Yıllardır resmi TUİK verilerine göre işsizlikte Türkiye şampiyonluğunu başka kentlere kaptırmıyoruz…

Bu büyük başarımızın(!) sırrını hiç sormayın!..

Yine yıllardır TUİK açıklamalarına göre istihdamda en sonuncu üç kent arasındayız.

Bu vahim tabloyu tartışmıyoruz bile…

TUİK verileri açıklandıktan sonra şapkamızı önümüze koyup, niçin işsizlikte Türkiye şampiyonu olduğumuzu sorgulamamız gerekirdi değil mi? Biz bunu yapmıyoruz.

İstihdamda sonuncu kentler arasında olmamızı doğal karşılayamam…

Fabrikalarımızın olmaması gerekçesi ile yetinmek doğru bir yaklaşım olamaz.

İşsizlikle mücadele konusunda etkin çaba göstermeliyiz. İşsizlik ve istihdam konularında sadece devletten adım beklememeliyiz.

“5-10 FABRİKA KURMAYI ÖN GÖRÜYORUZ”

Valimiz Sayın Ahmet Deniz’in basın toplantısını izleyemedim. Ancak gazetemizde yer alan açıklaması vardı.

Valimiz, işsizlik ve istihdam sorunu üzerinde durmuştu. Şu cümleleri dikkat çekiciydi; “Şu anda sadece cazibe merkezleri kapsamında yatırım ofise başvuran 164 firma var. Kalkınma Bankasına direkt başvuranlarla birlikte 200 üzerinde firma var. Batman’da 20 bin kişinin istihdam edilmesi öngörülüyor.

Bizler de Özel İdare Sekreterliği üzerinden fabrikalar kurmak istiyoruz. Daha çok tekstil üzerine. Fabrikayı kurduktan sonra uygun kira bedeli ile yatırımcıya vereceğiz.

5-10 tane fabrika ön görüyoruz. Bunlardan bazıları ilçelere de yapılabilir. Huzur olduğu sürece insanlar buraya yatırım yapar.”

Sayın Valimizin fabrika kurma düşüncesinin pratik bulmasını dilerim.

Ödenekler konusunda umut verici ifadeleri de olduğundan, 5-10 fabrikayı rahatlıkla kurabileceklerine inanıyorum.

Yirmi bin kişinin istihdam edilmesi, bu kentin işsizlik ve istihdam sorunlarının çözümüne çok önemli katkılar sunabilir. Ancak devletin yatırımları olmasa bile, mevcut potansiyelimizi iyi değerlendirmediğimize inanıyorum.

İşsizlik ve istihdam konusundaki geri kalmışlığımızı geçmişten beri bu kente yakıştırmayan biriyim.

Yıllar yılıdır Batman’ın yüz binlerce dönüm ekilebilir arazilerine,

yanı başımızdan gürül gürül akıp giden akarsularımıza, hazineler değerindeki dağlarımıza, hoyratça talan etmemize karşın bitirilemeyen ormanlarımıza, göz alabildiğince geniş yaylalarımıza dikkat çekip duruyor ve bu kentin yoksullukla, işsizlikle boğuşmasına tepkimi ifade edip duruyorum.

Ziraat Odası Genel Sekreteri Sayın Ebubekir Doğan, Batman’da 1 Milyon dönüm ekili arazi olduğuna dair ifadelerini gazetemizde okuduğumda, yoksulluğumuza bir kere daha isyan etmek istedim...

Sözünü ettiğim haberi bilginize sunmak istiyorum: “Bu yıl iyi yağış alan Batman’da çiftçinin yüzü gülüyor. Ziraat Odası Genel Sekreteri Ebubekir Doğan, verimli bir hasad için Nisan ve Mayıs yağışlarına da ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Batman genelinde ekilebilir 1 Milyon dönüm arazinin olduğunu kaydeden Doğan: ‘Bölgede Mart-Nisan ayının başlarıyla mısır tohumu ekildi. Havaların yağışlı geçmesiyle mısırlar yeşermeye başladı. Batman’da ekilebilir 1 Milyon dönüm arazi var. Bunun 600 bin dönümüne yakınında buğday ekiliyor, 300 bini dönümü arpa, 100 bin dönüme kadarı da kırmızı mercimektir. Ayrıca sulu alanlarda 60 bin dönüme yakın mısır ekiliyor. Batman ovasının toprakları çok verimli. Sulama imkanları da gittikçe artıyor. Ayrıca bu yıl bin dönüme yakın pamuk ekimi de bekliyoruz. Pamuğun eskisi gibi ekilmemesinin nedeni de giderlerin çok olmasıdır’ dedi.”

Haber böyle. 1 milyon dönüm ekilebilir arazisi olan bir kentte, işsizlikten, yoksulluktan, istihdamsızlıktan söz etmek bence o şehir adına büyük ayıptır…

Eleştiri içeren bakış açımı bir kere daha ifade etmek isterim.

YOKSULLUK KADER DEĞİLDİR!..

Gürül gürül akan bir suyun başında oturup, susuzluktan yakınanları görmek mantıklı olmasa gerek…

Böyle bir duruma tanık olursak, ‘ya su içilebilecek kadar temiz değildir’ veya ‘düşmanlar suyun başında pusu kurmuştur’ şeklinde düşüncelere kapılırız. Siz örnekleri daha da çoğaltabilirsiniz…

Peki, göz alabildiğince uçsuz bucaksız verimli toprakları, bu toprakları sulayabilecek bol su, ihtiyaç duyulan güneş enerjisi vs olan bir memleketin insanlarının yoksullukla boğuşması hakkında ne düşünürsünüz?

Bir sorun yoksa, bahsettiğim manzara hiç mümkün olabilir mi?

Evet, sorun değil, sorunlar var….

Maalesef gürül gürül akan suların başındaki insanların susuzluktan yakındıkları gibi, uçsuz bucaksız verimli topraklara rağmen yoksullukla boğuşanlar var…

Hem herkesi düşündürmesi gereken bu dehşet manzaralarını uzakta aramanıza gerek yoktur. Tam da bahsettiğim durum bölgemizde ve ilimizde yaşanıyor…

Suyun başındayız ama susuzluktan yakınıyoruz!..

Bol güneş, bol yağmur, bol su, bol verimli topraklarımıza rağmen yoksullukla boğuşuyoruz!..

Bırakın yoksulluğu, açlıkla boğuşanlarımız var…

Batman’ın kenar semtlerinde yaşanan dramlardan haberimiz yok. Halbuki insanlık dramları yaşanıyor…

İnanılmaz bir yoksulluk ve yoksunlukla karşı karşıya olan yığınlarımız var…

İşin kahredici yönü, bu önemli toplumsal sorunu da ne yazık ki sadece seyrediyoruz…

Yoksulluğun ‘kader’ olmadığını söylemeye bile gerek yoktur. Evet, yoksulluk kader değildir ve olamaz da. Bu halk, bu bölge sakinleri eğer göz alabildiğince uçsuz bucaksız verimli topraklar, bol güneş ve gürül gürül akan nehirlere rağmen bugün yoksullukla boğuşuyor ve açlık sınırında bir yaşam sürüyorlarsa, yanlış giden şeyler vardır…

Bu yanlışı görmek için üniversiteler bitirmeye, sosyal hizmet uzmanı olmaya da gerek yoktur.

Yoksulluk ve yoksunluğumuzun nedeni köylerden kentlere yaşanan göçlerdir…

Köylerinde iken üretici olan, kendilerine yeten ve ülke ekonomisine katkı sunan yığınların göçü, yoksulluğu da, yoksunluğu da, açlığı da beraberinde getirmiştir…

Bu gerçeği görmek için bilim insanı olmaya gerek yoktur. Bu gerçek apaçık gözler önündedir…

Geçmişte köylerinde her gün en az 5 misafir ağırlayan aileleri biliyorum, bugün yoksullukla boğuşuyorlar…

Akşam saatlerinde köy girişinde oluşan toz bulutları, bahse konu ailelerin beslediği yüzlerce keçi ve koyunun işaretiydi. Ürettikleri değerlerle hem ailelerinin geçimini sağlayan, hem her gün misafir ağırlayabilen nice aileler bugün kentlerin priketkondularında yoksullukla boğuşuyorsa, bu yanlışı da görmenin artık zamanıdır diye düşünüyorum…

Yoksulluk ve yoksunluk kader değildir. Bu gerçeği artık yüksek sesle dile getirmenin ve çözümler aramanın zamanıdır.

Sınırları aşan nehirlerimiz, bol suyumuz, bol güneşimiz, göz alabildiğince verimli topraklarımız, Avrupa’nın domates ihtiyacını karşılayabilecek ovalarımız, her biri hazineler değerinde dağlarımız, beş kentin daha et ve süt ihtiyacını sağlayabilecek yaylalarımız, yüz milyonu daha refah içerisinde yaşatabilecek doğal zenginliklerimiz, hoyratça talan etmemize rağmen tüketemediğimiz ormanlarımız var…

Bütün bu Allah vergisi değerlere rağmen eğer yoksullukla boğuşuyorsak, yoksunluktan yakınıyorsak, oturup düşünmemiz gerekmez mi?

Bu gerçeğin ışığında yatırım, istihdam için girişimde bulunacak duyarlı insanlara ihtiyacımız var.