Bir felsefeniz yoksa eğer, günün birinde tüm hayatın bir yalan olup olmadığını merak ederken görebilirsiniz kendinizi.

 

       Bir felsefeniz yoksa eğer, hayatınızı başkalarının isteklerine göre yaşamak zorunda kalabilirsiniz.

 

       Bir felsefeniz yoksa eğer, manevi pusula hizmeti görecek bir sloganınız da yok demektir.

 

       Ve bir felsefeniz yoksa eğer, nasıl yaşamak istediğinize ve neyi hedeflediğinize dair iyi seçimleriniz de olmamış demektir.

 

       “Neleri bilmediğini bilmektir.” der Sokrates felsefe için,

 

       Platon’un tanımı ise, “ Doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır.”

 

       “İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir” der Aristoteles.

 

       Campenella  ise “Eleştiri” olduğunu söyler.

 

      Filozof   Epikurus “Mutlu bir yaşam sağlamak için, tutarlı eylemsel bir sistemdir” diye tarif eder.

 

      Aselmus  ise “İnanılanı anlamaya çalışmaktır” der.

 

       Felsefe bir düşünme yetisidir. İnsanın yaşamını, değerlerini ve amaçlarını sorgulayan, bu alanda insan yaşamının ve eylemlerinin kendilerine dayatacağı genel ilkeleridir.

 

       Felsefesiz bir yaşamın sonu  keşkelerimize çıkar. Keşkeler de pişmanlıklarımıza…

 

       Bu hayatta korkuya yer yoktur. Cesaret ister. Büyük riskler büyük bir hayat, küçük riskler ise küçük bir hayatı getirir. Tercihlerimiz yaşam biçimimizi belirler.

 

       İnci arayan bir dalgıcın çok derinlere inmesi, hiç kimsenin gidemediği yerlere gitmeye hazır olması gibi…

 

       Bir kozanın kaderidir kelebek olmak, ancak cesur olursa yumağın içinden çıkabilir ve kabuğunu kırarak gökyüzüne kanat çırpabilir.

 

       İnsanoğlunun hikayesi de buna benzerdir. Ne yaşayacağını baştan bilmez. Açılmamış kapıları zorlayıp açmazsa, bir anlamda tıpkı koza gibi açılmadan yok olmaya mahkum olur.

 

 

       “Köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı,

 

       Çünkü; ekmeklerini köleler veriyordu onlara.

 

       Köleler ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapmıyorlardı,

 

       Çünkü; ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara.

 

       Ve yıkıldı gitti Likya .

 

 

       Köleler felsefe kaygısı çekmedikleri için ekmek yapıyorlardı,

 

       Çünkü; felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara.

 

       Felsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri için ekmek yapmıyorlardı,

 

       Çünkü; kölelerini felsefe veriyordu onlara.

 

       Ve yıkıldı gitti Likya.

 

 

       Felsefenin ekmeği yoktu,

 

       Ekmeğin felsefesi.

 

       Ve sahipsiz felsefenin ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.

 

       Ekmeğin sahipsiz felsefesini,

 

       Felsefenin sahipsiz ekmeği.

 

       Ve yıkıldı gitti Likya.

 

       Hala yeşil bir defne ormanı altında…”

 

       Felsefesi olmadığı için yok olan bir kavmi ‘ Defne Ormanı’ adlı bu şiirinde dile getiren Melih Cevdet Anday  aynı zamanda felsefenin de önemini vurgulamış.

 

       Geçmişten geleceğe yol alırken, hatalarımıza bakarak büyürüz ve tecrübeyle gelir en doğru kararlarımız.

 

       Bir insanın yaşayabileceği en büyük pişmanlık ömrünün sonuna vardığında hayallerinin yaşanmamış olduğunu görmesidir.

 

       Bilgi ve sevgiye ihtiyaç duyduğumuz sürece felsefeye de ihtiyaç duyarız.

 

       Yok olmamak anlamlı bir yaşam sürmek ve varoluşumuzun nedenini bilerek bilinçli bir şekilde yaşamak için:

 

       İlle de felsefe diyorum…