‘Bir varmış bir yokmuş la başlar tüm masallar’ tıpkı Leyla Şahin ve Fırat Kutlu ‘nun öykülerinde olduğu gibi…

 

       Leyla Şahin l971 Diyarbakır doğumlu. On kardeşler. Beşi kız  beşi erkek. Baba daha sonraları İskenderun’a yerleşmiş. Leyla  ilkokul 3.üncü sınıftan terk. Hemşire olmak istemiş. Fakat babası okutmayacağım demiş ve okuldan almış. Hayal bile kuramamış. Kaderin ona getireceğini umut ettiği mucizeleri beklemiş durmuş.

 

       Öyle çok şey varmış ki tadını alamadığı ve yaşayamadığı, bu nedenle hayatının çoğunu keşkelerle geçirmişâ€¦

 

       Hep okumak istemiş ama olmamış sonra çalışmak istemiş, ayaklarının üzerinde durabilmek ve kendine biraz daha güvenebilmek için. O da olmamış evin işini yapmaktan yemeğini pişirmekten  buna da fırsat verilmemiş. Anlayacağınız  hayallerinden hep sıfır almış.

 

       Sonra bir gün evleneceksin demişler ve akrabası olan Fırat Kutlu’yu göstermişler. Fırat Leyla’nın dayısının oğlu.

 

       “akraba evliliğini pek düşünmüyordum fakat Fırat’ı beğendim ve bir anda oluverdi” diyordu Leyla. İçinde fırtınalar kopsa bile yüzünden tebessümü eksik etmiyordu. Sempatik bir kızdı. Fedakar ve vefalı. Hayatı boyunca bir çok şeye boyun eğmiş ve zaten başka çarem de yoktu diyerek payına düşenlere hep razı olmuş. “Fakat bu evliliği bende istedim  benim de rızamla oldu” diyordu.

 

       Fırat’ı beğenmiş ve bu evliliği kabul etmiş, en azından evleneceğim insanı sevdim ve bu alanda hayalim gerçek oldu diye sevinmiş. Sevinmiş  sevinmesine ama bu sevincini de buruk yaşamaya başlamış çünkü evlenmeleri  için gerekli olan düğün, kap kacak ve edevatı bir araya getirecek maddi imkanı pek yokmuş Fırat’ın. Beklemek zorunda kalmış bu bekleyiş o mucize  haberi alıncaya kadar tam 3 yıl sürmüşâ€¦

 

       Fırat Kutlu ise 28 yaşında ilkokul mezunu onun da yaşamı Leyla’nın kinden pek farklı değil. Öğretmen olmak istemiş fakat okuyamamış.Bu içinde bir ukde olarak kalmış.

 

       İki evlilik yapmış babası. İki anneden de kardeşleri var. 10 kardeşler. Babası, Fırat ve kardeşlerinin ne yaşadığından bi haber olarak, ikinci eşiyle köyde yaşıyor.

 

       Evin sorumluluğunu küçük yaştan beri omuzlayan Fırat bir tüp gaz bayiinde geçici  işçi olarak çalışıyor. Onun da farklı bir hayal dünyası var, fakat “ Hayat her zaman beklentilerimize cevap olmuyor” diyor .

 

       “Aslında ben de okumak istiyordum, hem de çoookk. Ama olmadı. Babam evin tüm sorumluluğunu bana bıraktı. 5 kişiye bakmak zorundaydım. Ev kirası, mutfak masrafı, her şey para ister ve bekler. Okumak bana çook uzak bir hayal olarak kaldı.

 

       Evlenmem için dayımın kızını önerdiler. Onlar İskenderun da oturuyorlardı. Aslında bende akraba evliliğini  hiç düşünmemiştim fakat  Leyla’yı beğendim. Belki de birbirimizden uzakta yaşadığımız ve kardeş gibi büyümediğimiz içindi.

 

       Bu evliliği istedim ama maddi durumum ortadaydı, gerçi dayımlar evlilik için istenen altın çeyiz gibi şeylerde beni sıkıntıya sokmamışlardı fakat yinede bir ev için olmazsa olmazlar vardı ve benim onları almam gerekiyordu. Maaşım ortadaydı, asgari ücretle çalışıyordum. Ev kiraydı ve 5 kişiye bakmak zorundaydım. Bu nedenlerden dolayı nişanlı kalmamız tam 3 yıl sürdü.”

 

       Fırat ve Leyla ikisi de, ‘akraba evliliği düşünmüyorduk’ ama birbirimizi beğenince bir anda oluverdi’demişlerdi. Fakat, gel gör ki düğün dernek öyle bir anda oluverecek şeyler değildi. Belli bir maliyet gerekiyordu. Bu da damat adayı olan Fırat’ta yoktu. Fırat bunun için daha çok çalışmalı ve para kazanmalıydı. Ailenin yükü onun sırtındayken ve asgari ücretle çalışıyorken,  bunu ne kadar başarabilirdi. Anlayacağınız iki gönül bir olunca samanlık seyran filan olmuyordu. Seyran olabilmesi için tam 3 sene beklemişti ama yine de olmamıştı ta ki! Bayan KIZILCIK’tan ona gelen  sürpriz habere kadar…

 

       Fırat durumu şöyle anlatıyordu ve anlatırken de her fırsatta memnuniyetini de dile getirmeyi ihmal etmiyordu.

 

       “Bir gün çalıştığım işyerine Sayın Valimizin değerli eşi alışveriş yapmak için gelmiş. Patronum ise, daha önce gazetede Bayan KIZILCIK’ın maddi durumu iyi olmayanları evlendirmek için başlattığı ‘El Ele Verelim, Evlendirelim’ projesiyle ilgili yazıyı okumuş, bu yazıya istinaden benden bahsetmiş maddi durumumun kötü  olduğunu ve bu nedenle evlenemediğimi anlatmış.

 

       Sema Hanım da gelip beni gördü evimi durumumu gözden geçirdi. Gerçekten söylendiği gibi mi diye beni araştırdı bunun sonucunda bana düğün yapacaklarını söyledi.

 

       İşte o andan itibaren ben bambaşka biri oldum. Hayat bana daha güzel gelmeye başladı. Benim de elimden biri tutuyor ve bana destek olacağını söylüyordu. Bu mutluluğu tarif edemiyordum. Tek söylemek istediğim ALLAH kendisinden razı olsun… O olmazsa kim bilir bu evlilik daha ne zaman gerçekleşirdi…

 

       Her şeyimizi Sema Hanım aldı. Biz sadece beğendik. Bu hayatımda başıma gelen en güzel şeydi… babam bile bana böyle bir iyilikte bulunmadı. Şu an duygularımı dile getirecek kelime bulamıyorum. Hem evimi kurdu. Hem düğünümü gerçekleştirdi. Kına gecemi bile yaptı. Parmağıma kınamı o sürdü inanıyorum ki böyle güzel yürekli bir insan parmağımı kınaladığı için çok mutlu bir yuvam olacak. Hayatımda ilk defa istediğim her şey oldu ve bunu Sema Hanıma borçluyum. O  gerçekten çok iyi niyetli bir insan. Hep anlatırlardı duyardık ama çok ta inanamazdık. Fakat  tanıyınca Sema Hanım için söylenenlerin az bile olduğunu  söyleyebilirim. O yufka yürekli, içinde Allah sevgisi korkusu olan bir hanımefendi. Allah tekrar tekrar ondan razı olsun.”

 

       Bu düğün için yapılan her şeyi ta başından beri yani projenin ilk aşamasından bu yana adım adım bilip izleyenlerdenim…Bayan KIZILCIK evlendireceğim dedi ve evlendirdi. Geldiği günden buyana söylediği ve yapacağım dediği her şeyi yapıyor. Hiçbir şeyi askıda bırakmıyor. Bu nedenle Fırat’ın Bayan KIZILCIK için söyledikleri az bile. Yapılan çalışmaları hep gözlemledim ve yerinde gördüm. Sema Hanım belinde yaşadığı sağlık sorununa rağmen saatlerce bu düğün için ayakta duruyordu. Evin her bir paçasıyla tek tek ilgilendi, eksik bir şey var mı diye durmadan sorup soruşturdu. Yaşadığı heyecan  her halinden belli oluyordu. Sanki kendisi için ev kuruyor gibi bir hali vardı. Mutlu ve gözleri ışıl ışıldı. Güzel bir ev ve düğün gerçekleştirmek istiyordu, bunu başardı. Bu nedenle yaptıkları takdire şayandır ve söylediklerinin arkasında durduğu için kendisini kutluyorum.

 

       Evet! Bayan KIZILCIK bunu gerçekleştirdi fakat bu aynı zamanda bir ekip işiydi. Özellikle Vali Yardımcılarımızın eşleri, özel idare müdürü genel sekreterinin eşi ve diğer bazı  kurum müdürlerimizin eşleri de bu projenin içinde yer almışlardır.

 

       Bayan KIZILCIK kadınların içindeki dayanışma ruhunu ortaya çıkarmış ve harekete geçirmişti. Böylece  titiz çalışmaları sonucunda muhteşem bir düğün ortaya çıkardı.

 

       Özellikle son on gün Vali Yardımcımız Aziz Mercan’ın eşi Suna Mercan ve Özel İdare Genel Sekreteri Yusuf  Karatoprak’ın  eşi Griye Karatoprak’la birlikte çarşı çarşı dükkan dükkân dolaşıp eksikleri gidermeye çalışmışlardı.

 

       Esnafımız da  bu konuda elinden geleni yapmıştı. Gerekli olan desteği esirgememiş

 

karınca kararınca katkıda bulunmaya çalışmışlardı ve Bayan KIZILCIK’a  çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorlardı.’bize düşen her şeye hazırız’ diyorlardı.

 

       Leyla Şahin ve Fırat Kutlu’ya ait bu evi kurmak ve düğünlerini yapmak  l5 milyara mal olmuştu. Ev için gerekli her şey vardı. Yani, yok yoktu…

 

       Evi şöyle bir gezdim neler var neler yok diye…İlk dikkatimi çeken, masanın üzerindeki dantel örtüler ve biblolardı. Tuvalet masasının üzerinde  benim evde bile olmayan güzel bir makyaj seti vardı. Mutfaktaki erzaklar arasında bulunan  patates cipsi de dikkat çekiciydi. Kim bilir beklide, yeni evli çift çocukluklarını yaşamak isteyebilirler düşüncesiyle konmuştu. Bunların yanı sıra  banyodaki temizlik malzemelerinin yanında duran, şu  anda  bile belki çoğumuzun evinde bulunmayan kulak temizleme çubuğuydu. Diş fırçası ve macunu da vardı. Çamaşır kirli sepeti de yerini almıştı.

 

       Sema Hanımın özel hediyesi olan  avizeler ise çok şirin duruyordu. Mutfağa bir çuval un bile konmuştu. En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş ve yapılmıştı. Aslında bunlar daha sonra da  alınabilecek şeyler olmasına rağmen şimdiden tamamlanmıştı. İşte bu bir incelikti.

 

       Büyük eşyaların hepsi vardı. Çamaşır makinesi, şohpen, buzdolabı, televizyon, fırın, yatak odası, gardırop, oturma grubu, yemek masası, perdeler, halılar, yolluklar. Hatta havalar çok sıcak olduğu için Bayan KIZILCIK bir vantilatör bile hediye etmişti. Bir çok insanın yıllarca kuramadığı evi kurmuştu. Biraz daha rahat etmeleri için 4 aylık kiralarını da ödemişti.

 

       Sıra düğündeydi. Gelin ve damadın evine düğün gecesinden bir gün önce son kez gidildi. Hem ağız tadı denen gelenek yerine getirildi hem de bir eksik var mı diye bakıldı.

 

       Bir tepsi baklava ve meşrubatları da alarak Bayan KIZILCIK ile birlikte evi görmeye gittik. Hem tatlımızı yedik hem evi son kez şöyle bir gezdik.

 

       Bu arada damat da sevincinden eline sazını almıştı. Keyfimiz yerindeydi.Hem çalıyor hem söylüyorduk… Bundan iyisi can sağlığıydı.

 

       Gece kınaya gittik. Kınada ilk dikkatimi çeken pek kimsenin olmayışıydı. Demek ki insanın maddi durumu iyi olmayınca ve gariban olunca yanında kimse de olmuyormuş. Oysa ki zenginlerin düğünlerinde oturacak yer bulamazsınız…

 

       Kına gecesinde yöremize has olan kemençe çalınıyordu. O bile unutulmamıştı. Sıra kınaya gelince Bayan KIZILCIK tepsiyi eline almış ve halay çekmişti. Olması gereken her şey yapılıyordu. Gelinin avucuna altınıyla beraber kınasını koydu. Tüm gelenekleri yerine getiriyordu. Tek amacı gelin ve damadın kendilerini buruk hissetmemelerini sağlamaktı…

 

       Evet belki yanlarında büyük bir insan kalabalığı yoktu belki ceplerinde çok paraları da…ama yanlarında insana değer veren ve her şeyi ALLAH rızası için yapan, bundan da büyük mutluluk duyan  Bayan KIZILCIK vardı. Buda onlara yetiyordu. Leyla ve Fırat gerçekten çok mutlulardı.

 

       İşte nikah ve düğün anı. Yani damat ve gelin için 3 yıl aradan sonra beklenen an…

 

       Kültür merkezi müdürlüğünün bahçesi düğün için hazırlanmıştı. Yine bir düğünde olması gereken her şey düşünülmüştü sazlar ve sözler eşliğinde güzel bir düğün yapıldı.

 

       Nikah şahitleri olarak Bayan KIZILCIK evlendirdiği çifte mutluluklar dileyerek mikrofonu sayın Valimize uzattı. 3 yıl nişanlı kalan Leyla ve Fırat çiftinin daha fazla ayrı kalmalarına gönüllerinin razı olmadığını söyleyerek söze başlayan Sayın Valimiz evliliğin  önemine değinerek, yeni evli çifte her iki cihanda mutluluklar  diledikten sonra Saygıdeğer  eşine çalışmalarından dolayı da teşekkürlerini iletti.

 

       Çalsın sazlar söylensin sözler dendi halaylar çekildi…oyunlar oynandı.

 

       Bir ara Bayan KIZILCIK’a ne hissediyorsunuz? diye sordum.

 

       “Çocuklara sürekli yardım elimi uzattım ve uzatmaya da devam edeceğim bu benim yaşam tarzım ve felsefem bununla çok mutlu oluyorum. Sevgi her şeyin başıdır. Bu düğün bana bambaşka bir mutluluk verdi. Ben her şeyi Allah rızası için yapıyorum. Allah’ın bana vermiş olduğu bu gücü ve makamı  elimden geldiğince muhtaç olanların yardımına koşarak yardımcı olmaya çalışıyorum. Ben de konakta oturup konforun keyfini çıkarabilirim ama yapmıyorum vicdanım beni rahatsız eder. Her şey ve her makam geçicidir. Bu nedenle yardım elimizi uzatmalıyız. Her konforun ve makamın bir bedeli var oturmakla olmuyor, çay  ve pasta partileriyle de olmuyor. Şu anda bir çifti mutlu ettiğim için çok mutluyum. Bu çalışmalarımız devam edecek.”

 

       Hani bir söz vardır, der ki “Garip Kuşun Yuvasını ALLAH Yapar” diye… bazen hiç ummadığımız bir anda Yüce Mevlam öyle bir yerden derde derman gönderir ki afallar kalırız.

 

       Tıpkı Leyla ve Fırat Kutlu çiftinin afalladığı gibi.

 

       Yeni evlilere mutluluklar dileğiyle…