Özel biriyle karşılaşmak bazen bir dakikayı alır, onu değerlendirmek bir saati, sevmek bir günü, fakat unutmak bir ömrü alır. Adına aşk denir. Bin bir çeşit tarifle ömrüne ömür katılır. “Aşk bir beklentidir” denir. Oysa, beklemeye- bekletilmeye ve beklentiye tahammülü yoktur, yaşayanlar bilir.
Acı ve mutluluğun üç harflik ismidir aşk.
Saygıdır, inceliktir…
Sabırdır aşk. Kabullenmektir.
Bedenin her zerresinde hissedilen tatlı bir gezintidir.
Kucaklayan, sarmalayan kolların daha çok kenetlenmesidir. Mutluluktur.
Anlaşmaktır aşk. Uyumdur.
Yaşamın en zor anını bile gülümsemeye dönüştürmektir.
Korumaktır aşk. Sorumluluktur.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamamaktır. Neşedir.
Ve sıcaklıktır aşk. Koca bir yatağın minik bir bölümüne sığmaktır.
Sabahlara tatlı bir gülüştür. Gerçek bir düştür.
Güvendir aşk. Teslimiyettir. Sırtını dayayabilmektir.
Tazeliktir. Her gün yeni bir yönü keşiftir.
Sevgilinin yanında olmadığı her dakika yaşadığın yalnızlıktır.
Aşk özeldir, sadece sevdiğinle paylaşacağın bir öyküdür.
Yaşama karşı işlenen en masum suçtur.
Ve yaşamın sıradanlığına en soylu başkaldırıdır.
Vakitli değildir, çok vakti yoktur. Bekleme- bekletilmeye tahammülü yoktur.
Körlüktür aşk. Atalettir. Gönüllü hizmetkarlıktır.
Aklın eli, gözü, kulağı, pusulasıdır.
Ne yazık ki aşk, aklın kendisini yitirmesidir.
Kartal kadar yükseklerde uçmaktır, Aslan’ın pençesidir. Ceylan kadar hızlı koşmaktır.
Aşk nazdır…
Yürekten gelen sestir, sonu gelmez ihtirastır, dili tektir.
Kendinle hayat arasındaki en zarif bağdır.
Ve yaşam denen ırmağın durulduğu son kıyıdır.
Tatlı bir acıdır...