- Aşk nedir?
İzahı zor yapılan ancak yaşanınca anlaşılabilen bir duygu selidir. Yoğun bir sevgidir. Belki muhabbetten kaynaklı iradenin zayi olmasıdır. Sevginin ve bağlılığın ağır olduğu yoğun bir duygudur.
- Nasıl başlar?
Aşk; bazen kavgayla başlar, bazen de nefretle… Sonra aşka dönüşür. Fakat çoğunluk itibariyle aşk; ilgi, bilgi akabinde sevgi ve muhabbet şeklinde devamı gelir. Sonuçta bir duygu olayıdır ve geçişlerin çok kolay olabileceğine inanıyorum. Nefrette olsa her şeyden önce içinde yoğun bir duygu vardır. Bunların bir kısmı olmadan da insan birden âşık olabilir.
- İlk görüşte aşk var mıdır?
İlk görüşte aşk vardır. Mümkündür. Genele baktığımızda aşk bir süreçten oluşuyor gibi, fakat ilk görüşte aşk olduğuna inanıyorum.
- Kaç türlü aşk vardır?
Kaç türlü aşk olduğunu doğrusu bilmiyorum. Aşk gerçekten güzel ve kutsal bir duygudur. Her inançta, her kültürde ve tarihte aşk kutsal gözükmüş. Bu sebeple aşkı kısımlara ayırmanın çok doğru olduğuna inanmıyorum. Yani yaratıcıya olan aşkla, karşı cinse olan gerçek aşkın çok farklı olmadığını düşünüyorum. Aşk aşktır.
- Aşkın bir mektebi var mıdır?
Aşkın bir mektebi olabilir. Ben bu hususta bir uzman değilim. Sadece bir vatandaş olarak duygularımı söylüyorum. Kanaatimce aşkın bir mektebi olmadığına inanıyorum. Çünkü aşk öyle bir şeydir ki, üniversite de okumayla da olmaz. Dağda gezen birinin başına da gelebilir, çok önemli okullarda okuyanların başına da... Herkesin başına gelebilir. Öyleyse aşkın mektebi yoktur.
- Aşkın matematiği var mıdır?
Aşk aslında ölçüsüz duygu yoğunluğudur. Aşkın hiçbir ölçüsü yoktur. Aşkın kuralı yoktur. Kısımları da yoktur.
- Öğrenilebilir bir şey midir?
Öğrenilemez. Başınıza gelmeyince sınırlarınızı koyamazsınız veya muhatabınızı belirleyemezsiniz.
- Zamanla âşık olunur mu?
Zamanla âşık olunmaz. Kendiliğinden ortaya çıkar. O kişi bile belki farkına varamayacak. Böyle bir süreçtir.
- Aşkın yaşı var mıdır?
Aşkın yaşı hiçbir şekilde yoktur. Çünkü aşk bir irade olayı ama aynı zamanda irademiz dışında gelişen bir olay. Aşk her yaşta herkesin başına gelebilir.
- Yaş ilerledikçe aşk algılaması değişiyor mu?
Onu bilmiyorum. Bunu biraz da yaşlılara sormak lazım. Aşk, kime olursa olsun ilahi bir duygudur. İnsanın her yaşında bir şekilde başına gelebilir. Duygularımızın yoğun olduğu dönemlerde belki daha fazla mümkündür ama içinde kural yoktur.
- Yaşlanır mı aşk, ya da ölür mü?
Belki ölebilir ama gerçek aşk ilahi aşka dönüştükten sonra ölümsüzleşebilir.
- Rengi veya resmi var mıdır?
Aşkın rengi ve resmi yoktur. Aşkın hangi resmine ne şekilde bakarsanız bakın hepsi güzledir. Çekilen eziyet, sıkıntılar bile güzeldir, mutluluk ve zevk olarak yansır.
- Sanatsal bir tarifi var mıdır?
Aşkın sanatsal tarifi olup olmadığını gerçekten bilmiyorum. Zaten şairlerimiz, yazarlarımız aşkı güzel tarif ettiklerinden dolayı ön plana çıkıyorlar. Aşkın içinde olmayan şair, yazar ve sanatkârın topluma mal olacağını da zannetmiyorum. Aşkı en güzel kıyısından köşesinden bile olsa anlatanlar sanatçılardır. Hatta sanatkârların belki de aşka en yakın olabilecek kişiler olduğunu düşünüyorum.
- Kader boyutu var mıdır?
Tabiî ki. Ben kadere inanıyorum. Aşkta kader vardır. Yaşımızın her aşaması kaderdir. Öyleyse aşkta da kader vardır.
- Metafiziğinde acı varken mutluluğu çekilen acı mıdır?
Aşk öyle bir şey işte… Aşkın her yönü mutluluktur. Acısı da, eziyeti de mutluluktur. Tarihte de bu böyledir. Topluma mal olmuş aşklar ve âşıkları incelediğimizde aşkın hiçbir acı tarafı yoktur. Acılar da sıkıntılarda hepsi aşkının güzelliği ve parçasıdır.
- Hiç âşık oldunuz mu?
Evet tabii ki.
- İlk aşk önemli midir?
Aşkın ilki ve ikincisi olmaz. Gerçekten aşksa, o aşktır. Bu toplumda bazı hevesleri bazen aşkla karıştırabiliyoruz. İnsan hayatında zaten bir defa âşık olur, ya da olmaz. Bu nedenle ben şuna âşık oldum ama ikincisi daha iyi aşktı, yok öyle bir şey. Onlar tutku veya bir heves olabilir, çok aşk değildir.
- İlk aşkın sonrakileri belirleyici bir özelliği var mıdır?
Kişinin elinde olan bir şey değildir. Kendiliğinden oluşabilen bir durumdur. Yaşadığınız ortamın, bulunduğunuz kültürün yapısı bunda etkilidir. Aldığınız eğitimin, uğraştığınız alanın bile bunda etkisi vardır ama sonuçta bu kendiliğinden meydana gelen bir olaydır. Bunun tecrübesi de olmaz. Birini yaşadım, ikincisinde daha tecrübeliyim deme imkânımız yok. Fakat coğrafi etkenler, kültürel etkenler var, mahallenin alt yapısı dahi buna etki edebilir.
- Âşık kendini nasıl hisseder?
Zaten kendinde değildir. Her şeyde maşuku görür. Yemesi içmesi o’dur. Âşık adeta kendinden geçer. Dünyada sevdiğinden başka hiçbir şeyin kıymeti yoktur, tek kıymetli olan şey sevdiğidir. Âşık için aklını zayi etmiş demek istemiyorum ama aklı sadece aşkında olan kişidir.
- Aşk bittiğinde acısı nasıl yaşanır?
Acısı yaşanmaz bir haldir. Çünkü her şey birden oluyor ve hayat bitiyor. Gerçek aşkta aşk bittiğinde hiçbir şey kalmaz.
- Aşk acısı nasıl tedavi edilir?
Aşk acısı bu! Tedavi edileceğini zannetmiyorum. Belki zamandır aşk acısının ilacı, ancak tarihte örneklere baktığımızda bunların bir kısmı kişinin iradesini kaybetmesiyle ortaya çıkıyor. Şahsi kanaatim söylediklerime ters bir mana gibi görünse bile, zamanla yeni sevgiler, yeni güzelliklerle belki hafifleyebilir.
- Âşık ağlar mı?
Ben aşkın ağlayacağını zannetmiyorum. Çünkü her şey tek noktada buluşuyor. O noktada tüm iradenin güzellikleri var. Aşığı ağlatan sevdiğinin hal ve hareketi olabilir. Onun dışında hiçbir şey aşığı ağlatmaz da, üzmez de.
- Aşk’ta en büyük silah zekâ mıdır?
Aşkta son unsur zekâdır. Aşkın olduğu yerde mantık ve zekâ olmaz. Tamamen duygusal bir olaydır. Aşkta zekâ ve mantığın aranması son noktadır.
- Kadını anlamak kolay ve öğrenilebilir bir dil midir?
İnsanı anlamak zordur. Kadını anlamak ise birçok açıdan zordur. Ancak ruhsal yapısını anladığınızda ve püf noktalarını yakaladığınızda bir açıdan kolaydır ama uygulamak zordur.
- Kadınlardan ne öğrendiniz?
Her şeyden önce Anadolu insanı, kadınları annesi ve kız kardeşlerinden öğrenir. Benim açımdan kadın hayatın kendisidir. Erkekten farklı değildir. Ancak yaratıcının belirlediği yerdedir. Erkekte yanında veya farklı bir yerdedir. Benim açımdan farklı bir özelliği yoktur, ikisi de eşittir. Kadına ayrı kutsiyet vermek benim inancımdan kaynaklanan “Cennet anaların ayakları altındadır” emrinden veya görüşünden kaynaklı bir şeydir. Bunun haricinde erkek ne ise kadın da hayattaki sahiplenme açısından benim için aynıdır.
- Kadın ne ister?
Bu biraz eğitime, kültüre, örfe, âdeta bağlıdır. Bir dönem kadınlar iyi bir eş, mutlu bir evlilik ve yuva istiyordu. Bugün kadınların birçoğu bunları istemesi yanında ve belki bunlardan da önemli iyi bir iş ve kariyer sahibi olmak istiyor.
- Erkeğin kadında aradığı özellik nedir?
Bu her erkek için değişebilir. Bazı erkekler ailesine düşkün tabiri caizse kendisine uygun bir eş arar. Bazıları ise iyi bir eğitim almış, hayatta başarılı olan, hayatı kendisiyle paylaşacak birini arar. Önemli olan kadın ve erkeğin benzer düşüncelerde olmasıdır. Bu durumda ilkinde de, ikincisinde de sorun yok demektir. Fakat farklı beklentileri ve arayışları olan iki insanın bir araya gelmesinde sorun başlıyor.
- Erkek ne ister?
Kadınla erkeğin arasında aslında çok fark yok. Günümüzde kadın gibi erkekte her şeyden önce başarılı olmak ister. İyi bir eş, iyi bir iş ister. İyi bir eş derken; çalışıyor-çalışmıyor, akademik kariyer yapıyor veya yapmıyor, bu çok önemli değildir. Bu alınan kültüre göre değişir. Genel olarak iyi bir hayat arkadaşı ister.
- Kadının hangi özelliği erkeğin ilgisini çeker?
Anadolu insanıyla, kırsal kesim ve büyük şehir arasında bile bu değişebilir. Kültürlerde farklılık gösterebilir. Tabi ki her erkek kendisini sevecek, kendisine sadık olan, çocuklarına iyi bir annelik yapan, bunun yanında da hayat mücadelesinde kendine destek olan veya son dönemde kültür ve eğitim seviyesinin artmasıyla beraber bunları birlikte yürütecek hayat arkadaşını arar ve bekler.
- Bir erkeğin “Kadınlara karşı hep dürüst oldum” diyebilmesi mümkün müdür?
Tabi zordur bu… Her zaman dürüst olmak zordur ama belki de aile birliği veya kadın erkek ilişkisindeki beraberliğin sağlıklı ve uzun sürmesi biraz da buna bağlıdır. Dürüstlük ne ölçüde üst seviyelerde olursa birliktelik, sevgi, bağlılık da o şekilde devam eder. Mümkün olduğunca bunu üst seviyelerde tutmanın gerekliliğine inanıyorum.
- Kadınların hangi özelliği sizi hasta ediyor?
Çok hasta etmiyor da, rahatsız edebiliyor. Kadının üst seviyeden bakması, kibirli olmasını beğenmiyorum. Bu sadece bana değil bir başkasına karşı da olsa, kadının üst seviyeden bakması, sonradan görme tavırlar içerisinde olması beni çok rahatsız ediyor.
- Erkek hayatının hangi döneminde kadını etkilemeye çalışır?
Çocukluk çağını geçtikten sonra yani ergenlikte başlıyor ve yaşadığı sürece devam ediyor. Okuldayken sıradaki arkadaşını etkileme var. Daha sonra ki yaşamında mesai arkadaşını etkileme var. Herhalde kişi iradesine sahip olduğu andan itibaren başlıyor ve devam ediyor. Zaten eğer ailede bu devam etmiyorsa bu aile çekilmez olur. Eşlerin birbirini etkileme düşüncesi olduğu müddetçe sevgi canlı kalır. O bittiğinde hayat anlamsız olur.
- Bir erkeğe alınabilecek en etkileyici hediye?
Kültür seviyesine göre değişir. Bayanlardan öğrencilik yıllarımızda hediye almışızdır. Son dönemlerde eşimizden ya da yakın arkadaşımızdan almışızdır. Biraz da hediyenin cinsinden ziyade ortamın ve karşı tarafın hangi duygularla verdiği daha çok etkiliyor ve önemli oluyor.
- Bir kadına verilebilecek en etkileyici hediye?
Karşınızdaki kadın kim? Eşiniz, anneniz, kardeşiniz, mesai arkadaşınız olabilir. Burada da ayrı duygular var. Verilen ortam, verme gerekçesi anlam ifade ediyor. İlla bunun bir pırlanta yüzük, ya da pahalı bir kravat olması gerekmiyor.
- Kadınlarla ilişkilerinde erkek ne kadar cesur olmalı?
İşin doğrusu bunu bilmiyorum. Anadolu kültüründe bu hep dar kapsamlı olmuştur. Böyle yetişir hep çocuklar. Karşı cinsle ilişkiler hep dardır. Bizim kültürümüzde hala erkek arkadaş yoktur. Açık söylüyorum benim kültürümde hala erkek arkadaş yoktur. Benim şahsi kanaatim toplum dinamiklerine önem vermek gerekiyor. Toplum dinamikleri bunun çizgileri, sınırları olmalı. Onun haricinde şahsi düşüncemiz, kültürümüz diye sınırlar koyduğunuzda toplum açısından kınanma öteleme söz konusu olabilir. Burada en doğru ölçü içinde bulunduğunuz ve yaşadığınız toplumun kurallarıdır. Bu da farklıdır. İstanbul’un lüks bir semtinde farklıdır, kırsalda farklıdır. Siz bu kuralları aynı zamanda uyguladığınızda toplumda sıkıntı çekersiniz ve toplumda yargılanırsınız. Bu nedenle bulunduğunuz ortam aşısından sınırları belirlemenizin akıllıca olduğunu düşünüyorum.
- Erkeği korkutan ve hazzetmediği kadın tipi?
Çokbilmiş kadınları pek sevmem. Buna kibir ve sonradan görmeyi de ilave ettiğinizde çekilmez bir tip olur.
- Erkek kadında neyi bulamadığında yoksunluk hisseder?
Kültürle ilgili bir durum bu… Ben daha çok partnerimin diyeyim, belirli bir kültür seviyesinde olmasını isterim. Dünyada ve içinde bulunduğumuz toplumdaki olayları doğru algılamasını, o konuda fikir sahibi olmasını beklerim. Çok önemli bir olayda fikri yoksa veya çok anlamsız beyanlarda bulunuyorsa, benim açımdan önemsiz kalır ve bu durum üzücü olabiliyor.
- Düşlediğimiz aşkı yakalamak mümkün mü?
Aşk bilinmez. Zihninizde sınırlar koyamazsınız. Aşkın kapısını açtığınızda ve girdiğinizde artık sizden ziyade, düşüncelerinizden ziyade aşkın o yoğunluğuyla karşılaşırsınız. Ben bu kadarını istiyordum veya istemiyordum gibi bir şansımız yok.
- En sevdiğiniz aşk filmi?
Ben, aşk filmi seyretmeyi çok sevmem. Fakat en sevdiğiniz aşklardan biri derseniz; Mevlana ve Şems arasındaki aşk hep dikkatimi çekmiştir ve hoşuma gider.
- En sevdiğiniz aşk şarkısı?
Tabi bu sorular çok zor sorular ya! Politik sorulardan dahi zor… Ben her türlü şarkıyı severim. Daha çok türkü, klasik müzik severim. Bunun yanında batı müziğini de zevkle dinlerim. Berivan’da bir aşk şarkısıdır, Sarı Gelin’de... Belki düşünürsem birkaç şarkı türkü daha gelir aklıma ama şimdilik sevdiğim aşk şarkı ve türkü olarak bu gelir.
- “Erkekler ağlamaz” doğru mu?
Hayır, kesinlikle doğru olduğuna inanmıyorum. Erkekler sadece ağladıklarının bilinmesini istemezler, rahatsız olurlar ama erkeklerde ağlar. Kadına duygusal denir fakat birçok erkek de en az kadın kadar duygusaldır. Ancak ağladıklarının görülmesi onları rahatsız eder. Gözyaşı bir ihtiyaçtır, hatta tedavidir. Buna kadının ne kadar ihtiyacı varsa, erkeğinde bir o kadar ihtiyacı vardır.
- Aşk her şeyi affeder mi?
Aşk her şeyi affediyor da, sadakatsizliği affetmiyor.
- “Aşkın kanununu yazsam yeniden” diye bir şarkı bildiğimiz gibi. Aşka yeni bir kanun yazsaydınız nasıl bir kanun yazardınız?
Ben aşka kanun yazamam ama âşık olmayan insanda çok eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Burada çok iddialı da olmamak lazım… Bir gemiye benzetirsek aşkı, bindikten sonra rota sizin elinizde olmuyor. Bu nedenle aşka yeniden kanun yazmaya gayret etmenin anlamı yok gibi.
- Sorulardan birini bana yöneltin desem bana ne sorarsınız?
Vali Ahmet Turhan soruyor:  Yani öyle zor sorulardı ki… Ben de zor olabilecek bir soru yönelteyim o halde. “Aşk nedir” diye sorayım.
- Melek Barış: Aşk samimiyettir.
- Vali Ahmet Turhan’dan yorum:
Bir soruyu yüz kişiye sorduğunuzda eğer bir kitapta, bir yazıda, bir şiirde bir şeyi ezberleyip söylemiyorsa, yüz farklı cevabı vardır. Hepsinin ortak özelliği en insani, en ulvi ifadelerdir. Aşk bir sadakattir der doğrudur. Aşk acıdır. Aşk tabi ki samimiyettir. Samimiyetin en doruk noktasıdır. Çok cevabı olan bir sorudur bu ama hakiki cevabı bence yaşayan bilir, hatta yaşayan bile bunu ifade edemeyebilir. Mecnun Leyla’sına kavuştuğunda aşkı amacına ulaşmıyor. Yani belki deryadan okyanusa açılıyor. Ama tabi zor bir konuydu bu. Ben siz söylemeyinceye kadar bu tür bir konuda söylem geleceğine inanmazdım. Sizin samimiyetinizden cevap verdim. Yoksa bu tür bir mülakatla karşılaşmazdım. Çünkü çok zor bir konu… Bir de bizim insanlarımızın bazıları çok dar olabiliyor. Aşkı ifade ettiğinizde sadece karşı cinsle ilişkin diye algılıyor. Burada da tabi basının çok dar bir çerçevede sanatçı dediğimiz kişilerin günlük, haftalık ilişkilerine aşk yaşıyor şeklindeki ifadeleri aşka aslında bir hakaret oluşturuyor veya küçültüyor. Aşk öyle bir günlük, haftalık bir şey değildir. İnsani değerlerin en güzellerinden en yücelerindendir. Aşkta menfaat olmaz. Aşkta kibir olmaz. Aşkta ideoloji olmaz. Aşkta felsefe olmaz. Aşkta her şey olabilir ama temel özellik saflıktır. İnsanın en ulvi duygularının buluştuğu yerdir. Aşkı tele-volelerden veya magazinle anlatmak aslında bu topluma yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Aşkı Yunus Emrelerle, Mevlana’yla anlatmak gerekir. Aşkı öyle güzel anlatan şairlerimiz ozanlarımız var ki, aşkı onlarla anlatmak gerekiyor.