“… Kötü ışıklandırılmış vitrininden içeri umutsuzca bakan, kimliği gereğinden fazla sorgulanmış, ‘Merhaba!’dan çok, ‘Çıkar ulan kimliğini!’ denmişâ€¦ Yani sistem kendi verdiği kimliği zırt-pırt geri istemektedir…”

 

 “Doğduğu yer, yüzünden doğuştan kavgacı zannedilen ama pek çoğu kavgadan nefret eden kavgacı, esmer, cesur, korkak, çoğu Kürt, çoğu Türk çocuklardık…”

 

Dizelerin sahibi Yılmaz Erdoğan…

 

İçinde bulunduğumuz ‘açılım’ sürecini yukarıdaki dizelerde kurguladım…

 

Önce ‘Kürt sorunu’, ‘Kürt meselesi’,  â€˜Kürt açılımı’, ardından ‘Demokratik açılım’ dediler…

Kimleri hala ‘kavram’ telaşında…

Ne deniliyorsa denilsin, artık bu mesele çözülsün!

 

Yılların sorununu anlatmaya hiç gerek yok…

Ben de, bu satırları okuyanlar da, ‘Sorunun’ ne olduğunu çok ama çok iyi biliyoruz!

 

Herkes bir şeyler söylüyor… Çözüm önerileri türedikçe türüyor…

Problem, başka boyutlar kazanıyor!

 

Masaya yatırılan 30 yıllık sorunun çözümünde tek adres var: o da beyin…

Her şey beyinde başlar…

 

‘Kürt’ olduğu için;

Askerde,

Üniversitede,

İşte,

Evlilikte,

Arkadaş çevresinde,

Potansiyel terörist görülen ‘esmer’ ne yapsın?

 

Beyinlerdeki bu tabu yıkılmadıkça sorun asla çözülmez…

Tarihe düşen ‘kardeş’, ‘kalleş’ olarak görülmediği müddetçe sonuca ulaşabiliriz.

 

Doğudan ‘vatani görev’ için yola çıkan rütbeli ya da rütbesizden ‘terörist’ muamelesi gören;

Üniversitede öğrenciyken haberi bile olmadan gruplara bulaştırılan;

Esmer ya da kavruk olduğu için dayak yiyen;

Batılı bir güzele gönlünü kaptırıp evlenmek isteyen esmer, sırf nüfus kâğıdında Batmanlı, Diyarbakırlı ya da Hakkarili yazdığı için evliliğe uygun görülmeyen…

Tüm bunlara rağmen ‘kardeşçe’ yaşamayı istiyorsa…

Meseleyi, çözmek isteyenlerin artık daha cesur adımlar atması kaçınılmaz…

                          

Asırlardır birlikte yaşayan, aynı acıları, aynı sevinçleri paylaşan halklar, ısrarla barış istiyor…

Bu süreci provoke etmek isteyenlere alet olmadan hükümetin, kararlı adımlar atmasını temenni ediyorum.