Bugün 1 Mayıs (Emek ve Dayanışma Günü) İşçi Bayramı. Çocukluğumdan beri her yıl 1 Mayıslarda yürüyüşlere, protestolara tanıklık etmişimdir.

Gençliğimde 1 Mayıs günü geldiğinde fikir tartışmaları yapılırdı. Sol düşünceleri savunanlar için 1 Mayıs, önemli bir propaganda günüydü.

Yıllarca aşırı şekilde kitap okuyordum. Marksizm, Sosyalizm, Kapitalizm ve İslam ile ilgili olarak her gün ortalama bir kitap okuduğum yıllar oldu…

“Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresinler. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok. Kazanacakları bir dünya var. Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşiniz!”

Bu ifadeler 1 Mayısların en ünlü sözüydü. Karl Marx’ın bu sözüyle bütün dünya işçilerine seslenmesinin üzerinden yüz yıldan çok fazla zaman geçti. Dünya işçileri birleşemediği gibi, Karl Marx’ın tezleri de gerçekleşmedi...

Glasnost ve Peretroika rüzgarları Berlin Utanç Duvarı’nı yıktı. Sosyalist devrimler için yüz binlerce insan canını verdi ama ‘Proleterya’ dedikleri emekçiler haklarına kavuşamadılar…

Geçen zaman sürecinde ülkemizde önemli gelişmeler yaşandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM), 2008 yılında 1 Mayıs’ın, ‘Emek ve Dayanışma Günü’ olarak kutlanmasını kararlaştırdı.

TBMM, 22 Nisan 2009 yılında ise aldığı kararla 1 Mayıs’ı resmi tatil olarak ilan etti.

Bugün muhtemelen dünya genelindeki pek çok ülkede işçiler, emekçiler alanlara inip, bayram kutlaması yapacaklar.

Ülkemizde ise bugün emekten, işçi haklarından dem vurulacak…

Değerli Okurlar, 1 Mayıs’ın ülkemizde Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanması ve bugünün tatil olması elbette ki olumlu gelişme. Ancak hayat pratiğine baktığımızda emekçilerin durumunun iyi olduğunu ileri süremeyiz…

Nice market, mağazalarda düşük ücretle çalıştırılan emekçiler gerçeğini hatırlatmak isterim…

Peygamberimizin, işçilerin haklarının alın terleri kurumadan verilmesini ümmetine söylemesinin üzerinden 1400 yılı aşkın zaman geçti.

Düşük ücretle, belki on iki saat emekçi çalıştıran, hak ve hukuklarına riayet etmeyen nice zengin fabrikatörler var…

İşçiler 150 yılı aşkın süre önce emek mücadelesi veriyordu. Şu bilgiler Özgür Ansiklopedi’den: “İlk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago'da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil'de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil'deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park'a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece ön yargı duvarı yıkılmış oldu' şeklinde yorumlanmıştı.”

Aradan ne kadar zaman geçmiş, görüyorsunuz. Bugün pek çok ülkede ve memleketimizde bile nice emekçi günde 8 saatten fazla çalıştırılıyor. Hatta tam da uğruna mücadelesi verilen 12 saat çalıştırılan emekçiler var…

12 SAAT ÇALIŞANLAR VAR…

Bu gerçeğe yıllardır dikkat çekiyorum. Marketlerde, mağazalarda 12 saat süreyle çalışan emekçiler var.

En ağır koşullarda, çoğu 9-12 saat süreyle ve düşük ücretle çalıştırılan emekçiler gerçeğine dikkat çekip duruyorum.

Ne yazık ki sesimi duyan, yazılarımı gören, okuyan emek örgütü temsilcileri çıkmıyor, çıkmadı…

1 Mayıs’ın İşçi bayramı olmasına neden olan mücadelenin esası, 8 saatten fazla çalıştırılmama değil miydi?

Bizim emekçiler 21. yüzyılda 12 saat çalıştırılıyor. Varın siz düşünün emekçilerin halini…

Batman’ı örnek vereyim, bence iyi durumda değiller; emekçiler market ve mağazalarda günde 9-12 saat sigortasız ve asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırılıyorlar.

 (Devamı var)

Not: Bu yazım bir tekrardır ve bilinçli bir toplum olacağımız zamana kadar hoşgörünüzle tekraren yayımlanacaktır.