Çanakkale savaşı her bahse konu oluşunda içimiz burkulur. Dile kolay 250 günlük kuşatma sonucu toplam 250 bin insanımız ölmüştür/şehit düşmüştür. 160 binden fazla da İngiliz, Fransız ve diğer milletlerin kayıpları. Birinci dünya savaşının toplam kanlı bilançosu 10 milyon.
Modern savaş teçhizatları ilk defa bu savaşta kullanılmıştır. Uçak ve donanma filoları ilk defa bu kadar sistemli kullanılmıştır.
Ortalık toz duman, adeta mahşer. Müslüman askerler adeta ölüme koşarcasına siperlerden fırlamış ve bir kahramanlık destanı yazılmıştır.
Ancak bu savaşa sebep olanlar hiçbir zaman kahraman olamamışlardır.
Anlamsız bir savaşın kurbanı olan atalarımız yiğitçe dövüşmüşlerdir. Zaten başka seçenekleri de yoktu o ortamda.
Tarihi bilgileri tekrar etmeye gerek yok. İttihatçı kafalar ve Enver paşanın Alman hayranlığı sonucu savaşa girmemiz durumunda bundan karlı çıkacağımızı hesaplamışlardı. Müttefik kuvvetlerinden kaçan iki savaş gemisini korumamız ve boğazlardan geçirtip Ruslara arkadan saldırtmamız savaşa girmemize sebep oldu. Ondan sonrada gelip sordular hesabını. Anlamsız bir savaşa ayıp işlemiş bir şekilde girmiş olduk böylece
Ancak, bu atalarımızın kahramanca, yiğitçe savaşmalarına ve ölmelerine gölge düşürmez. Allah aşkına düşünsenize, bugün devletin başındaki adam durduk yere Suriye veya İran’a saldırması durumunda askerdeki kardeşlerimiz ne yapabilir? Biz ne yapabiliriz? Onlarda bir şey yapamadılar. Sadece denileni yaptılar, güzelce öldüler.
Zorla geçmeye çalıştıkları boğazlardan Almanların yenik düşmesiyle babalar gibi geçtiler.
Ölen askerler arasında zamanın bütün Üniversite öğrencileri vardı. İstanbul Üniversiteleri 4 yıl boyunca mezun veremedi. Çünkü bütün sınıf öğrencileri ölmüştü. Bunun acısını biz halen çekmekteyiz. Çünkü yeni bir ülke kurulduğunda yeterli eğitim alamayanlar çoğunluktaydı. Asker kökenliler yerine aydınlanmış insanlardan bir meclis birçok ölümcül tarihi hatayı engelleyebilirdi. Ama olmadı. Sanki bir el bilinçli olarak yok etmişti bir ülkenin en parlak zihniyetlerini ve de yarınlarını.
Çanakkale ile ilgili çadırları gezdim çocuklarımla. Öğretmen evinin hemen karşısına kurulmuştu. Birkaç kez gözlerim doldu. Ne kahramanlıklar, yokluk içinde ne muazzam destanlar yazmışız. Boş yere başlatılan kanlı bir tufanın bedelini masum Anadolu insanının ödemesinin destanı.
Hani derler ya, delinin teki kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış. İşte Çanakkale savaşına girmemiz ki bitap düşmüş, kolumuz kanadımız kırılmış, böyle bir şey.
Ama tekrar ediyorum, o günün idarecilerinin çapsız oluşu sonucu girdiğimiz bu savaş atalarımıza hiçbir şekilde gölge düşürmez. Onlar dinlerini, namuslarını, vatanlarını korumak adına girmişlerdir bu şerefli mücadeleye. Bir destan yazmışlardır. Kim ne ettiyse karşılığını bulacaktır elbette. 250 bin insanın hayatlarının baharında canlarını vermelerine sebep olan ittihatçı/beklide Ergenekoncu zihniyet Allah’a hesap verecektir.
Mehmet Akif Ersoy (Allah rahmet eylesin) ne güzel dile getirmiştir;
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, 
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! 
Ne yazık ki bazı insanlar işi sadece milliyetsel anlamda anladıklarından Çanakkale şehitlerine gereken hassasiyeti göstermiyor. Hâlbuki Çanakkale savaşı döneminde henüz nifak tohumları serpiştirilmemiş, insanlar Türk, Kürt, Çerkez demeden sırf şehit olabilmek adına bu savaşa katılmışlardır. Bunun en büyük örneği Gercüşlü bir arkadaşımın büyük büyük dedesinin Çanakkale de şehit düşmesidir. Biraz akıllı olmak lazım. Ecdat üzülüyor.
Eğer ki bir gün büyüt bütçeli bir film çekilmesi gibi bir proje olacaksa Türkiye’de, bu bence Çanakkale savaşı olmalı. Çünkü dünyanın en muazzam ordularına karşı sadece imanları ve kıt imkânlarıyla bir karşı duruşun sergilendiği bir başka savaş yeryüzünde olmamıştır.