Milletvekili Ayla Akat Ata, Başörtüsü, inancını yaşamak isteyen her kadının temel hak ve özgürlüğü olduğunu belirterek, “Mecliste bir konuşmamda, hak ve özgürlüklere açık çek vermeye hazır olduğumuzu söyledik. Ama siyasallaşan İslam’a; Ki  kadın nezdin de, bu türbanla siyasalaştı, biz buna karşıyız” dedi.

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Milletvekili Ayla Akat Ata ile kadınları ve sorunlarını, sorunların nasıl aşılacağını Melekçe sizin için konuştu. Akat, ilginç açıklamalarda bulunurken, Kadının hem kendi ezilmişliği, hem de feodalizmle mücadele etmek zorunda kaldığını söyledi. Temel değişim ve dönüşümün gücü yine kadındır dedi.

 

---- Ayla Akat Ata olarak parlamentoya gittiğinizden bu yana yaptığınız çalışmalar nelerdir?

 

Her insanın yaşamının belli dönüm noktaları vardır. Parti olarak 1991 den sonra meclise gittik. Bu halkın vekili olarak parlamentoya gitmeyi de aslında üniversite kadar önemli bir dönüm noktası olarak görüyorum. Meclis çatısı altında bu halkı temsil edebilmek, yasama faaliyetlerini icra edebilmek ve meclisteki yaşamın bir parçası olabilmek için ilk bir yıl bizim için öğrenme ve geliştirme süreci oldu.  Önceki dönemlerde meclise girmiş diğer partiler bize göre şanslıydılar. Fakat son 1,5 yıldır daha etkin bir muhalefet yürütüyoruz. Soru önergeleri, araştırma önergeleri, kanun teklifi gibi muhalefetin yapması gerekenlerin bir parçası da biz oluyoruz.

 

---- Çalışmalarınızı yeterli görüyor musunuz?

 

Özellikle değişmesini ya da çıkmasını istediğimiz yasalar vardı. Bu çerçevede ortak faaliyetlerimiz oldu. Fakat yeterli mi diye bakarsak, ben hala içinde bulunduğumuz yasama muhalefetini yetersiz görüyorum. Önümüzdeki süreçte daha iyi bir muhalefet yapacağımızı düşünüyorum. Şimdi çok daha iyi bir noktayız.

 

---- Bir kadın olarak parlamentoda ne tür sıkıntılarla karşılaştınız ve bunu nasıl aştınız?

 

Meclisteki kadın sayısını yükselten birinci partiyiz. Parlamento çatısı altına girdiğimiz günden beri bu görevin ağırlığıyla hareket ediyoruz. İlk etapta bizim nasıl giyindiğimizi, nasıl makyaj yaptığımızı, nasıl oturup kalktığımızı takip ediyorlardı ve bu onların gündemini oluşturuyordu. Böyle bir şaşırtıcı süreç yaşadık. Sonra tepki vermeye başladık. Konuyu böyle ele alırlarsa bundan böyle görüşmeyeceğimizi söyledik. Bize halkın bir milletvekili olarak yaklaşılması gerektiğini ifade ettik. Halkımızın siyasetini Türkiye’ye nasıl yansıtmak istediğimizle ilgilenilmesi gerektiğini anlattık. Kadının siyasetin ne kadarının bir parçası olabildiğini, Parlamento çatısı altında neler yapılabileceği ile ilgilenmesi gerektiğini söyledik  ve bunu başardık. Düzey, temsiliyet, ifade, hiç beklemediğimiz oranda

diyebiliyorlar artık. Ayrıca grup içinde her birimizin bağlı bulunduğu ilgili komisyonda almış olduğu görev dolayısıyla Parlamento çatısı altında yürüttüğüz muhalefetle dönem dönem parmakla gösterilmişizdir.  Bunun da gururunu yaşıyoruz.

 

---- 1924 ten buyana seçimler var ve bugüne kadar meclise arzu ettiğimiz kadar kadın gönderemedik. Şu anda bile 550 milletvekilinin sadece 50 si kadın. Sizce bunun nedeni nedir? 

 

Bizim partimizin tüzüğünde kota var. O nedenle kadının seçilebileceği yerlerde bu kotayı uyguluyoruz. Bu da bizim partimizin kadına önceliği ve aynı zamanda partinin takdir edilmesi gereken bir yönü. Parlamentoda siyasi parti kuramının değişmesi gerektiği yönünde bir kanun teklifi verdik. Siyasi partilerde kadın kotasının zorunlu olması gerektiğini teklif ettik. Tabii diğer partiler bununla ilgilenmediler. Hala bir kadın kotasının uygulanmaması ülkemiz açısından geri olduğumuzu gösteren bir konumdur.

 

---- Kadınlar için neden bir sınırlama var, neden kota?

 

Gönül ister ki kotaya gerek kalmasın ama toplumdaki yerleşik yargılar dikkate alındığında, erkeğin egemenlik haklarından çok kolay vazgeçmeyeceğini biliyoruz. Bu nedenle bir dönem için kota yasal bir zorunluluk olmalı ki, partiler yer versinler.

 

---- Kadınlar siyasete meyilli değiller mi, girmek mi istemiyorlar? Sizce başka bir nedeni var mı?

 

Bu bir aydınlanma, bilinçlenme ve eğitim işidir. Biz hala kadına kumanın ve berdel gerçeğinin kaderi olmadığını inandırmaya çalışıyoruz. Toplumda böyle bir bilgi ve yerleşik kanı varken, bir anda kadının siyasetin içinde yer alması gerektiği konusu çok anlamlı olmayabilir. Çünkü siyaset, erkeklerin yapması gerektiğine inanılan bir iş olarak görülüyor. Ben bir avukatım ve seçilinceye kadar bile, müvekkillerim bana Ayla Bey diyorlardı. Fakat şans verildiğinde, kadın birçok mekânda ve hizmet alanında erkek kadar ve erkekten daha iyi iş yapabildiğini göstermiştir.

 

---- 80 yıllık cumhuriyet tarihimizde sadece 1 kadın valimiz oldu.(Leyla Aytaman.) Sadece parlamento da değil, bürokraside de buna benzer bir durum var. Şu anda hiç kadın valimiz yok, sizce bu üzücü bir durum değil mi?

 

Ne yazık ki 80 yıllık Cumhuriyet tarihimizin sorunu bu… Kadınların sorunu değil. Eminim ki şans verilseydi Leyla Aytaman gibi birçok valimiz ve kadın kaymakamımız bu görevi layıkıyla yerine getirebilirlerdi. Bugün kadının bulunduğu her alanda ortaya koymuş olduğu tarz, hizmet ve anlayış takdir edilmiştir. Parmakla gösterilmiştir. Kadının iktidar alanında, güç ve yetkiyi kullandığı her alanda her tür davranışı tartışılıyor. Bu yüzden sorumluluğumuzun da iki kat daha fazla olduğunu biliyoruz. Yanlış yapmama noktasında erkekten çok daha şansız olduğumuz da bir gerçektir. Aydınlanma, bilinçlenme ve eğitimle bu aşılabilir. Fakat uzun soluklu. Kısa vadede ön gördüğümüz bir şey değil. Gelinen noktadan ümitliyiz. Çok mesafe kat edebiliriz.

 

---- Kadınların bilinçlenmesi sizce erkekleri ürkütüyor mu?

 

Bu bir iktidar alanı… Erkek egemen bir toplumuz ve tahlil ettiğimizde iktidar alanlarından vazgeçmeyen erkeği görüyoruz. Hem feodalliğin etkisi var, hem de toplumsal yargıların etkisi yaşanıyor. Bir erkeğin egemenlik alanını toplumda ikinci olarak görülen kadına bırakması çok zor… Benim kadar iyi yapamaz gibi bir anlayış var. Bu yüzden de kabul etmeme olayı var. Hala feodal değer yargılarının ve yapının hâkim olduğu mekânlarda kadın pek takdir görmez. Maalesef böyle bir süreç yaşıyoruz.

 

---- Kadın intiharları ile ilgili partinizin yaptığı bir araştırma ve çalışma var mı?

 

İntihar olayında açıkça biz çok huzursuzuz. Bu gibi vakaların magazinleştirilmemesi konusunda eleştiriyel yaklaştık. Kadının sesi sadece çığlık olacaksa bilimsel olarak yaklaşılmayacaksa medyada yer verilmemeli. 2000-2003 yılları arasında Dicle Üniversitesi tarafından bilimsel bir araştırma yapıldı. Sonuçlar o zaman kamuoyuyla paylaşılmadı. Aldığımız bilgilere göre raporda, özellikle çatışma ortamının intihar vakası üzerinde çok etkili olduğu,  kırsal yaşamdan kent yaşamına geçişte iki yaşam arasına sıkışıp kalmanın getirdiği psikoloji, kadının kendi kişiliğini, benliğini bir birey olma noktasında tanımlamayı başaramadığında sesini duyurmak için intiharı bir yöntem olarak benimsemesi bizi çok üzmüştü. O dönemler bir kadın temsilcisiydim. Şimdi Batman milletvekiliyim. Daha büyük bir sorumluluk altındayım. Fakat olaya halan magazinsel yaklaşıldığını görüyorum.

Bizim yaptığımız araştırmalara göre nedenler hala aynı…Bu da insanı üzüyor.

 

---- Kadın intiharlarını meclise taşıdınız mı?

Bir soru önergesi verdik bu konuda. Ama bir savaş kelimesini kullandık diye bakan bize geri gönderdi. Kişisel yorum var diye sorumuzu cevaplamadı. Daha sonra farklı bir düzenleme ile soru önergesini tekrar verdik. Henüz cevap almış değiliz.

 

---- Peki, sizce nedir çözüm yolu?

Çözümü bulabilmek öncelikle sorunu kabullenmekten geçer. Kabul edemediğiniz hiçbir sorunun çözümünü de bulamazsınız. Biz burada bir çatışma yok deyip, yaşanan sorunları bu gerçekten bağımsız olarak bir çözüm aramaya kalkışırsak, bulduğumuzu sandığımız her çözüm daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Bu bölgede kadının yaşadığı sorunlara çözüm olmamız gerekiyorsa, kadının bizimle ortak hareket etmesini sağlamak istiyorsak, öncelikli gördüğümüz bir takım sorunları ortadan kaldırmamız gerekiyor.

 

---- Nedir bu öncelikler?

 

…Bir ihtiyaç teorisi vardır. “İnsanlar aç kalmamalı, mutlaka giyinmeli, ısınmalı ama her şeyden önce güvenlik içerisinde olmalı.”  Bir bütün olarak yaşadığımız bu coğrafyada halkın yaşadığı sorunlarının da önceliklerinin de farkındayız. Her gün onlarca kadınla konuşuyor ve yaşadığı sorunları paylaşıyoruz. Türkiye’nin sadece siyasal anlamda değil, sosyal ve ekonomik anlamda da sorunlarının farkındayız. Sadece kadın cephesinden değil, işsizliği, fakirliği ve yoksulluğu bile tartışacaksak önce bu coğrafyadaki huzursuzluğun bitmesi gerekiyor. Yoksa hiçbir şekilde kalıcı bir çözüm bulunamayacaktır.

 

---- Batmanlı kadınlar size daha çok hangi sorunları taşıyor?

 

8 Mart Kadınlar haftası içerisindeyiz ve haliyle kadınlarla daha çok buluşuyoruz. Nasıl mücadele etmeleri gerektiği konusunda görüşüyoruz. Kuma, berdel, beşik kertmesi gibi kadının mağduriyetiyle sonuçlanan birçok olgu belki hizmet sürem boyunca en çok mücadele edeceğim şeylerden olacaktır. Fakat bir noktadan sonra çaresiz kalıyorsunuz.toplumsal dinamikler ortak hareket etmeli. Bir toplumun bütününün dönüşümü ve değişimi için tüm bireylerin buna inanması ve kabullenmesi gerekiyor. Kabullenmek öncelikle yönetenlerin iradesinden geçer. Yönetenler eğer bunu sosyal güvenceye kavuşturmazlarsa bir zorunluluk olarak halkın önüne koyarlarsa bu zaten es geçirilir. Bugün biz Batman’da intihar vakalarının üzerine bir kadroyla bir bilim ekibiyle ve bilimsel bir takım tedbirler alınarak gidilmesini istiyorsak buna da hükümetin ‘evet’ demesi gerekir.

 

---- Sizin kadınlardan beklentileriniz nelerdir?

 

Onları çok iyi temsil etme noktasında benim de onlardan çok beklentim var. Sonuçta bu toplumun erkekleri diyorlar ki; “Bizi de bir kadın yetiştiriyor”  O zaman yetiştiren bir kadın olarak görülüyorsa, yeni nesiller arasındaki köprü hala kadın ise, toplumun değişim ve dönüşüm noktasında da en önemli görev ve sorumluluk kadına düşüyor. Etkili olabiliriz. Temel değişim ve dönüşümün gücü biziz. Benim onlardan en büyük beklentim kendilerine inanmaları yönünde. Eşitlik ve özgürlük bizim içimizde olacak, buna inanmayan bir kesimi de değiştirmek gibi bir sorumluluğumuz var.

 

---- Zor bir süreç olacak gibi görünüyor, öyle değil mi?

 

Zor bir olay olduğunu biliyorum. Çünkü erkeğin feodalizmi nasıl beş bin yılık bir egemenliğe dayanıyorsa, kadının da feodalizmi beş bin yıllık bir ezilmişliğe dayanıyor. Kadın hem kendi ezilmişliği ve feodalizmle mücadele etmek zorunda, hem de erkeği değiştirmek zorunda.

 

---- Bu değişime önce erkekten başlamak gerekmiyor mu?

 

Bu konuda size katılıyorum. Biz erkeği dönüştürme projemizi harekete geçirdik. Bu bizim partinin bir projesi. Aydınlanma, bilinçlenme ve eğitim erkek içinde gerekli. Biri ezilmişlikten, biri feodallikten dolayı bilinçlenmesi gerekiyor. Toplumu bir bütün değiştirip dönüştüremeyeceğimizi biliyoruz ama önce kadının istemesi gerekiyor. Çünkü erkek egemen olduğu bu iktidardan kolay kolay vazgeçmeyecek.

 

---- Parlamentoda Hangi ülkenin dostluk grubu üyesisiniz? Faaliyetleriniz nelerdir?

 

İtalya Dostluk Gurubu üyesiyim. Fakat ne yazık ki,  bizim siyasi partinin hiçbir vekili henüz bu dostluk gurubu aktivitelerine katılamadı. Defalarca meclis başkanına sorduk ama mantıklı bir cevap alamadık.

 

---- Neden İtalya? Özel bir nedeni var mı?

 

İtalya’nın Türkiye’nin geçmişine benzeyen bir geçmişi var. Kendi içerisinde demokrasi sınavı vermiş, yerel özerklikleri olan bir ülke. Bizim de kendi modelimizi yaratacağız gibi bir özerklik talebimiz olduğundan dolayı, İtalya olursa daha makul ve mantıklı olur diye düşündüm.

 

---- Batman Üniversitesi ile ilgili gelişmeleri takip edebiliyor musunuz? Üniversitesi ile ilgili son gelişmeler nelerdir?

 

Batman Üniversitesinin bölümleri ile ilgili bir soru önergesi verdik. Petrolle ilgili bölümlerin artırılmasını talep ettik fakat hala bu konuyla ilgili bir cevap gelmedi. Üniversitenin toplumsal değişim ve dönüşüm noktasında çok önemli olduğunu bildiğimden dolayı çok önemsiyorum. Fakat maalesef henüz istenilen noktada değiliz.

 

---- Parlamentodaki diğer partilerin kadın milletvekilleriyle ilişkileriniz ne durumda?

 

Biz parlamentoya gittiğimizde dedik ki, kadın politikaları boyutuyla partiler üstü bir ittifak kuracağız. Bunun defalarca altını çizdik. Ama ne yazık ki ne AKP, ne CHP, ne de MHP’nin kadın milletvekillerinin böyle bir yaklaşımını göremedik. Kadın erkek eşitliği konusunda bir komisyon oluşturulması gerekiyordu, fakat bunun için bir mutabakat sağlanamadı. Her siyasi parti kendisi verdi. Bu ülkenin her tarafında kadın yaşıyor ve ortak sorunları var. Eğer bir eşitlik sorunu yaşanıyorsa bu sadece bu bölgeye özgü bir sorun değil. Her zaman daha çok isteyen daha çok tartışır, galiba biz bu yüzden bunu daha çok tartışıyoruz.

Bu arada parlamentoya gelen kadın erkek eşitliğinin adı da fırsat eşitliği olarak değiştirildi. Ama bunun çıkması da bir nokta. Komisyon önümüzdeki aylarda çalışmaya başlayacak.

 

---- Türkiye’de hala bir başörtüsü sorunu karşımızda dururken, CHP’nin çarşaflı kadınlara rozet takmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Türban ve kuran kursu yaklaşımında samimi bulmuyorum. Hiçbir siyasi partinin hiçbir temel argümanından vazgeçmemesi lazım. Başörtüsü, inancını yaşamak isteyen her kadının temel hak ve özgürlüğüdür. Bunun önüne engel konulmamalıdır. Mecliste bir konuşmamda, hak ve özgürlüklere açık çek vermeye hazır olduğumuzu söyledik. Ama siyasallaşan İslam’a, ki  kadın nezdin de, bu türbanla siyasalaştı biz buna karşıyız.

 

---- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle, kadınlara özel bir programınız var mı?

 

8 Mart programımız başladı. Batman da yine partimizin içinde bulunduğu Demokratik Kadın Meclisinin de içinde bulunduğu Demokratik özgür kadın öncülüğünde Türkiye’nin her tarafında olduğu gibi Batman’da da bir programımız var. Dünya Kadınlar Günü Şenliklerle kutlanacak. 8 Mart’ın anlam ve önemi ile ilgili bir araya gelip kadınları bilinçlendirmek için toplantılar yapılıyor. Ayrıca kuma gerçeği ile ilgili belgeselimiz var.

 

---- Kadınların bu toplantılara ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Çok iyi hatta beklentilerin bile çok üstünde. Kadınların konuşmak için söz alması beni inanılmaz mutlu ediyor. Fakat çözüm olma noktasında tıkandığımızda oluyor bu durumda buruk ayrılıyorum. Fakat her toplantı sonunda bu noktada da daha çok mücadele etmem için hırslanıyorum. Bu toplumda kadının yaşadığı kaderi değil.

 

---- Kendinizi başarılı buluyor musunuz?

 

Bir insan hakları savunusu olarak sempati yerine empati yapmayı öğrendim ve çözüm için mücadele ettim. Bir dönem insan hakları savunucusu olarak bu gibi sorunları yargıya taşıyıp orda çözmeye çalışırken şimdi ise yasayı çıkaran mekândayım. Kadını koruyan toplumsal yaşam içerisinde eşit kılabilecek her türlü yasama faaliyetinin bir parçası olma arzusunun dışında bu sorunları tartışabilmek ve mevcut yasalara rağmen yapabildiğim noktasında başarılıyım. Fakat yapabildiğim noktasını çok az gördüğüm için kendimi yetersiz ve başarısız görüyorum. Daha iyisini yapma arzusu içerisindeyim.

 

---- Kısa bir zamanda vatandaşın sempatisini kazandınız, bunu nasıl başardığınızı bizimle paylaşır mısınız?

 

Toplumda bir yönetilen olarak, siyasetçilere baktığımızda halkın onlara verdiği yetkiden korkmadığını, söz verdikten sonra yapmadıkları halde utanmadıklarını görmüştüm. Ve sizinle yaptığımız ilk röportajda, “ben bir siyasetçi olacağım ama korkmayı da, utanmayı da bileceğim” demiştim. Bu noktada kendimi hala tutmaya çalışıyorum. Çok büyük sözler vermiyorum, ama verdiğim verebildiğim sözleri de yerine getiriyorum. Bizim mücadelemiz kadın mücadelesi olarak da halkın mücadelesi olarak da uzun soluklu bir mücadeledir. Halkımız bunu takdir ediyor. Ne mutlu bize ki, onları kıracak hassasiyetlerini görmezden gelecek bir tavır ve yaklaşım içinde olmadık. Ama yine de biz bu sevgi ve saygı karşısında mahcubuz.

 

---- Yerel seçimde DTP sizce ne yapar?

 

Partimizin burada bir tabanı var ve ben bu tabana güveniyorum. 60 bin oy alırız diye bekliyorum.

 

---- Son olarak kadınlara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

 

Demokratik özgür kadın hareketi olarak, kadını toplumun değişim dönüşüm gücü olarak görüyoruz.  Belki bu ses Amerika’dan çıkmıştı. Dokuma işçileri eşit işe eşit ücret demişti ama bugün ekonomik ve sosyal yaşamda da kadınların vermiş olduğu bir eşitlik mücadelesi var. Tüm kadınları bu mücadelenin bir parçası olmaya çağırıyorum. Sizin aracılığınızla tüm kadınların gününü kutluyorum. 8 Mart’ta da halay çekmeye davet ediyorum.