Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın davetlisi olarak Ankara’da üç gün süren ‘Medya ve Mülteciler’ sempozyumuna katıldık…

Türkiye’nin dört bir yanından ulusal ve yerel medya mensuplarının katıldığı toplantı, her açıdan verimli geçti. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, Ankara’nın siyasi atmosferini en iyi tahlil eden duayen gazetecilerden Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya toplantının konuşmacılarındandı…

Batman’dan bazı meslektaşlarımızla toplantıdaydık. Sempozyumda yaygın medyanın Suriyeli mültecilerle ilgili kullandığı ‘ayrıştırıcı’ dil konuşuldu, tartışıldı. Birçok katılımcı ise mülteci nüfusunun yoğun olduğu kentlerde yaşanan adli vakalara dikkat çekiyordu.

Toplantıda konuklara hitap eden Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca’nın, “Dünyaya insan sevgisini anlattık” sözleri dikkat çekiciydi…

Dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkemizi yabancı konuklar da bu anlamda sık sık takdir ediyordu. AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Berger, Türkiye'nin dünyaya örnek bir iş gerçekleştirdiğine işaret etmekle birlikte gazetecilerin haberlerinde kullandıkları ‘dilin’ büyük önem taşıdığını belirtiyordu.

Daha sonra uzmanlar ise AB’nin, Türkiye’ye bir kısmını gönderdiği ve göndermeyi taahhüt ettiği 6 milyar avroluk destekle ilgili sunum gerçekleştirdi.

Toplantının ilk günü özetle böyleydi…

İkinci günde ise Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya başta olmak üzere ulusal medyadan temsilciler, konuklara hitap etti.

Ankara’nın nabzını en iyi tutan gazetecilerden Sarıkaya’nın, medyanın ve toplumun bazı kesimlerinin mültecilere yönelik bakışı ile kullandığı dile yönelik tespitleri çarpıcıydı.

Neredeyse her olayda mültecilerin ‘günah keçisi’ gösterilmesinin boyutlarını anlatan Sarıkaya, kullanılan kavramlara dikkat edilmesini gerektiğinin de altını çiziyordu. Sorular yönelttiğimiz Sarıkaya, toplantıda Batman’a olan sevgisini de dillendiriyordu.

***

Program kapsamında Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nin Mamak ve Altındağ’daki ofislerini de ziyaret ettik. Ankara’da yaşayan Suriyeli mültecilerin çoğunluğu Suriye’nin Halep bölgesinden… Ofislerde her yaştan Suriyeli yararlanıyor. Uzmanlardan dinlediğimiz Suriyeli çocukların bakış açıları ve resmettikleri figürleri dinleyince içim burkuldu. Çocukların resim yaparken en fazla tercih ettikleri renk ‘siyah’ mış… Malum siyah daha çok matemi, üzüntüyü simgeler… Minik bedenlerin düşleri bile siyah… Ne kadar da yaralayıcı.

Tüm olumsuzlara rağmen yaşama tutunmuş mülteciler. Ofisteki eğitmenlerin hümanistliği de takdire şayandı...

Özetle; Ankara’daki toplantının her açıdan verimli geçtiğini düşünüyorum. Fakat toplantılarda soru-cevap bölümlerinin daha uzun tutulması ve çözüm önerilerine yönelik daha geniş yelpazenin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Görüş ve önerlerimizle bir nebze olsun toplantıya katkı sunmuşsak ne mutlu bize…

*****

MÜSTESNA BİR ŞEHİR: ESKİŞEHİR…
Ankara’daki toplantıların ardından durağım; Eskişehir’di…

Eskişehir’e en son gidişim 9 yıl önceydi…

Ailemizin biricik fertlerinden Ömer’i ziyaret için Eskişehir’deydim…

Daha çok havacılık ve öğrenci şehri olarak bilinen Eskişehir, her yönüyle diğer illere örnek olabilecek konumda.

Yeşil alanları, parkları, yapılaşmadaki ilerleyişi, ulaşımdaki alternatifleriyle küçük bir Avrupa şehrini andırıyor Eskişehir…
Her şehir dışı ziyaretlerinde haliyle yaşadığımız şehirle bir kıyasa gideriz… Genelde de “bu güzellikler bizde neden yok” diye serzenişlerde bulunuruz…

Serzenişte bulunmamak elde mi?

Saz Ova ve Kent Park turumuzda, yaşadığımız şehirde ne kadar da yeşilden uzak bir şehir olduğumuzun farkına bir kez daha varmanın burukluğunu yaşadık.

Suni göletleri, kilometrelerce alana yayılan yeşil alanları ve hatta parklar içerisinde yer alan plajlara sahip Eskişehir, şehirde yaşayanlara kendilerini ‘özel’ hissettiriyor.

Özellikle Anadolu ve Orhangazi Üniversitelerinin canlılık kattığı şehir, bilim ve kültürel çalışmalarla da epey yol almış. Vakit geçirdiğimiz alanlara üniversitelerin katkıları tek kelimeyle takdire şayan. Hele hele Saz Ova içerisindeki Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi ziyaretçilerin en uğrak mekanı. Bir üniversitenin şehre pozitif anlamda neler katabileceğini merak edenler mutlaka Eskişehir’i görmeli…

Ankara ve Eskişehir notlarım böyleydi.

Şehircilik anlamında örnek almamamız gereken Eskişehir’deki projeleri, yıllar sonra Batman’da görür müyüz bilmem ama petrol kentlilerin hak ettiği yaşamın gerisinde olduğu acı bir gerçek.