İşte bir ramazan ayını daha, acısıyla ve tatlısıyla gerilerde bırakmak üzereyiz. Bu ayda insanların merhamet duyguları biraz daha farklı işler. Zaten oruç tutmamızdaki maksat da bu değil midir?

       İftar saatindeki telaşı görmek ayrı bir haz verir insana. Herkesin elinde poşetler. Yayalar arabalara, arabalarda yayalara geçit vermezken açlığın insanları nasıl da zavallı bir hale getirdiğini görmek ise üzücü bir durum. Çoğumuzun telaşı bir an önce evde hazırlanan envai çeşit yemeklere iftardan önce yetişebilmek.

       Soframızda çoğu zaman hangi çeşit yemek yiyeceğimize karar veremezken bir tek çeşidi bile bulmakta zorlanan ailelerin olduğunu acaba o an kaçımız hatırlayabiliyor. “Hadi! Bugün de soframı alıp komşuma gideyim ve olanı onunla paylaşayım” diyebiliyor…

       Peki, yoksulluk bir tercih mi? Elbette ki! Değil dediğinizi duyar gibiyim. Hatta Cenabı ALLAH’ ın kulunu sınadığı en zor imtihanlardan biri. Kimi zevki sefa içinde nereye savuracağını bilmeden yaşarken kimileri ise bir lokma ekmeğe muhtaç yaşam mücadelesi veriyor. Bu tablo sadece bizim değil birçok ülkenin de acı gerçeği…

 BATMAN İÇİN GEREKLİ…

       İlimizde, bu ramazanda da gösterişli sofraları görmedik tıpkı geçen ramazanda olduğu gibi. Bu güzel gelişmeyi Sayın Valimiz Dr. Recep Kızılcık’a borçluyuz. Gösterişten öte olmayan bu tür davetlere katılmayan bir mülkü amire sahipken Batman, farklı bir sonuç da beklemek yanlış olurdu.

       Sayın Valimizin, iftarını kuş sütünün bile eksik olmayacağı sofralarda açabilme imkânı varken bunun yerine dar gelirli ailelere konuk olmayı tercih etmesi kendisinin ne denli erdem olduğunu göstermektedir. İlimize geldiği günden bu yana hep güzel projelere imza attı ve Batman’ın gülen yüzü olmayı başardı.

       Makam Valisi olmak yerine halkın içinde olmayı tercih ediyor. Vatandaşı yalnız bırakmıyor. “Bende sizlerden biriyim” diyor ve sorunlarını dinliyor. Sadece dinlemekle kalmıyor aynı zamanda çözümde oluyor. Hep daha iyi bir Batman modeli için durmadan gayret ediyor. Sorunların basamak basamak kendisine ulaşmasını beklemektense, basamakların en altına inip direkt vatandaşla muhatap oluyor. İnsani yaklaşımlarıyla halkın sevgisini ve saygısını kazanıyor. Yaptığı çalışmalarla takdire şayan olan Sayın Valimiz Dr. Recep Kızılcık için söylenebilecek tek şey Batman için gerekli ve önemli olduğudur.

SORUNLARI DİNLİYOR…

       Takdire şayan olan biri daha var ki, o da Sayın Valimizin güzel yürekli eşi Bayan Sema Kızılcık. 

       Sema Hanım eşini yalnız bırakmıyor hatta çoğu zaman daha aktif etkinliklerde bile bulunup bir çok hayırlı işe imzasını atıyor. O da eşi gibi her akşam iftarını başka bir evde açıyor ev halkını hem onu re ediyor hem de sorunlarına çözüm olmaya çalışıyor.

       İftara gidilen evlere, Bayan Kızılcık’ın nazik daveti üzerine zaman zaman bende konuk oldum. O atmosferi bende yaşadım. Ev halkının ne kadar mutlu olduğunu ve şaşkınlıktan ne yapacağını bilemediğini gördüm. Öyle ya! Bugüne kadar kaç vali ya da vali eşi kendilerine konuk olmuştu ki; en yakın komşuları bile evlerine pek uğramazken böyle bir ziyaret şaşkın etmesinde ne etsin. Ücra köşelerde, kimsenin varlığından bile haberi olmadığı bir ailenin iftar sofrasını paylaşan bir vali eşinin bulunması elbette ki onur vericiydi.

BAL ARILARI…

       Bayan Kızılcık eli boş gitmiyordu, aynı zamanda sofrasını da berberinde götürüyordu. Konaktaki personele rağmen yemeği kendisi pişiriyor ve bundan keyif alıyordu

       Emniyet müdürümüzün eşi Fatma Öksüz, Vali Yardımcılarımızın eşleri, Suna Mercan, Funda Varol ve Özel İdare Müdürümüzün eşi Gıriye Toprak’ da Bayan Kızılcık’a yardımcı olmak için üzerlerine düşeni canla başla yapıyorlardı.

       Bayan Kızılcık Çiçeğinin etrafındaki bu bal arıları, her akşam iftar saatinden önce pişirdikleri yemeklerle birlikte konağa gelmekte ve konuk olacakları eve bir minibüsle gitmektedirler.

MAKAM ARACI YERİNE MİNİBÜS…

        Makam aracı yerine minibüs tercih etmelerinin nedenini ise vatandaşla daha sıcak bir iletişim kurabilmek ve makamların ulaşılmazlığı tezini yıkmak olduğunu söyleyen Bayan Kızılcık’ı doğrusu bu ince düşüncesinden dolayı kutluyorum.

MAKAMLAR GEÇİCİDİR…

       Bayan Kızılcık, sosyal etkinliklerle ilgili yaptığı bir açıklamada da “Her şey Allah rızası içindir, makamlar gelip geçicidir. Her makamın bir vebali vardır. Sefasını sürmek kolay ama ben kolay olanı yapmaya gelmedim. Benim evim halkın evi. Önemli olan nereden geldik neredeyiz ve nereye gideceğiz sorgulamasını yapabilmek. Ben bu doğrultuda hareket ediyorum. Ne oldum değil ne olacağım diye düşünmeliyiz. Her şey gibi tüm makamlar da geçicidir. İnsana insanca yaklaşılmalıdır. Gece başımı yastığa koyduğumda o günde birini sevindirmenin ve elimden geldiğince yardım edebilmenin huzurunu yaşıyorum. Gönül isterdi ki bu yardımlar daha büyük boyutlarda olabilse ve herkese koşabilsem. Herkesin derdine ortak olup çözüm olabilsem. İnşallah Allah bana bunu da nasip eder diye dua ediyorum.” Dedi.

DOKTOR OLACAĞIM

       Konuk olduğumuz evde, bir ara gözüm Tuğba Üzden’e takıldı. Hayranlıkla Sema Hanıma izliyordu. Tuğba Eğitimde Bende Varım Derneğinin bur siyerlerden biriydi. l6 yaşındaydı babası ticaret yapmış ve iflas etmişti. Bir dönem iyi koşullarda yaşarken şimdi ise maddi desteğe ihtiyacı vardı. Abisi garsonluk yaparak geçimlerini sağlamaya çalışıyordu.

       “Bugün çok mutluyum ve heyecandan ne diyeceğimi bilemiyorum” diyordu Tuğba duygularını anlatırken “Sema Hanımı mahcup etmeyeceğim okuyup doktor olacağım. Onun karşısına doktor olarak çıkacağım bana burs veriyor ve beni okutacak. Bugün bizim eve iftara gelmesi ise gerçekten çok güzel bir duygu ve bu duyguyu tarif etmek çok zor.”diyen Tuğba’nın gözleri nemlenmişti…

       Sadece Tuğba değildi, bu gibi mutlu anları ve duyguları yaşayan, diğer evlerde de sonuç aynıydı. Ayşe’si’, Şehmuz’u, Ali’si vs. vs… Herkes anlatılmaz duygular yaşıyordu. Bir valinin eşiyle aynı sofrayı paylaşmanın aynı ekmeği bölüşmenin vermiş olduğu mutluluktu bu…

SEVGİ YEMEĞİ…

       İftar saati yaklaşıyordu ve ezan okunmak üzereydi. Sofra kurulmuş, yemekler dizilmişti Ev halkındaki heyecan görülmeye değerdi.

       Bayan Kızılcık’ın beraberinde getirdiği tüm yemekler büyük bir özenle hazırlanmıştı. Herkesin pişirdiği yemeklerde olduğu gibi onun da yemeklerinde biraz tuz, biraz baharat, biraz yağ vardı. Ama lezzeti farklıydı. Çünkü O;

       Yemeklerinin malzemesini iç dünyasından alıyordu. İçine de:

       Bir ölçek anlayış,

       Bir ölçek tebessüm,

       Bir ölçek nezaket,

       Bir ölçek ilgi,

       Bir tutam gökkuşağı,

       Ve bol miktarda sevgi katıyordu.

       Kendine ve yaptıklarına hem inanıyor hem güveniyor, Bütün bunları inancıyla harmanlıyor bu da yemeklerine lezzet katıyor ve ortaya sevgi yemeği çıkıyor

       Paylaştıkça çoğaldığını biliyor ve tadını daha iyi alabilmek için de yalnız yemiyor.

       Aslında hemen hemen hepimiz, bir kez bile olsa pişirdiğimiz yemeği başkasıyla paylaşacak imkânlara sahibiz. Maddi bir katkı sunamazsak bile başını okşamamızı bekleyen bir dünya dolusu çocuk var ve inanın ki, onların ihtiyacı olan tek şey sadece ve sadece bir tebessüm. Sevgiyle başlarını okşayacak bir el onların yüreğini ısıtmaya yetiyor…

       Bir ramazan ayını daha geride bırakırken, özellikle kadınlarımıza seslenmek istiyorum.

       Sayın Sema Kızılcık’ı;  yaptığı faydalı işler ve izlediği yol ile kendimize örnek almaya ve bu zincirin bir halkası olmaya ne dersiniz?